Yukarı
     SON DAKİKA     

Sibel Kekilli'ye Almanya'dan Liyakat Nişanı

4

Aydan Tuncayengin

İzmir’in kapısına kilit vurun!

26 Ocak, 2013

   “Olur mu ya!” diyebilirsiniz…

   Faşizan bir düşüncede diyebilirsiniz!

   Ayrımcılık olduğunu da düşünebilirsiniz!

   Farkında mısınız? İzmir'e göç hızla artıyor, nüfus 4 milyona yaklaştı!

   İlde işsizlik yüzde 11 ile Türkiye ortalamasının üzerinde ve böylece İzmir yatırım çekmede altıncı sıraya geriledi. Türkiye’nin üçüncü büyük ili İzmir, şehirleşme oranı ve nüfus yoğunluğu yüzünden nüfus yapısı itibarı ile Türkiye geneline göre yine “yaşlı” kaldı. Aynı zamanda kentin turizm ve ekonomik anlamda gelişimine etki edecek sorunlar da aldı başını gidiyor!

   Yapılan araştırmalarda İzmir’e göç nedeninin tepesinde İŞSİZLİK ve İŞ BULAMAMA geliyor. Anne – babanın göç etmesi, evlilik nedeni, tayinler, daha iyi bir yaşam isteği, eğitim süreci ve güvenlik endişesi göç nedenleri sıralamasında yer alıyor.

   İzmir’e göç hiç durmadan devam ediyor!

   Yatağını- tasını-tarağını toplayan soluğu bu kentte alıyor. Birkaç aile bir arada yaşıyor! İnsanların iş bulma umudu, ağır iklim şartlarından kaçış ve çocuklarının eğitimi öncelikler içinde yer alıyor.

   Kırdan kente gelenler fiziksel altyapı sorunları yanında kentle ve toplumla nasıl bütünleşecekleri konusunda da sıkıntı çekmektedir. Kısacası; kültürel kimlik, dini kimlik, etnik kimlik ve siyasi kimlik arayışları Türk toplumunu bunalıma itmiştir. Kentleşme ve kentleşmenin siyasal kültür ya da davranışlarda büyük değişikliklere yol açtığı iddia edilmektedir. Siyasal kültürü, tutum, inanç, duygu ve değer yargılarından siyasete ilişkin olanlarının oluşturduğu bir bütün olarak tanımlarsak, kentleşme sürecinde, tutum, inanç, duygu ve değer yargılarındaki değişmelerin siyasi kültüre de yansıdığını söyleyebiliriz. Göçün olumsuz etkileri ekonomik boyut yanında toplumsal yaşam bakımından da söz konusudur.

   Göç siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlara sahiptir.

   Göç sebebi kente kambur yaratmamalı. İnsanlar asalak sistemin parçası olmamalı. Oysaki İzmir’in sanayi birikimi, limanı ekonomik değerleridir, İzmir ne yazık ki entelektüel birikimi yeterince kullanmamıştır. Göçün ve göçün getirdiği sorunların önlenmesi göç veren yerlere yapılacak yatırımlarla mümkündür.

   Kentin nüfus dağılımı hızla İzmir aleyhine gelişiyor. Yaşanan plansız göç insani gelişime, altyapı, kültürel ve sosyal yapılanma sorunlarına yol açmakta.

   İzmir insanı nüfus patlamasının yansımalarını bir travma olarak yaşamaktadır. Mevcut durumun giderek kötüleşmesi, çevre dengesinin bozulması sanayide ve diğer alanlarda kapasitenin nüfus artışına paralel geliştirilmemesi kentin nitelikli gücünü de yıpratmıştır. Gerekli ön tedbirler alınmadığı içinde kent nüfus dalgası ile boğulmuştur. Bu denetimsiz iç göç dalgası sosyo-ekonomik potansiyelini eriterek, soruna dönüşmüştür.

   İzmir’in nüfus artışı Türkiye ortalamasının üzerinde bir hız göstermektedir. Ve İzmir göç baskısı altında yaşanabilir bir kent olma özelliğini giderek kaybetmektedir.

   Bunun sonucu olarak da artık İzmir doğasının getirdiği avantajlardan tam anlamıyla yararlanamamaktadır.

   Yerleşik nüfusun halen %60’ının gecekonduda yaşan kesimden oluşmaktadır. İç göç dalgası ile yaratılan nüfus artışı ve planlamadaki aksaklıklar kentteki dengesiz büyümenin sonucudur.

   İzmir gerçek anlamda metropoliten planlamaya gidememiştir. Çirkin kent panoramasını oluşturan yapılar yapılanma adına kentin geçmişe dayalı koca bir ayıbından başka bir şey değildir.

   “İzmir’e girişler denetlenmeli iç göç kontrol altına alınmalıdır…” diyorum…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Gülseren Ceylan, Mehmet Ali Erbil'e yaklaşamayacak

Mehmet Ali Erbil'in eski sevgilisi Gülseren Ceylan hakkında açtığı davada karar çıktı. Ceylan bir ay boyunca Mehmet Ali Erbil'e yaklaşamayacak. Yasa dışı bahis davasında hakkında 10 ay ha...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Felçte altın saatleri kaçırmayın

Felç belirtileri başladığında ilk 4,5 saat içinde acil tedavinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Derya Uludüz ‘‘Bu durumda dakikalar hatta saniyeler çok kıymetli. Hastanın en hızlı şekilde bir inme merkezine yönlendirilmesi gerekir’’ uyarısında bulundu.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR