İmaj Herşey Susuzluk Hiçbirşey...
14 Mart, 2015Her ne kadar imajın hiçbir şey olmadığı, susuzluğun ise her şey olduğu reklamlarla aklımıza kazınmaya çalışılsa da insanoğlunun “İmaj Yüzyılında” susuzluğunu “gerçek olmayanı gerçekmiş gibi gösterme yöntemiyle” gidermeye çalışıyor.
İmaj her şeydir artık!
“İmaj hapishanesi” içine tıkılmış bireyler yalan ve riya üzerinde yükseliyor.
Reklam ve pazarlama sevdasıyla yanıp tutuşanlar, yaşadığı toplumda yer edinme mücadelesiyle aslında toplumun takdir ettiği benimsediği imrendiği ideal insan olma kaygısından ötürü de hiç bir şey olamıyorlar…
“Balon insan modeli!”
Toplumun ve sosyal hayatın “norm” ve değer yargılarına göre kişinin kendini aslında hiç olmadığı; fakat olmak istediği bir insan modeli olarak gösterme gayretinde olmasıdır. Ruhları ve kalpleri niteliksizlikle yoğrulmuşsa “balon insan modeli” dıştan ne kadar çekici olsalar da gerçeklerle karşılaştıklarında küçük bir diken tüm cakalarını bozar.
“Giderek karmaşıklaşan siyasetin yarısı imaj oluşturma, öteki yarısı ise olgular ne olursa olsun insanları o imaja inandırma sanatıdır” der Keane.
Son 15–20 yılda hakim olan eğilim, tüm siyasal partilerin, ideolojik kökenlerine aldırmaksızın birbirine benzemeleri ve tüm seçmenlere birden hitap etme kaygısıyla, benzer politikalar öne sürmeleridir. Herkesin aynı şeyleri söyleyip savunduğu bir ortamda, seçmenlerin kime oy vereceklerine karar vermelerinin tek ölçütü, imaj algılaması olmaktadır”
Siyaset ve seçim sürecinin adeta bir “at yarışı” sistemine dönüşmesi ile siyasi kampanyaların artık daha aldatıcı ve daha hileli olduğu görülmektedir.
Siyasi aktörler, onları yeniden var eden imajlarıyla şöhretli kişilere dönüşen bir ürüne, seçmenler de tüketiciye bürünmektedir. Ayrıca paranın siyasal sistemin işlemesinde ağırlık kazanması da siyasetin Amerikanlaşmasında önemli bir unsurdur. Siyasetin giderek pazarlama odaklı oluşu ve paranın önemli bir rol oynamasını Newman “demokrasiyi ucuzlatan” bir durum olarak açıklar.
Demokratik toplumlarda siyasal hayata katılmanın iki temel aracı, siyasal partiler ve seçmenlerdir.
“Siyasetin medyatikleşmesi” siyasal eylemin “imaj” temelli” bir çerçeve içerisinde yürütülmeye başlanmasıdır.
İmaj odaklı siyasetin temelinde “pozisyon almak” ve “hesap vermek” yer almaz. Temel mesele, sempati toplamaktır. İmaj odaklı siyasetin merkezinde yer alan siyasetçi tipi, topluma değil medyaya konuşmaktadır. Medya tarafından beğenilmek, medyada daha çok yer almak esastır.
Newman’a göre, siyasi haberler bu şekilde eğlencelik bir hale geliyor; çünkü “halk, adayların siyasi görüşlerini veya tartışmalarını dinlemekten ziyade liderlerin seks hayatlarını takip etmeyi ya da TV şovlarında onların birbiriyle kavga etmelerini izlemeyi tercih ediyor.”
Siyasi yaşamda siyasi aktörlerin özel yaşantıları da iş hayatları kadar önem kazanıyor. Hatta Sennett bu durumun zorunlu bir hal aldığını vurguluyor: “Modern politikada, ‘Bilmeniz gereken yalnızca inancım ve gerçekleştireceğim programlardır, özel yaşamım sizi ilgilendirmez’ görüşünde ısrar etmek, intihardır.”
Bu durum, “siyasetin magazinleştirildiğinin” de göstergesidir. Haber programları ve diğer programlarda olduğu gibi siyasette de medyanın eğlencelik ve dramatik konularının bir parçası olmuştur.
Siyasetin eğlenceye dönüştürülmesinde ve bu nedenle siyasi aktörlerin özel hayatlarının da bu denli gündemde olmasında medyanın başta “reyting kaygısı ve satış amacıdır.”
Seçim sürecinde aday adaylarının vizyon stratejilerinin enformasyon akışını sadece; yazılı ve görsel medya, sosyal medya, sms, dijital iletişim kanalları, dernekler, sivil toplum örgüt bağlantıları ile iletişim armonisi içinde göstererek, halkı, seçmeni doyurması, tatmin etmesi, güven vermesi beklenebilir mi?
Siyasetçinin amacı; seçim kazanmak, halka dokunmak, yapısal düzenlemeler yapmak yerine, şık görünmek midir?
Siyasette de kalıcı olan nedir?
Seçim dönemi ya da değil siyasal aday ya da partilerin marka temasının gücünü ve etkililiğini hikâye (strateji) sağlar.
Bir hikâyeniz var mı?
Hikâye, siyasal aday ya da partinin bütünlüklü, canlı, sürdürülebilir bir siyaset ve iletişim bağlamını inşa etmesidir. Seçim dönemi ya da değil siyasal aday ya da partilerin marka temasının gücünü ve etkililiğini stratejik hikâyeleri sağlar. Sloganlarla, renklerle, şarkı, şiir sözleriyle yapılan boş hikâyeleri halk artık dinlemek istemiyor.
Siyasetçi; siyasetiyle konulara, sorunlara, çözümlere, projelere verdiği önem kadar, hak, hukuk, adalet, eşitlik, insanlık, ahlak, eğitim, farklılıklara saygı, şehirleşme, çevre, paylaşım, barış, eğitimden siyasete, kültürden sanata, sosyal yaşamdan aklınıza gelebilecek her alana kadar kumbarasındaki halka hizmet süreçlerini de hayat hikâyesine katabilen kişidir.
*****
Kıssadan hisse bir hikaye ile konuya noktamızı koyalım…
Bir çakal dolaşıp dururken bir boyacı küpüne düştü. Küpten çıktığında tüylerinin rengârenk boya olduğunu gördü. Boz tüyleri rengârenk olan çakal, hayli keyiflendi ve koşup kendini diğer çakallara gösterdi.
Çakallardan biri;“Ey çakal kardeş, sen ya hile yapıyorsun ya da ulu kişilerden biri oldun! Böyle renk renk boyanarak halkın gözünü mü boyamaya niyetlisin yoksa?” dedi.
O renkten renge bürünmüş çakal, kendisini kınayan diğer çakallara: Ey çakallar! Aklınızı başınıza alınız. Bana da artık “çakal” demeyiniz! Bu kadar güzellik hiç çakalda olur mu?”
Bütün çakallar, mum etrafında dolaşan pervaneler gibi boyalı çakalın etrafını sardılar. O halde, sana ne isim verelim, seni nasıl çağıralım?” diye sordular.
“Müşteri yıldızı gibi parıl parıl parıldayan erkek tavus kuşu deyin!” dedi süslü çakal. Çakallar bunu duyunca:“Peki, ama; o gerçek tavuslar cilveli cilveli, nazlı nazlı gezerler. Sen de öyle gezinebilir misin?”
Hayır, ben öyle yapamam!
“Peki, onlar gibi ötebilir misin?”
Boyalı çakal bu soruya da “Hayır, ötemem!” diye cevap verince, diğerleri toplaşıp onun üzerine yürüyerek: “Ey sahtekâr! Sen tavus filan değilsin! Tavusun tüylerindeki renkler kökünden gelir. Sen boya ile iddia ile nasıl tavus olabilirsin!
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Sinem Ünsal aşka geldi... Sevgilisi Berk Cankat'a romantik kutlama
'Uzak Şehir' dizisinde 'Alya' karakterini canlandıran Sinem Ünsal, sosyal medya hesabında yaptığı romantik bir paylaşımda bulundu. Meslektaşı Berk Cankat ile aşk yaşayan Ünsal, sevgilisin...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Her 5 çocuktan biri büyüyemiyor!
Türk Pediatri Kongresi, bu yıl 60. kez pediatri camiasını bir araya getirdi. 2 binden fazla çocuk hekiminin katıldığı kongrede, farklı başlıklardaki oturumlarda 300’ün üzerinde konuşmacı ve başkan görev alarak kongreye doğrudan destek verdi.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.