Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Hayatımızın Patronu Kaderimiz mi?

09 Ağustos, 2013

   Anne ve babamın evladı olarak doğdum.

   Müslümansın, mezhebinde Sünni dediler.

   Ne yükledilerse ona göre şekil aldım.

   Sapmak istediğim yollara giremedim. Sesimi her çıkarttığımda susturuldum.

   Dönemeçlere nereye gideceğimi bilmeden baktım. Merak ederek.

   Başka bir yol başka bir gelecek başka bir hayatı hep düşünerek takıldığım zincirin halkası olmaya başladım.

   Sessizliğin esareti kadere boyun eğmek mi?

   Beni sessiz bırakan nedenler ve karar vermemi engelleyenler vardı!

   Artık yeter dediğimde ve sorgulamaya başladığımda kaderimin artık bu dönemece kadar bana eşlik edeceğinin farkına vardım!

   Kaderime etki eden faktörlerin istediğim yaşama uygun olup olmadığına karar verdim.

   Artık bu “Benim Kaderim” olmayacaktı!

   “Kader diye bir şey var mı gerçekten?” dediğimde yeni bir dönemece girmiştim.

   Yoksa seçtiğimiz yolları kader olarak biz mi adlandırdık?

   V
eya kolayımıza mı geliyor sorumluluğu elle tutulmayan gözle görülmeyen bir kavrama havale etmek?
   
   Ziya Paşa “asude olam dersen gelme cihane, meydane gelen kurtulamaz seng-i kazadan” dese de,
Sapaklarla, dönemeçlerle kader yolculuğum başladı…
   
   “Başka sapaklara sapsaydım bugün başka bir yaşamın içinde olur muydum?” diye de düşünmeden edemedim!


Yoksa o yollar beni yine aynı noktaya getirir miydi?
   Kader kimdir, nasıl tanıştık diye düşündüğümde seyahatimin rehberi olmuştu. Oysa onunla geçinmek yerine dönemeçlerde başka sapaklara kaçmayı planladım.

   Kaderimi şaşırtmak için! Hangi semtte, hangi sokakta, hangi evde yaşayacağıma karar vermek istedim.

   İşte bazen geç alınmış kararların kader diye bizi sürüklediğini sadığımız akan suyun götürdüğü bitiş noktasındaki dönemeçlere kadardır.

   Kendi kararlarımız veya kararsızlıklarımız kaç dönemeci bize kaçırtır?

   Geleceğimizin rotasını çizerken araya giren müdahalelerden rahatsız olmaya başlarız.

   Farkındalıklarımız arttıkça ne istediğini bilen bireylerler oluruz.


   Baskıya zulme karşı tavır alırız. Kaderimizin dışına çıkmaya çalışırız.;

   İnancımızın kuvveti ile siper oluruz.

   Bildiğimiz kaderimiz olmaktan çıkar.

   Kendi oyun arkadaşlarımızı seçeriz.
 

   Ya sessiz kalırız, ya da yola devam ederiz.

   Kararsız kalıp kader oyununa devam etmek mi?

   Yoksa gelecek yolunda Kaderin rotasını şaşırtmak mı?

   Geleceğimizle ilgili hesaplara takılıp dönemeçlerde kararsız ve sessiz kalmak mı?

   Gelecek belirsiz ve karanlık olduğu için mi, aydınlık ve belirgin olan 'an'ı böylesine yenilgiye uğratır.

   Kaderimiz bilinmeyenden duyduğumuz korku mu yoksa bilinenin aydınlığı içinde duran istekten kuvvetli mi olmalı?

   Ne yazık ki, hayatımızın en önemli zaman parçası, henüz gelmemiş olan ve 'gelecek' denilen zaman parçasıdır!
   

   Gelecekten korktuğumuz için geleceği istediğimiz gibi yaşayamayız.
   
   Karar veremediğimiz için hayatımızın yolunu kararsızlığımız çizer.


   Adına da “KADER” der geçeriz…

   *** Medeniyetin, adaletin ve vicdanın tarafında olan insanlarla kader çizgisinde Barış-Birlik-Beraberlik ve Dayanışma inancıyla buluşacağımız nice BAYRAMLARA! 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Bergüzar Korel: Tam zamanlı anneyim

Ünlü oyuncu şu sıralar ailesiyle vakit geçirdiğini belirterek “Tam zamanlı annelik günlerimiz çok güzel geçiyor. Evdeyim, çocuklarımla birlikteyim, bol bol dinleniyorum” dedi. Geçtiğimiz ...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Felçte altın saatleri kaçırmayın

Felç belirtileri başladığında ilk 4,5 saat içinde acil tedavinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Derya Uludüz ‘‘Bu durumda dakikalar hatta saniyeler çok kıymetli. Hastanın en hızlı şekilde bir inme merkezine yönlendirilmesi gerekir’’ uyarısında bulundu.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR