Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Hak ettiğini yaşarsın!

06 Ocak, 2024

   Ne verdik ki ne alalım! Ne kadar çabaladık?

   21 yıldır bizlere yakışmayan bir hayat hikâyesinin pençesine düştük!

   Buna rağmen ne ders aldık? Şartları iyileştirmek çabası yerine, kin, inatlaşma, nefret almış başını gidiyor. Çıkarlar ön planda... Halkı ezen, halkı düşünmeyen bir ahlaksızlık çemberi içinde, zamanın ruhunu acımasızca, pespayece tüketiyoruz. Çok canımız yanıyor! Rezillik, kirlilik, kötülük, çirkinlik had safhada..

   Farkına vardığımız halde bu maceranın sonu, hüsranlardan çıkamıyoruz, nedense? İntikamlarını yakan top oyunu gibi halkın üzerine üzerine savuruyorlar. Top bazen kucağına düşüyor, bazen de küt diye kafana kafana çarpıyor. İşte tam o zamanlardayız. Her gün kafamıza bir taş düşüyor, ya da duvara tosluyoruz. Acı eşiğimiz o kadar yükseldi ki, canımızın yandığının bile farkında değiliz.

   Sahte bir dünyanın illüzyonu içinde insanın gerçekliği ile ömür tüketiyoruz. Farklı kimlikler yaratarak, her yere girip-çıkıyoruz! Sahteleştik… Olmadığımız gibi davranıyoruz.

   Hatalarımıza bakmadan, hatalarımızı görmeden sürekli haklılık saldırıları bunalımındayız. En büyük hatayı da cevabını bildiğimiz halde kendimize sorma cesaretini gösteremediğimiz, gerçeklerle yüzleşemediğimiz için yapıyoruz.

   Görünen o ki, yenilgiyi kabullenmişiz. Korkaklık ve kararsızlık hastalığı içindeyiz!

   Ne verdik ki, ne alacağız. Birlik ve beraberlikten yana ne gördük? Kendi kontrollerimizi bile yitirdik, sevgilerimizi gömdük! Dava insanlarının hatıraları silindi. Kaypak ruhlara teslim ettik ideolojilerimizi. Kaypaklar şimdi işbaşında! Seslerimiz demir parmaklıkların arasında boğuldu kaldı. İnandığımız davaların oyuncağı olduk. Yaşadığımız her an ve alan hapishaneye dönüştürüldü…

   Aydınlığımızı karartanlarla hala sorgulamadan, mücadele vermeden devam ediyoruz. Memleket sevdamızı pazarlıyoruz laf olsun diye söylemlerimizin arasında kalan ‘başka …. Yoklara’…

   Başka Türkiye var mı? Başka Ankara, başka Kars, başka Rize, başka Adana! Başka İzmir olsun.

   Başka BİZ var mıyız?

   Başka Aydan, başka Mehmet, başka Sema ve başka, başka…

   Başka Mustafa Kemal Atatürk var mı?

   Bizi, biz yapan seçimlerimiz değil mi? Bizi, biz olmaktan çıkaran da gene bizim seçimlerimiz değil mi?

   Sevgi, başarı, mutluluk, insanca yaşam isteği bir seçimdir. İnsanları seçmek ve seçtiğiniz insanların seçimlerine boyun eğmek de bir seçimdir!

   İnsanın ömrü boyunca seçmesi ve ayırt etmesi için önüne çok çeşitli fırsat ve ortamlar çıkmaktadır. Doğru bir tercihte bulunup ebediyen veya dünyalık olarak kazanması kadar, yanlış tercihlerde bulunup yine dünyalık olarak veya sonsuza kadar kaybetmesi de her insan için mümkündür.

    Bu seçim ve tercihlerimiz çıkılan yol ve yolculuğun kulluk ve itaat mi yoksa değişim isteği mi içerdiğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Hatta birçok seçim kokusunu ve rengini de beraberinde getirir. İnsan için akli ve iradi olabilmenin doğal bir sonucu olan seçmek ve seçilebilmek tercihini, rengini ve kokusunu da aklıyla belirleyip yapmaktır.

   Seçimler, hiç bitmeyen çıkar kavgalarının, iktidar hırslarının, bal tutmak için parmaklarını yalayanların seçimi olmaya devam ediyor. Onlar halkı sadece piyon görüyor!

   Siyaseti ekmeklerinin üzerine daha fazla tereyağı sürmek olarak görüyorlar. Daha fazla zenginlik, daha fazla mal-mülk arsızlığı! Ülkede enflasyonun artışı kimin umurunda? Yolsuzluk, hırsızlık parmağını gözüne sokuyor, hesap soran kim? Bütün sistemlere giren usulsüzlükler için gerçek gazeteciler, yazarlar belgelerle bangır bangır bağırıyorlar. Tık yok! Görünen o ki insan aklı hayatından vicdanı, etik ilkeleri kaldırdı. Herkes birbirini ezmeye çalışıyor. Azınlıkta olsa, hala iyi insanlar var, çok şükür. Ama bunlar, bizim BİZ olmamıza yetmiyor. İyi olmak kimsenin işine gelmiyor. Fırsatçılık, hırsızlık düzeni daha makbul… Kim kimi denetliyor, kim kime ahlak dersi veriyor?

   Kısa yoldan zenginlik rüyası içinde yetişen bir nesil geldi, arkadan da saadet zincirini büyütmeye aday genç nesiller gelmeye devam ediyor. Eğitim sistemini yap-boza çevirdikleri gibi, ekonomiyi de elek gibi yaptılar ve halkın insanca yaşam hakkını elinden aldılar. İçi boş ekonomik politikalarıyla, sorgulayın lütfen bir; yılda 2300 saat çalışıp niye fakir kalıyorum diye!

   Yerel seçim aday adaylarına bakıyorum da “kim seçilmeye değer” diye düşünüyorum.

   Yerele hizmet mücadelesi de bazılarının siyasi kişisel açlıklarını gidermeye çalıştıkları bir alan oldu.  Yetmiyor! Milletvekili olmuş, o olmuş, bu olmuş, Belediye Başkanı olmuş, habire aday olmuş doymamış, bi daha bi daha açlığı. Örgütte sizden başka insan yok mu? Herkes aday olabilir de, hep ben, hep ben demek nedir ya hu!

   Ayrıca ülke bitmiş, gidiyor hepsi kendi havasında… Aday adayı olmuşsunuz da yaşadığınız ilçeye (bazılarının yaşayıp, yaşamadığı da meçhul!) bugüne kadar bir sosyal etki yarattınız mı? Birilerinin koltuğu altında siyaset yapmaktan öteye gitmeyenler de var, hala koltuğu bırakmamak için her türlü manevrayı yapanlar da...

   Seçimlerimizden hepimiz sorumluyuz. Artık odunların seçmeni olmak istemiyorum, odunlar(!) da gelsin istemiyorum!

   Eğer bir değişim söz konusu ise, halk için değişimin güçlü izlerini, İzmir kenti ve ilçelerinde görmek istiyorum.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Pınar Altuğ: Benden köylü kadını çıkmaz

Geçen gün bir davete katılan oyuncu Pınar Altuğ kendisini tatmin eden bir rolü hâlâ bulamadığını söyledi. Altuğ, "Ters köşe bir karakter oynar mısınız?" sorusu üzerine, "Kötü kadın olabil...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Göz sağlığınız tehlikede!

Ekran karşısında uzun saatler geçirmek, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda göz sağlığını tehdit ediyor. Türk Oftalmoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Huban Atilla, küçük yaştaki çocuklarda giderek artan göz kuruluğu ve şaşılık riskine dikkat çekti.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR