İzmir’i İkram Ediyorlar!
10 Ocak, 2013Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun geçmişindeki uzantılarının oldum olası “İzmir” rahatsızlıkları bilinir. İlk kez “Gavur İzmir” tanımı yapıldığında yıllar sonra bile altından kalkamayacakları travmanın imzasını atanların son temsilcileri, bugünlerde de yine gaf üstüne gaf yapıyorlar.
AKP’nin geçmişteki siyasi partileri eleştirdiği noktalara bakılırsa, yaptığı icraatların önemli bölümünde geçmiş iktidarları yineliyorlar. İktidar partisi iktidar gücünü kullanarak düzenlediği toplantıları siyasi şov alanlarına çeviriyor. Başbakan’ın İzmir’e bahşettiği iki bakan Ertuğrul Günay ile Binalı Yıldırım, 10 yıldır İzmir’e ne kattıklarını hiç düşünmeden birbirlerine “Belediye başkan adaylığı” ikramında bulunuyorlar.
Siyaset tarihine “dönek” olarak geçen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın müzelerde demokrat insanların yerine getirdiği kaytan bıyıklıların hesabını vermeden bir de İzmir için adaylığını gündeme getiriyorlar.
Bu ülkenin birçok ilinde tutarsız anlayışları hakim kılan idarecilerin yaptıkları karşısında zaman zaman demokrat kesilen Günay maalesef çok yakından tanıdığını düşündüğüm İzmir halkına “Salatalık” muamelesi yapıyor.
Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım ise çok ilginç. Ben Bakan Yıldırım’ın İzmir’deki birkaç dönek işadamı veya basiretsiz İl Başkanları’nın gazına gelmemesini öneririm. İzmir’den koyacağı adaylığında genel seçimlerde partisinin aldığı oyu alıp alamayacağından şüphe ederim.
Şimdi gelelim nedenlerine…
Bu kent zekâ düzeyi Beyoğlu’nda “içki testi” yaptırma düzeyinde olan bir milletvekilini İzmir’e layık görecek bir kent değildir.
Bu kent, inançlarına da saygı gösterir, yaşamsal özgürlüğüne de…
Binalı Yıldırım’ın AKP yöneticilerinden şu sorunun yanıtını almasını isterim: “Örneğin İzmir’e yerleşmiş Erzurumluların çok büyük bölümü neden geçmiş yerel seçimlerde AKP’yi değil de CHP’yi tercih ettiler. Bu soruyu diğer illere yönelik olarak da sorabilirler. Örneği İzmir’deki Konyalılar AKP’yi niye tercih etmiyor.”
Ben Binalı Yıldırım’ın ufkunu biraz olsun açayım. Eğer bu insanlar İzmir’e yerleşmiş iseler o kentlerde yaşam alanlarının daralması, ekonomilerinin ve sosyal yaşamlarının hiç gelişmemesindendir.
Örneğin benim ailem Erzurumlu. Ben neden İzmir’e göç ettim. Binali Yıldırım İzmir’deki Erzincanlıların da önemli ölçüde oyunu alamaz. Çünkü İzmir’deki Erzincanlılar da memleket hasreti duysalar da Binali Yıldırım’ı sırf hemşeri diye desteklemeyeceklerdir.
İzmir’i birbirine ikram edenlerin tek dayanak noktası olabilir. O da genel seçim oyları. 10 yıldır İzmir’de gram artmamış bir genel seçim oyu söz konusu. Üstelik genel seçimlere hile hurda karıştırıldığına yönelik çok kuşkular da İzmir seçmenince konuşuldu. Örneğin bir yakınımın evinde İzmir’de hiç olmayan seçmenlerin kaydının çıktığını biliyorum.
İzmir’de Aziz Kocaoğlu’nu düne kadar destekleyen ve bugünlerde Binalici olanlara da iki çift sözüm olacak.
Yaptığınız yayınlara siz bile inanmıyorsunuz ama iktidardan korkunuza mı, başka ilişkiler mi yoralım bilemiyorum Binali Yıldırım veya Ertuğrul Günay’ın adaylığını gazlamanız düşündürücüdür.
“Büyük Aziz Başkan neden ” bir kenara bırakıldı da AKP’li olundu birden.
İktidar ile birlikte yürümenin dayanılmaz hafifliğini biliyorum. Ancak, adaylığa itelediğiniz iki isim de siyaset acemisi değil. İzmir’i biraz okurlar ise bu işin birinci sıralardan milletvekili adaylığına gelip, meclise gitmek gibi olmadığını anlayacaklarını biliyorum.
Onun için boşuna gazlamayın.
Son söz olarak birkaç ünlü isim verip yazıyı kapatalım.
Bu kentte çok sevilen Vali Kutlu Aktaş, zirvede iken Işın Çelebi, hiç vazgeçilmez derken Burhan Özfatura gibi siyasetçiler İzmirli seçmenden vize alamadı.
AKP’li bakanların bu üç isimden birisiyle sohbet etmesi yeter. Başka söze hacet yok… Çünkü burası İzmir… Bırakın adaylık ikramını. İşlerinizi düzgün yapın yeter…
Kılıçdaroğlu’nun kardeşi
Gaziemir Belediyesinde “resmi olarak” basın danışmanlığı görevini yapan aynı zamanda dışarıda bir haber portalında yazarlık ve muhabirlikte yapan Hasan Dalgıç’ın “reklam kokan” haber röportajını hepimiz okuduk.
Hem Belediye’de basın danışmanlığı hem de dışarıda yazar ve çizerlik nasıl oluyor derseniz, bu da etik açıdan ayrı bir tartışma konusudur.
Biz o haberi yorumlayalım.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 58 yaşındaki kardeşi Celal Kılıçdaroğlu Gaziemir Belediyesi bünyesinde olan Seydibaba Rekreasyon alanında bekçi olarak işe başlamış.
Ve basın danışmanı arkadaş ta yanına CHP ilçe başkanını da alarak gitmiş ve eliyle koymuş gibi bulmuş ve “Gemicik değil kulübecik isterim” türünden sükseli bir başlıkla patlatmış röportajı.
Bunda ne var diyeceksiniz?
Çok şey var!
Tamam Celal bey özünde saf ve dürüst bir yurttaş olabilir ama daha önce Kocaeli Belediyesinden emekli olmuş ve 1350 TL emekli maaşı almaya hak kazanmış 58 yaşına gelmiş bir yurttaştan söz ediyoruz.
Ve arada taşeron firma olsa da o Seydibaba Rekreasyon alanı CHP’li Gaziemir Belediyesinindir. Celal bey ise CHP Genel Başkanının kardeşi olmakla birlikte “Kılıçdaroğlu” soy ismini taşımaktadır.
Elbette ki Hükümetin ayıbı olduğunu göz ardı etmeden Ülkemizde on binlerce üniversite mezunu işsiz dolaşırken, 1350 TL emekli maaşı alan ve şanslı biçimde 58’nden sonra ikinci bir işi de edinen Celal beyin bulunduğu durum bana göre iyi bir durumdur ve bunun neresi şaşırtıcı anlamak mümkün değil.
Tamam Başbakanın oğlu gemicikler alıyor, yakınları devasa oteller veya inşaatlar yapıyor haklısınız ama bunlar oluyor diye Kılıçdaroğlu’nun kardeşinin durumunu örnek gösterip “reklam malzemesi” yapmaya çalışmak bence Kemal Kılıçdaroğlu’nun konumuna zarar verecektir.
Nasıl mı?
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun hayata, ticarete, geleceğe nasıl baktığının bu toplum tarafından açıkça bilindiğini düşünüyorum. Dürüst Lider imajını pekiştirecek bu “iş bulma meselesinin” yine bir “Belediye” bağlantısı olması durumu çıkmaza götürebilir.
Şayet olaya aracılık eden eski CHP il başkanı Tacettin Bayır kendi işyerine Celal Kılıçdaroğlu’nu işe alsaydı, o zaman söylenecek pek bir söz olmayabilirdi. Olayın belediyeye iş yapan bir taşeron olması, belediyedeki basın çalışanının yanına ilçe başkanını da alarak bu olayı haberleştirmesi “Bir Gazetecilik” başarısı olabilir mi? Sorusunu akıllara getirirken, diğer açıdan da tartışmalı hale getiriyor.
Bu olayın haberleştirilmeden öne Genel Merkez’e bildirilmesi onay alınması fikri bana pek uzak gelmiyor. Olay medyaya çıkarılmasa idi söyleyecek sözüm olmazdı. Ama medyaya çıktığı andan itibaren tılsımını yitirmesi gibi bir sonuç karşımıza çıkıyor.
Bu benim düşüncelerim. Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Dürüstlük” testinden geçmesine kesinlikle ihtiyacı yok. Türkiye kamuoyu Sayın Genel Başkan’ı dürüstlük konusunda aile bireylerinden bile önde tutar… Bu nedenle böyle bir habere ihtiyacı yoktu.
Çalışan Gazeteciler günü
Bugün 10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler günü ve bu önemli gün Dünyanın demokratik ülkelerinde anlamına uygun kutlanırken, ülkemizde ise gazeteciler için neredeyse bir yas günü haline gelmiştir.
Nasıl gelmesin ki; Türkiye Dünya’nın en büyük gazeteci hapishanesi…
RSF yani Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün 2012 raporuna göre; en az 42’si gazeteci 72 medya çalışanı tutuklu bulunuyor. Örgüt haklı olarak Türkiye’yi “Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” olarak tanımlıyor.
Bu ülkede kalemin değil baskının dili konuşuyor. Geçmişte çok sayıda meslektaşımız faili meçhul cinayete kurban edildi. Çok sayıda meslektaşımız hapislerde ve birçoğu da totaliter rejim dayatmasıyla mesleğinden edildi.
Ve ülkeyi yönetenler dünyanın gördüğü ibret verici tabloya rağmen basın özgürlüğünden dem vuruyor.
O nedenle gerçeklerden soyutlanarak, bu anlamlı günün ülkemiz özelinde kutlanacak bir gün olmadığını herkesin bilmesi gerekir.
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Kılıçdaroğlu’nu CHP’den atmak için; Ne olması gerekiyor?
- Cemil Tugay’ın haklı isyanı
- TANSAŞ modeli İZMAR can suyu olacak
- İzmir’de böyle bir İl Başkanı olduğu için AKP çok şanslı…
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Romantik Asansör Pozları Olay Oldu
Uzak Şehir’in Alya’sı Sinem Ünsal, sevgilisi Berk Cankat ile hasret giderdi. Dizi çekimleri nedeniyle sevgilisinden uzak kalan güzel oyuncu, romantik asansör pozuyla hayranlarından tam no...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Vücudunuzdaki bu sinyaller ele veriyor...
Vücut, metabolizmanın sağlıklı şekilde çalışması için yalnızca besinlere değil, aynı zamanda temel vitamin ve minerallere ihtiyaç duyar. Özellikle kış aylarında yetersiz vitamin alımı, hem fiziksel hem de duygusal değişimlere yol açabilir.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.