Külliyen Yalan...

Hepimiz safız!

Hepimiz aldatıldık!

Gitti koca 13 yıl!

Yolsuzluklarla geçirilen süreç ve sonunda toplumsal gerçekçiliğin kayboluş noktasındayız.

Ateş topuna dönen insanoğlu, tarihin derinliklerinden gelen örneklere rağmen geleceğe vahşetten başka miras bırakmıyor.

Yeryüzünün enerji kaynakları, kara ve deniz ticaret yolları, "Yeni Dünya Düzeni" ve "Büyük Ortadoğu Projeleri"nin dayatıldığı coğrafyada 20. Yüzyıl insanlık adına kayıp yıllar olarak geçti.

21. Yüzyılında kayıp edilip, edilmeyeceğini, ayakta kalıp kalamayacağını bu çıkar savaşları belirleyecektir.

Atilla İlhanın “Kurtlar Sofrası” kent romanı kapsadığı grupları şöyle sıralar; basın camiası, dolandırıcılar, işadamları, kabare çalışanları, sinemacılar, sanatçılar, üniversite öğrencileri, polis, fuhuş çetesi. Her bir gruba dâhil olan karakterler diğer grupların bir veya birden fazlasının karakterleriyle bağlantılı olup duygusal, entelektüel, ekonomik veya düzenbazlık ilişkileri içindedir. Bu ilişkilerin masum olanları var olmakla birlikte pek çoğu çıkar niyetlidir.

Yıl 1960, Yıl 2015 NE DEĞİŞTİ?

Bol yalanlı, aldatmalarla perde arkasına saklanan siyasi aktörler tarafından aptal yerine konulan halkın ilişkisine bakıyoruz ki,

Canı isteyince saflık yarışında olanlar…

Canı isteyince aldatıldım, aldatıldım diyenler!

Canı isteyince kim ne dese hemen inanıyor masumiyetine bürünenler…

Canı isteyince de haberim yok” diyerek kurtuluş hikâyesi yazanlar!

Bir devlet yönetimini adını “paralel yapı” olarak koydukları oluşuma teslim eden ve sonradan da yaptıkları hatayı anlayınca, “Saflığımıza geldi” diyenler kendileri değil mi?

“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diye bağırırken,

Masum insanlar bin türlü yalan ve iftiralara uğrarken,

Bazıları intihara sürüklenirken,

Bunlar kimlere alkış tutuyordu!

Siyasetçisi söylemleriyle, medyası manşetlerinde suçsuz insanların infazını veriyordu!

KİMDİ BU YALANCI PİNOKYALAR?

Temiz eller operasyonuyla böbürlenenler!

“Vallahide billahi de saflığımızdan faydalandılar” diyenler,

“Bizim o planlardan (darbe, terör vesaire) haberimiz olmadı” diye kıvırtanlar…

 Herkesten yargıya saygı beklerken saygıdeğer olmayanlar!

Milletle dalga geçenler!

Toplumun beynini yıkarken yumurta geldi dayandı BAŞKANLIK kapısına!

Benimde içime sinmiyor!

Aslında bende aldatıldım…

Renkten renge giriyorum.

AKP’liyim diyerek, CHP’li gibi yaşıyorum,

MHP’li gibi kurt işaretiyle selamlaşıp, HDP’li gibi kardeş ayrımcılığı yapıyorum!

Bunu sizden öğreniyorum.

Baş nereye ayaklar oraya…

Sonra da ben “nasıl bir insanım” yahu diyorum.

KÜLLİYEN YALANIM!

Türkiye’nin kucaklayıcı, vatandaşına hesap veren, şeffaf bir yürütme organına, yürütme organını gerçek manada dengeleyen ve denetleyen yasamaya; etkin ve adil çalışan bir yargı sistemine ihtiyacı var.

 Hukukun üstünlüğünü koruyup, kollayacak; kurumlar arasında eş güdüm ve uyumu sağlayıp, gözetecek, parlamenter demokrasiyi savunan ve sistemin eksikliklerini gidermeye yardımcı bir ALDATILMAYAN LİDER bu topraklardan çıkacak mı?

YALAN MI?