Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Medya Şeytanı!

15 Aralık, 2012

   Medya, sıkça duyduğumuz bir kelime…

   Son yarım asırda gerçekleşen teknolojik gelişmeler insanların kullanımına açık olan iletişim araçlarının neredeyse tümünü etkilemiştir. Evrim geçirerek gelişen iletişim araçlarının yanına yenileri e eklenmiş ve bunlar “ yaşamımızı kolaylaştırmaları” adına iyiden iyiye hayatımıza uyuşturucu etkisi katarak, yerleşmişlerdir.

   Kitlesel iletişim araçlarının en etkini ve en yaygını tartışmasız televizyondur.

   Neden Televizyon?

   Birincisi; düşük-orta-yüksek gelire sahip her ailenin evinde neredeyse bir televizyon bulunmaktadır.

   İkincisi; radyo gibi sadece işitsel veya gazete gibi sadece çizgisel-görsel bir iletişim aracı değildir. Televizyon mesajını verirken hem sesin hem de görüntünün gücünden yararlanır ve etkileyiciliği çok yüksektir. Düşüncemizi her ne kadar televizyon üzerine kursak bile kitlesel iletişim araçların hepsi özünde ortak bir amaç gütmektedir.

   Medya bir şeytan yaratmadı içimizdeki şeytanı uyandırdı… Ve yerelden ulusala oradan da global ölçeğe taşıdı. Paparazziler, komşu evi dikizleme huyumuzu meşrulaştırdı. Sübyan siteleri, saraylarımıza damgasını vuran bir âdeti alenileştirdi.

   Medya bize: Beynimizde yetişen yasak elmayı dişleme cesaretini ve utanmazlığını öğretti…

   Medya “yalanın imparatorluğu” oldu!

   Kapitalist sistemde denetimi üstlenmiş, sistem adına iletişim, haberleşme ve bilgilendirmenin yönlendiriciliğini yapmaktadır. İktidar araçları içersinde en önemlisi ve etkileyicisi olanı bilgidir. Dolayısıyla çeşitli kitle iletişim araçlarını bünyesinde bulunduran medya, bilgilendirme ve bilgi akışında önemli bir yere sahip olmuştur. Dünyaya hükmeden sermaye tekelleri ve egemen güçler, tüm iktidarlarını aldatmaya, yalana ve hileye dayandırdıkları için gerçeklerin ortaya çıkmasından ve kitlelerin haberdar olmasından özenle kaçınır. Bu durum yalana dayalı bir iletişim şeklinin ortaya çıkmasına neden olur. Toplumun doğru bilgilendirilmesi, yaşanan olayların iç yüzlerinin sergilenmesi ve kitlelerin aydınlanmasını hedeflemek, sistemin kendi kuyusunu kazması demektir. Bu yüzden, egemenler için yalana dayalı bilgilendirme en yaşamsal silahtır!

   Marx,”Din, halkın afyonudur” demişti…

   Yaşıyor olsaydı, “Medya halkın afyonudur” derdi!

   Kapitalizmin geldiği aşamada tekelleşmenin yanı sıra ve onlarla iç içe geçmiş, piyasayı belirleyen güç odaklarının varlığı da bir gerçektir. Bu güç odakları, “yaşamlarımızı kuşatan ve belirlemeye çalışan “Tanrılar” durumunu almıştır… Elinde tuttuğu altın sopayla insanları uykularına daldırıp uyandıran, eşyanın şeklini değiştiren, olayları çarpıtan ve yalanın iktidarını Dünya İmparatorluğu’na dönüştüren O’dur…

   Ülkemizdeki medya tekellerine baktığımızda aynı durum söz konusu değil mi? Devlet çetelerinin, sermaye tekellerinin, haksızlığın, yolsuzluğun sözcülüğünü yaparak, işçilere, yoksullara ve çalışanlara saldırmıyor mu? Hak ve özgürlüklerden yana insani değerlerle donanmış ve insana saygılı bir yayıncılık ve habercilik anlayışı var mı?

   Alabildiğine süslü söylemlere, parlak görüntülere rağmen, ileri teknolojilerle yalan üretmenin, yalanı yaymanın etkin aracı haline gelmiş durumda olan Medya, gerçek anlamda iletişimi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Şişirme haber ve maniplasyonla gerçek haberciliğin önü kesilmekte, iktidarın yumuşak karnı yandaş medya taraftarı ile sürekli okşanmaktadır.

   Alternatif ya da farklılık yaratan ‘gerilla tarzı’ yerel ve özgür bir yayıncılık pratiğiyle, ulusal merkez’lerin, plaza yayıncılığının kuşatılması ve baskı altında tutulması gerekmiyor mu?



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Gülseren Ceylan, Mehmet Ali Erbil'e yaklaşamayacak

Mehmet Ali Erbil'in eski sevgilisi Gülseren Ceylan hakkında açtığı davada karar çıktı. Ceylan bir ay boyunca Mehmet Ali Erbil'e yaklaşamayacak. Yasa dışı bahis davasında hakkında 10 ay ha...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Felçte altın saatleri kaçırmayın

Felç belirtileri başladığında ilk 4,5 saat içinde acil tedavinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Derya Uludüz ‘‘Bu durumda dakikalar hatta saniyeler çok kıymetli. Hastanın en hızlı şekilde bir inme merkezine yönlendirilmesi gerekir’’ uyarısında bulundu.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR