Devletin Dini Olur Mu?
26 Temmuz, 2013Bir ülke ki;
Özgür insanların şarkıları sessiz çığlıklarında saklı
İnanlarla – inanmayanların ayrımlarında yolculuklar
Tek din ve tek mezhebin çözümsüz karanlık girdabı
Tutsaklık inançlarının baskısında şeytanca
Oysaki
Ne açık ne kapalı kimsenin değil umurunda!
Bir ülke ki;
Suiistimale uğrayan inançlar öfkenin sorgusunda
Hurafelere, çağ dışılıklara, bağnazlıklara ve yobazlıklara teslim olmuş akıllar
Kimliksiz inançların dışlanmasındaki şiddet
Özgür iradeyle seçimler zihniyetin düşmanlığında
Örf, adet ve geleneklere saygı biat tekelinde
Devlet ve din işlerindeki sömürünün iç içe geçmiş bu haliyle
Kimi demir parmaklıklar ötesinde
Kimi uyuşturulan kafaların kisvelere kapılmış söylemlerinde
Utanç verici yolsuzlukların ve hırsızlıkların gölgesinde
Bozulan ekonominin sebebi adil olmayan kaderin oyununda
Halkı körü körüne kederci yapmaya çalışan dini söylemlerle bastırılmaya çalışılan her türlü tartışma acizlerin elinde.
Benim dinim bana, senin dinin yine bana diyen baskıcı zihniyetlerin ümmetinde
Benden olmayana düşmanlık duyan “kafir” diyen bir zihniyetin hoşgörüsüzlüğünde
Bir ülke ki, OLMASIN!
Devletin dini olur mu?
Din son yıllarda hem bireyin hem de toplumun yaşamına daha etkin biçimde geri dönmüş bulunuyor. İç siyasette, uluslararası ilişkilerde ve ekonomik alışkanlıklarımızda dine referansta bulunma oranında gözle görülür bir artış var. Din, Din, Devlet-siyaset gibi kurumsal yapılara yaslanarak kendine yaşam alanı açmaya çalışıyor.
Devlet aygıtını varoluşunun ayrılmaz bir parçası olarak tasarlayan bir dinin geri dönüşü konusundaki haberler pek iyi olmayabilir!.
Yapısal olarak din ve devlet, tamamen farklı amaçlara odaklanırlar.
Din, gönüllülük esasına dayanır.
Devlet, yapısı gereği zorlayıcıdır ve kontrol etmeye dayanır.
Bireyi esas alan dinin ise, kontrol etme gibi bir görevi olmadığı gibi buna ihtiyacı da yoktur.
Din insanlara sadece ebedî ideal gerçekleri hatırlatır; devlet ise reel olanı elde etmek için gerekirse güç kullanır.
İşte bu reel gerçekler üzerinden otla samanı birbirine karıştırırlarsa, edebi gerçeklere devlet “gücünü” bulaştırırlarsa işin içinden çıkılmaz olur. Nitekim de o hale geldik!
Siyaseti din teorisi ile kurmaya çalışanlar hala omurga kavramlar üzerine kafa yorarlarken, Hz. Muhammed yönettiği Medine site devletinde ve verdiği siyasi kararlarında “Din ve Devlet” arasına bir ayrım koymak gerektiğini söylerken, bu tarihsel gerçek bugün iktidarın pek işine gelmiyor, anlaşılan! Yada ayrıştırma becerisine sahip değil.
Özellikle İslam âlimleri, devlet yönetiminin dinî değil aklî olduğu düşüncesini geliştirmişlerdir. Onlara göre, dünyevî işlerin yürütülmesi, hukukun uygulanması, iç ve dış güvenliğin sağlanması, anlaşmazlıkların giderilmesi gibi organizasyonların bir yönetim aygıtıyla gerçekleşeceği aklen temellendirilebilir bir şeydir.
Şimdi bu tezi aklen temellendirebilecek! anlayış ve hoşgörü diyarından uzak olmayan, inanana duyduğu kadar inanmayana da saygı duyan cesur yürekli bir usta var mı?
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Rachel Araz domates şeklindeki çanta için 152 bin lira ödedi
Domates şeklinde kendisine çanta alan sosyetik sosyal medya fenomeni Rachel Araz, tam 152 bin lira ödedi. Rachel Araz, 2016 yılında iş insanı Sami Kiresepi ile hayatını birleştirmişti. Çi...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Kırmızı besinlerdeki gizli güç
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Mehmet Uçar kırmızı renkli sebze-meyvelerde bulunan ve güçlü bir antioksidan olan likopenin özellikle kanser ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisiyle öne çıktığını belirtti. Likopen, sebze ve meyvelerde bulunan ve onlara kırmızı rengi veren, karoten familyasına ait doğal bir pigmenttir.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.