
Avrupa Ekonomileri Yavaşlıyor
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, son aylarda özellikle Avrupa ekonomilerinin tekrar bir yavaşlama sürecine girdiğine ilişkin sinyaller alındığını belirterek, “Avrupa Birliği'nin en büyük ihracat pazarımız olduğu göz önüne alındığında, Avrupa ekonomilerinin içinde bulunduğu sorunlar ülkemiz için de önemli bir risk teşkil etmektedir” dedi.
Yılmaz, Konya'da düzenlenen 19. Dünya İşletmecilik Kongresi'nde, Türkiye'nin ekonomik krize önemli bir direnç göstermeyi başardığını belirterek, bu direncin nedenlerine bakıldığında, dalgalı kur rejimi uygulamasının ülkeye kazandırdığı esneklik, bankacılık sisteminin sağlam yapısı, kriz öncesinde ve kriz sırasında uygulanan dengeleyici para politikası ile kriz öncesi dönemde izlenen mali disiplinin kamu maliyesine vermiş olduğu hareket alanının ön plana çıktığını söyledi.
Bu etkenlerin, küresel krizin etkilerinin azalmaya başlamasıyla ekonomideki toparlanmanın küresel ekonomiye göre daha erken ve daha kuvvetli yaşanmasına destek verdiğini anlatan Yılmaz, “Nitekim krizin zirve yaptığı 2009 yılı ortasından bu yana Türkiye'nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYİH) yüzde 11 oranında, sanayi üretimi ise yüzde 21 oranında artmış, işsizlik oranı ise 3 puana yakın düşüş göstermiştir. Halen kriz öncesi seviyenin gerisinde olmakla beraber üretim düzeyimizin 2010 yılı içinde bu seviyenin üzerine çıkacağını beklemekteyiz” diye konuştu.
AB EKONOMİSİNDEKİ YAVAŞLAMANIN TÜRKİYE'YE ETKİSİ
İstihdam piyasasındaki toparlanmanın daha uzun bir süre alacağını tahmin ettiklerini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
“Küresel gelişmelere baktığımızda 2009 yılının ikinci yarısından itibaren küresel ekonominin ılımlı bir toparlanma eğilimi sergilediğini görmekteyiz. Bununla birlikte son aylarda özellikle Avrupa ekonomilerinin tekrar bir yavaşlama sürecine girdiğine ilişkin sinyaller alınmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kredi piyasalarındaki sorunlar azalmakla birlikte henüz tam olarak ortadan kalkmış değildir. Nitekim ABD ve Avro bölgesi kredi gelişmeleri incelendiğinde, kredi hacminde kayda değer bir artış görülmemektedir. Gelişmiş ülkelerin bankacılık kesiminde sorunlu varlıkların çözüme kavuşturulmamış olması, kredi mekanizmasının etkin bir şekilde işlemesini engellemektedir.”
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, birçok ülkede hızlı artış gösteren ve yüksek seviyesini koruyan işsizlik oranlarının hane halkı harcamalarını azaltarak toplam talebi olumsuz yönde etkilediğine de işaret ederek, özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan gevşek maliye politikalarının bir sonucu olarak hızla büyüyen bütçe açıkları ve kamu borç stoklarının, gelecek yıllarda uzun vadeli faiz oranlarını artırarak özel talebi olumsuz yönde etkileyebilecek önemli bir risk unsuru olduğunu söyledi. Yılmaz, şöyle devam etti:
“Küresel ekonomiye ilişkin bu riskler, Türkiye'yi de olumsuz etkileme potansiyeli taşımaktadır. Avrupa Birliği'nin en büyük ihracat pazarımız olduğu göz önüne alındığında, Avrupa ekonomilerinin içinde bulunduğu sorunlar ülkemiz için de önemli bir risk teşkil etmektedir. Nitekim son dönemde dış talep göstergelerinin kısmi bir yavaşlamaya işaret ettiğini görüyoruz. Uluslararası ekonomilerde yaşanan çalkantılar, beklentiler kanalı ile de ülkemizde yurt içi talebi olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir. Küresel finans piyasalarında yaşanan sorunların, dış finansmana erişimi kısıtlaması ihtimali de bulunmaktadır. Sonuç olarak ekonomimizde kaynak kullanımının henüz kriz öncesi seviyeye ulaşmadığı ve talep baskısının yaşanmadığı bir ortamda, temel enflasyon göstergelerinin orta vadeli hedeflerle uyumlu seyretmeye devam edeceği ve iktisadi faaliyetteki toparlanmanın yavaş ve kademeli gerçekleşeceğini öngörmekteyiz.”
ORTALAMA BÜYÜME YÜZDE 4,5
Yılmaz, Türkiye'de güçlü ve sürdürülebilir bir büyümenin tesisi ile uzun dönem potansiyel büyüme hızını artırmak için yapılması gereken reformlar olduğunu söyledi.
Bir ülkenin büyüme hızının, sermaye birikimi, istihdamın artış hızı ve toplam faktör verimliliği olarak özetlenebileceğini ifade eden Yılmaz, Türkiye ekonomisinin son yarım yüzyıllık tarihine bakıldığında ortalama büyüme hızının yüzde 4,5 civarında gerçekleştiğinin görüldüğünü bildirdi.
Yılmaz, gelişmekte olan bir ülkenin kalkınmasında sermaye birikiminin öncü rol oynamasının beklenen bir gelişme olduğunu anlatarak, şöyle konuştu:
“Diğer ülke örneklerine baktığımızda da benzer bir yapı gözlenmektedir. Ancak hızlı bir büyüme sergileyen Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin geçirdikleri iktisadi dönüşüm incelendiğinde, bu ülkelerde sermaye birikiminin payının Türkiye'ye göre daha az olduğunu, istihdam ve toplam verimlilik artış paylarının ise daha yüksek gerçekleştiğini görüyoruz. Diğer bir deyişle, Türkiye ekonomisi, mevcut üretim kaynaklarını daha etkin ve verimli kullanmak yerine, bu kaynakları artırarak kalkınmaya çalışmaktadır. Tasarruf eğiliminin düşük olduğu bir ülkede sermaye birikimi yoluyla kalkınma teşebbüsü, ekonominin yüksek oranda cari açık vermesine ve istihdam artışının sınırlı düzeyde kalmasına neden olmaktadır” dedi.
YAPISAL REFORMLAR DİRENCİ ARTIRDI
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “Ekonomimiz, 2001 yılından bu yana gerçekleştirdiği yapısal dönüşüm ve politika uygulamaları sayesinde geçmişte yaşanan krizlerin aksine, küresel krize önemli bir direnç göstermeyi başarmıştır” dedi.
Küresel iş dünyasındaki geçmiş tecrübelerden alınan derslerin, güncel konuların ve gelecekteki eğilimlerin tartışılacağı 19. İşletmecilik Kongresi için
toplandıklarını ifade eden Yılmaz, küresel iktisadi gelişmelere kısaca değindikten sonra, Türkiye ekonomisine makro ölçekte ve uzun vadeli bakarak, ülkemizin potansiyel büyüme hızının artırılması için gerçekleştirilmesini önemli gördüğü yapısal reformlar konusunda bilgi vereceğini söyledi.
Yaklaşık iki yıl önce küresel finans piyasalarında ortaya çıkan ve zamanla reel sektöre yayılan sorunların, diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de iktisadi faaliyetleri olumsuz yönde etkilediğini anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
“Küresel krizin ekonomiler üzerindeki etkisinin temel olarak üç kanal üzerinden ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kanalları, dış ticaret, dış finansman akımları ve beklentiler olarak özetlemek mümkündür. Türkiye ekonomisi, yapısal özellikleri nedeniyle, küresel krizden her üç kanal üzerinden de olumsuz yönde etkilenmiştir. Ekonomimizin kronik olarak yaşadığı iç tasarruf açığı, ihracat pazarlarımızın gelişmiş ülkelere yönelik olması, ihracatımızın kompozisyonunun ağırlıklı olarak ekonomilerin devresel hareketlerine duyarlı ürünlerden oluşması ve özel sektörün beklentilerinde ortaya çıkan hızlı ve şiddetli bozulma, iktisadi faaliyette yüksek bir daralma yaşanmasına neden olmuş, ancak bu durum çok uzun sürmemiş ve Türkiye ekonomisi küresel krizin etkilerini en çabuk atlatan ülkelerden biri olmuştur. Bir başka deyişle, ekonomimiz, 2001 yılından bu yana gerçekleştirdiği yapısal dönüşüm ve politika uygulamaları sayesinde geçmişte yaşanan krizlerin aksine, küresel krize önemli bir direnç göstermeyi başarmıştır.”
Yorum Ekle
Diğer Haberler
ABD'de sanayi üretimi mayısta geriledi
ABD Merkez Bankası (Fed), mayıs ayına ilişkin sanayi üretimi ve kapasite kullanım verilerini açıkladı. Buna göre, ülkede sanayi üretimi mayısta önceki aya kıyasla yüzde 0,2 düştü.Piyasa b...
Hazine iki tahville 79 milyar TL borçlandı
Hazine 4 yıllık TLREF'e endeksli tahvil ve 9 yıl vadeli tahvilde ihale öncesi satışlarla birlikte 79 milyar TL'lik borçlanma gerçekleştirdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı 4 yıl vadeli TLREF’...
Almanya'da yatırımcı güveni faiz indirimleriyle yükseldi
Almanya'da yatırımcı güveni, olumlu ekonomik sinyaller ve düşen faiz oranları ışığında haziranda 47,5'e yükseldi. Merkezi Almanya'nın Mannheim kentinde bulunan Avrupa Ekonomik Araştırmala...
Commerzbank’tan yeni kur tahmini
Almanya'nın önde gelen finans kuruluşlarından Commerzbank, Türk Lirası karşısında dolar ve euro için 2026’ya kadar uzanan yeni kur tahminlerini yayımladı. Raporda, Türkiye ekonomisine ili...
Savaşta olan İsrail'in parası dolar karşısında sert yükseldi
Savaşta olan İsrail, dolar karşısında sert yükselişler yaşadı. İsrail Şekeli, dolar karşısında yüzde 2'den fazla değerlenerek 3.54 seviyesine yerleşti. İsrail, 13 Haziran'da gece yarısı d...
Araç almayı düşünenler dikkat! Uzmanlar '14 gün' uyarısı yaptı
Sıfır otomobil almayı planlayanlar için son uyarı! Uzmanlar, 1 Temmuz’da araç fiyatlarının büyük oranda artacağını belirtiyor. Benzinli ve dizel araçlar arasındaki farkın kapanmasıyla, 1 ...
Savaş ateşi petrolü uçuruyor
İsrail ile İran arasında artan çatışmalar, uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarını tırmandırdı. Orta Doğu’da tırmanan gerilim, arz güvenliğine dair endişeleri artırırken, Brent petrol...
AKP'li Nihat Zeybekçi emekliye yapılacak zammı erkenden duyurdu
5 aylık enflasyon farkı yüzde 15,1 olarak kesinleşirken, milyonlarca emekliye yapılacak zam 3 Temmuz'da açıklanacak haziran enflasyon verisiyle kesinlik kazanacak. AKP Genel Başkan Yardım...
Almanya Merkez Bankası'ndan korkutan küresel ekonomi senaryosu
Almanya Merkez Bankası Başkanı Joachim Nagel, Orta Doğu’daki olası uzun süreli bir savaşın petrol fiyatlarını ciddi şekilde yükseltebileceğini belirterek, ekonomik görünümde köklü değişik...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Sinem Kobal'dan romantik paylaşım... 'İyi ki doğdun sevgilim'
Sinem Kobal, kendisi gibi oyuncu eşi Kenan İmirzalıoğlu'nun doğum gününü sosyal medya hesabından paylaştığı romantik karelerle kutladı. Oyuncu Sinem Kobal 2016 yılında meslektaşı Kenan İm...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Şekerli kahve içenler dikkat! Korkutan ölüm riski detayı
Bilim insanlarının yaptığı son araştırma kahvenin yeni boyutlarını gözler önüne serdi. Kahve tiryakilerini ilgilendiren önemli detay ortaya çıktı. ABD’de Tufts Üniversitesi’ne bağlı Gerald J. ve Dorothy R. Friedman Beslenme Bilimi ve Politikası Okulu tarafından yürütülen yeni bir araştırma, kahve tüketiminin ölüm riskiyle olan bağlantısının, içine eklenen şeker ve doymuş yağ miktarına göre değişiklik gösterdiğini ortaya koydu.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.