Yarım Elma, Gönül Alma!
07 Mart, 2015
12 yılda 5 bin 324 kadın öldürüldü ise!
Cehaletten kurtarılması gereken bir toplum “CEHALETTEN” besleniyorsa,
21.yy da kadın hala kimliğinden dolayı sorun yaşıyorsa!
8 MART kadınlara “yarım elma gönül alma” günü kutlamalarıyla dayatılmaya çalışılıyorsa,
Bugün kadınlar üzerinden birbirinin aynı demagojik politikalar yapılıyorsa,
Günde en az 8 saat işi başında didinen ya da didinmiş, aile ve topluma hizmet edip, kalkınmaya destek olan tüm emekçi kadınlara “sevgililer günü” havası yaratılmaya çalışılıyorsa,
Kadın hakları üzerine süslü sözlerle nutuklar atılırken,
Kadınlığını çoktan unutan kadınlarımız varsa!
Onlar bir yerlerde kaderleriyle baş başa imkânsızlıklar içinde yaşam mücadelesi veriyorsa,
ONLAR DA KADINSA!
Ayşeler, Fatmalar, Dilberler, Nazlılar, Nihaller, Halelerimizin, çilekeş kadınlarımızın yıllardır gözlerinden yaş dinmiyorsa,
Onlar bugünü ne çiçek alarak kutluyor ne de kendileri için lüks restoranlarda rezerve edilen organizasyonlara hazırlanmıyorsa,
Hatice bugün de yatalak çocuğunun altını temizleyip, yemeğini yediriyorsa,
Ayşe sakatladıkları yaşam kaderine tek başına direniyorsa,
Nihal, evlatları ağlamasın diye mücadelesini evine düşen ateşlere rağmen veriyorsa,
Bir yandan çalışıp evinin geçimine katkıda bulunuyor bir yandan da özürlü evlatlarına bakıyorsa,
Kadınlarımızın hala sosyal toplum ve iş hayatına ne büyük katkısı olduğunun farkına varılamıyorsa,
Sevilip, sevinemiyorsa!
Adı “8 Mart” olsa ne yazar!
****
8 MART
8 Mart, emekçi kadınların kapitalist sisteme, erkek egemenliğine ve bunun sonuçları çifte ezilmişliğe ve çifte sömürüye karşı seslerini yükselttikleri bir başkaldırı günüdür.
Bugün, kadınları erkek egemenliğine karşı birleştirecek sözde bir ortak mücadelenin değil, kadın işçilerin sınıf mücadelesiyle iç içe ördükleri kurtuluş mücadelesinin sembolüdür.
8 Mart 1857'de ateşi yakılan isyanın kahramanı kadınlardır.
Bu isyan ateşini körükleyecek olan bugün de kadınlar olacaktır.
Kadınların ezilmişliğinin tarihi elbette kapitalizmle başlamaz; çok daha gerilere, ortaklaşa mülkiyete dayalı, sınıfsız, sömürüsüz, eşitlikçi komünal toplumun çözüldüğü dönemlere uzanır.
Toplumlarda kadın, üretkenliğin, yaşamın ve bereketin simgesiyken, tam da bu toplumların sınıflı topluma çözülmesinin bir ürünü olarak, daha sonra kutsanan, üstün ve ayrıcalıklı görülenler hep erkekler olacaktı. Tanrıçaların yerini erkek tanrılar, ardından onların da yerini artık tek bir erkek tanrı almıştı.
Adaletsizliğin, eşitsizliğin, kargaşanın kol gezdiği 21. Yüzyılda da “Erkek Tanrılara” devam…
Erkeklere karşı bir kadın dayanışması mümkün mü?
Ne var ki, çıkarları birbiriyle tamamen çelişen sınıfların kadınlarının öncelikle birbirleriyle dayanışma içinde olmaları gerekiyor.
Bazı kadınlar için "ikinci sınıf" olmak bile ulaşılmaz bir ayrıcalık oldu hep. Zira onlar, "üçüncü" hatta "dördüncü sınıf" konumunda olan ezilen sınıfın kadınlarıydılar. Sınıflara bölünen toplumda, ezen sınıfın kadınıyla ezilen sınıfın kadını, bu eşitsizlikten de eşitsiz şekilde nasiplerini aldılar.
Kadın sorununu sadece bir cinsiyet sorunu olarak değerlendirmeyip aynı zamanda sınıfsal temelleri ve boyutlarıyla ele alınmalıdır.
Yoksulların yüzde 70'i kadın ve dünyada her yıl, yarım milyondan fazla kadın, gebelik ya da doğum sırasında ve erkek şiddeti nedeniyle yaşamını yitiriyor.
Bu tabloya bakarken sorunumuzu çözecek; bakış açısı, yasalar ve yeni düzen uygulamalarıdır.
Eşitlikçi", "kadıncıl", "duyarlı", "adaletli" bir toplumun yolunun kadın üzerindeki sömürünün, baskının, ayrımcılığın, şiddetin, gerek yasalar bağlamında, gerekse yaşamın içinde, ancak sınıf mücadelesinin yükseltilmesiyle ve kadının mücadele içinde daha fazla yer almasıyla çözüm yoluna girebileceğini savunuyorum.
Kadına dair, cins ayrımcı yasaların tümüyle ortadan kaldırılması ve hukuksal alanda gerçek eşitliğin sağlanmasıyla çözümlenecektir.
Ve tüm insanlar arasındaki cinsiyet ayrımcılığı farkını ortadan kaldırmak,
‘‘Önce insanım...’’ demek!
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Fenomen Murat Övüç hakkında hapis istemi
Fenomen Murat Övüç hakkında sosyal medyada şal ile çektiği videoya ilişkin ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek’ suçundan 4 yıl 6 aya kadar hapis cezası talebiyle iddianame hazırl...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Her gün tüketiyorsanız fark etmeden karaciğerinizi bitiriyorsunuz!
Protein tozu kullanımı son yıllarda gençler arasında büyük bir hızla yayılıyor. Ancak uzmanlar, bilinçsiz tüketimin karaciğer yetmezliğinden böbrek hasarına, hatta ölüme kadar varan ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtiyor.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.