Senin ecel dediğin nedir ki!
06 Mayıs, 2010
Malumunuz, elimizden geldikçe ve dilimiz döndükçe memleketin aksayan taraflarını yazma uğraşısının sorumluluğu içerisinde hissediyoruz kendimizi.
Görevden ziyade, meslek bu artık. Aklımız henüz dünyanın yuvarlaklığını kesmezken elimize tutuşturulan gazeteleri “yazıyor yazıyorrr” çığırtkanlığıyla dağıtarak, gözlerimizi açtık bu işin içerisinde.
Süreç içerisinde itildik, kakıldık, yargılandık, girdik çıktık vs. Ancak tüm bunları benimseyerek yaptık. İçeride geçirilen yıllar yıldırmadı. Daha bir aşkla çıkıverdik girdiğimiz yerlerden. Derken, geldiğimiz süreçte de karınca kararınca bu inadımızı devam ettirmenin kavgasını verdik.
Lâkin iyi bilinmelidir ki, belden aşağı vuruşlar hayatımızın hiçbir alanında olmadı ve olmayacaktır da…
İzmir çukurunda bu işe başlarken, başarır mıyım endişesinin olduğu gerçeği vardı karşımda. Sağolsun aynı zamanda dava arkadaşım olan Macit ağabey (Macit Sefiloğlu) ile masa devrimlerinden başladık işe.
Yaparsın, üstesinden gelirsin. Yeter ki başla diyerek koyulduk sayfaları hazırlamaya. İlk çıkışımızın manşetini “Belediye Borç Batağında, Meclis İspanya Tatilinde” haberiyle çıkarmış, bir anda tepkileri de çekmiştik üzerimize.
Haberin kahramanından çetrefilli bir mesaj almıştım “Biz onu severiz!”, ki feleğin çemberinden geçen üstatlar bilirler ki, böylesi mesajlar bu işin olmazsa olmazıdır, cilasıdır.
Fincancı katırı misali, bu “Severiz” telkini hoşuma gitmişti, açıkçası keyif almıştım.
Ve dönem içerisinde buna benzer çok sayıda haberler, yazılar yayınladık. Haliyle, telkinler(!) ard arda gelmeye de başladı. Kısacası geçiş süreçlerini şu ana dek kazasız atlatmanın hazzını yaşadık.
Ve sözün özü;
Yine böylesi bir olayda bir Belediyemiz hakkında eleştiriye dönük yazılarımız çıkmaya başladı. (Ki gazetecilik mesleğinde elbette sadece aksayan değil aksamayanları da görmek gibi mecburiyet bilinciyle, bu belediyenin olumlu taraflarını da yazmaktan imtina etmedik. Ama takdir edersiniz ki aksayan yönleri de yazmak bizim işimiz.) Bu yazıların ertesinde, bu belediyemiz bünyesindeki bir kişinin sarf ettiği söz geldi bizi buldu.
“Bu adam çok oldu, eceline susadı!” babında bir “telkin” di bu.
Güya bu çıkış, telkinde bulunan için bir kızkınlığın öfkesi, demokrasilerde ise sitem etmenin ilkel bir versiyonu idi.
Ecelim olmaya aday birisi daha çıktı diye, her zamanki gibi gülüp geçtim bu olaya da.
Hani derler ya, baş neyse … ta odur diye.
Bu olayda da baştakinin nasıl bir asosyal düzen içerisinde olduğunu bildiğim için çok ta umursamadım. Doğal geldi yani!
Oysa ki, bu yok etme hastalıklı kişi ile konuşmayı, tartışmayı, ecelin ne olduğunu ne iş yaptığını, gözlerimin içine bakarak bana anlatmasını o kadar da çok isterdim.
Neyse…
Belki bir gün böyle bir şansımız da olur.
Bu yazıya böyle bir şiir de şık düşer.
Ecel Dediğin
Ecel dedikleri nedir ki?
Zamanın
Herhangi bir anında
Kaybolulup gitmek değil mi?
***
Ardında bıraktıklarının
Bir damla olsa da
Akıttığı göz yaşı
Ciğer acısı değil mi?
***
Hiç beklemediğin anda
Sevmediğin birisinin
Sana misafirliğe
Gelmesi gibi değil mi?
***
Belki en mutlu anında
Belki mutsuz zamanında
Belki de köşe başında
Sana pusu kurmuş
Bir düşman değil mi?
***
Belki senin de farkın yok ecelden
Sen zamanı katletmektesin
O ise zamanı gelenleri
Aldığını vermek gibi
***
Borcunu vererek ödeşmek gibi
Sana verilen bir avuç toprağı
Gözlerine koymak gibi
Aslına dönmek gibi değil mi? (Ertuğrul Temizyürek)
Sevgiyle kalın…
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- TANSAŞ modeli İZMAR can suyu olacak
- İzmir’de böyle bir İl Başkanı olduğu için AKP çok şanslı…
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Biraz sabır... Cemil Başkan güzel işler yapacak
- Cemil Tugay’ın formülü doğru
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Çağla Şıkel'in pasta tabağını gören şaşırıyor
Geçen günlerde kuruyemiş ve ilaçlardan oluşan kahvaltı tabağıyla çok konuşulan manken Çağla Şıkel, bu kez katıldığı doğum günü partisindeki tabağıyla gündem oldu.
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
40 yaşında yaptığınız bu 4 şey 60 yaşında bunamaya yol açıyor!
Bilim insanları, 40–50 yaş arasında sıklıkla ihmal edilen kronik uyku eksikliği, sosyal izolasyon, kontrolsüz stres ve hareketsizliğin, 60 yaş ve sonrasında demans da dahil olmak üzere nörodejeneratif hastalık riskini önemli ölçüde artırdığını ortaya koydu.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.