Yukarı
7

Av. Anıl Selek

Corona dersleri -1 -Homogami

21 Mayıs, 2020

                Yazdıklarımı siz değerli okurlarla paylaşmayalı uzun zaman oldu. Okumak kadar yazmak da bir yaşam biçimi benim için, o yüzden de yazılarımı paylaşmasam da yazmaya devam ettim. Zaman zaman dostlarımdan gelen “neden yazmayı bıraktın?” sorusuna hep aynı cevabı verdim “yazmayı bırakmadım sadece yazdıklarımı şimdilik paylaşmıyorum”. Yazdıklarımı paylaşmaya ara vermemde kişisel sebepler kadar siyasal kimliğimin ön planda olması da etik bir engel oldu bana, ama en çok bu platformda sürekliliğin olması gerektiğine inandığım için yazdığım yazıları paylaşmamıştım. Bundan sonra büyük bir engel olmazsa periyodik aralıklarla yazılarıma Ege’nin Sesi’nde devam etmeyi planlıyorum.

               Ayrı kaldığımız süreçte maalesef 2020 yılı birçoğumuza hatta mavi gezegene pek iyi gelmedi. Covid-19 dolayısıyla yaşadıklarımız ise adeta bizlere rutin hayatımız dışında başka bir Dünya’nın varlığını hatırlama ve tanıma fırsatı ile yeni dersler verdi. Kimine göre doğaya yaptığımız ihanetin karşılığında cezalandırılıyorduk, kimiyse bu süreci yeni Dünya Düzeni’ne geçiş için bir tatbikat görüyor, kimi de çoğu kez yaptığı gibi cevabı gökyüzünde arıyor. Bu sürece nasıl geldik? Neden bunları yaşıyoruz? Ya da buna ne veya kimler sebep oldu? Sorularını burada irdelemeyeceğim. Bu yazımla birlikte birkaç bölüm Corona’nın bize verdiği dersleri ve hayatımızdaki değişikliklere değinmek istiyorum.

              Corona sebebiyle 65 yaş üstü büyüklerimiz ve 20 yaş altı gençlerimize sokağa çıkma yasağı uygulandı, yetmedi hafta sonu ve tatil günlerinde sokağa çıkma yasağı ile hepimiz evlerimize kapandık, bir kısmımız daha tedbirli davranıp kendi inisiyatifiyle zorunlu olmayan zamanlarda bile evde kaldı. Kampanyalar, kamu spotları, cingıllar, sosyal medya paylaşımları ile evde kalma teşvik edildi. Teşvik ya da yasakla muhtemelen tarihte olmadığı kadar evde kalan insanların en çok ruhsal durumları ve ilişkileri etkilendi bu süreçten. İnsanların can sıkıntısından patlaması bir yana boşanma davalarının patlayacağı da konuşuldu, nüfus patlaması ihtimali de. Evde kalmaya alışkın olmayan yurdum insanı kadar ilişkilerin de ekonominin de nasıl bir patlamaya gebe olduğunu zaman gösterecek.

             Her geçen gün artan sanal arkadaşlık ve sosyal medya kullanımı bu dönemde daha da arttı. Bu platformlarda “telefonunu, hesap ve şifreni eşinle değiştir hayatın renklensin” gibi renkli (!) önerilere de rastladık, sıkıntıdan kurtulma çözümlerini içeren garip videoları da izledik, kurallara uymayanları en ağır dille uyaran hatta aşağılayanları da gördük. Ama şu bir gerçek ki zorunlu ev hapsi bir çoğumuzu mutsuz etti. Belki de bunun en büyük sebeplerinden biri birlikte yaşamakta olduğumuz insanların bize çok da uygun olmamasındandır. Anne, baba kardeş hatta evlatlarımızı seçemiyoruz ama ev arkadaşımızı ve eşimizi bizler seçiyoruz. İşte birlikte hayatı paylaştığımız kişiler bize uygun kişiler değilse hayatımız da o kadar çekilmez ve zor oluyor. Haydaaa bu da nerden çıktı? Demeyin. Yaşadığım deneyimler ve de Doç.Dr.Oytun Erbaş’ın anlatımları beni bu sonuca götürdü.  

             Uzun yıllar hayatımdaki kişinin eksikliklerimi tamamlayan nitelikte, biraz da zıt kutuplarda olmasının doğru olduğuna inandım ve hatta kendimle birlikte olmanın çok keyifsiz ve heyecansız olacağını düşündüm. Adeta bir puzzle gibi iki farklı kişinin parçalarının birleşmesi sonucu ortaya çıkan resmin mükemmelliğe giden yol olduğunu düşündüm. Ancak deneyimlerim bana bu fikrin doğru olmadığını acı bir şekilde gösterdi. Geçen zaman, hayatımdan çalsa da en büyük katma değer olan “tecrübeyi” ve “deneyimlemeyi” verdi bana. Fark ettim ki bana benzeyen, benim gibi düşünen, benim sevdiklerimden zevk alan, aynı pencereden bakan insanla daha mutlu olunuyormuş. Bir de üstüne Oytun hocayı dinleyince daha bir ikna oldum doğru yolda olduğuma. Tanıyanlarınız bilir yaptığı deneysel çalışmalar ile birçok ödül alan Doç.Dr.Oytun Erbaş iyi bir hekim olması yanında aynı zamanda iyi de bir yaşam koçudur. Oytun hoca diyor ki “en iyi evlilik homogami’dir” yani özetle “kendin gibi birini bul, kendin gibi biriyle yaşadığın birliktelik ve evlilik çok uzun sürüyor” hatta “yapılan araştırmalarda iyi evliliklerde burun çaplarının, deliklerinin bile aynı olduğu görülmüştür” diyor. Burun çapı aynı hayat arkadaşını bulur muyuz bilemem ama “kendin gibi birini bul” sanırım doğru tespit.

            İşte birçok evdeki durum da bu bence. Kendi gibi birini bulmayan insanlar normal hayatlarında mutlu olmakta zorlanırken corona günlerinde daha da mutsuz olduklarından şüphem yok. Muhtemelen birçok çift eşlerinin sofra ve yatak dışında hayatında bu kadar çok yer kaplayacağını düşünmemiştir. Bu yüzden kendi gibi değil de belki kendinde olmayana sahip özellikteki kişilerle hayatı birleştirdikleri için hayatları ve özellikle kaçınılmaz corona günleri çekilmez bir hal alıyor. Ama gerek coronalı gerekse coronasız günlerde etrafımdaki uzun ve mutlu birlikteliklerde çiftlerin birbirlerine benzediğini şaşırarak görüyorum ki bu da “kendin gibi bul” felsefesini somut örneklerle doğruluyor.  

           Her ne kadar boşanma davalarıyla ismi bilinen bir avukat olsam da kendi gibi biriyle evli olmayanlara boşanın diyerek kara kedicilik yapacak değilim ama yeni bir hayata başlayacaklara ve hayatlarına yeni bir yön verecek olanlara nacizane önerim “kendiniz gibi birini bulun” olacaktır. Yaşamdan beklentiniz benzer mi? Aynı esprilere mi gülüyorsunuz? Aynı yemekler mi tat veriyor size? Hatta aynı sosu ya da yemeğin soğansız oluşunu mu tercih ediyorsunuz? İkiniz de deniz mi seviyorsunuz? Seyahat ikinize de iyi geliyor mu? İkinizin de eli sıkı ya da ikiniz de bonkör müsünüz? Aynı müzikler mi mutlu ediyor sizi? Üstüne üstlük bir de burun delik çaplarınız aynı mı? O zaman doğru insanla birlikte olma ihtimaliniz çok yüksek sakın KAÇIRMAYIN. Amaaa biriniz çok duygusal, diğeriniz daha materyalist ise, biriniz kendine vakit ayırmayı tercih ederken diğeri hayatını başkalarına adamışsa, biriniz sürekli gülmeyi tercih ederken diğeri hep melankolikse, biriniz için en büyülü an birlikte vakit geçirmek iken diğeri için çalışmak ise, biriniz deniz kenarında yaşlanmayı, Dünya’yı gezmeyi hayal ederken diğeriniz ölünceye kadar çocuk ve torun bakmayı hayal ediyorsa o zaman hiç durmayın kaçın, hem de arkanıza bakmadan, tabanlarınız poponuza vura vura kaçın….

         Corona günlerinde aldığım ilk ders, doğru insanla birlikteyseniz ne corona, ne kısıtlamalar ne de hayatınızdaki olumsuzluklar sizi mutsuz edebilir, ama hayatınızda doğru kişiyle birlikte değilseniz cennette bile olmak size mutluluk vermeyecektir.     



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Karsu bebeğinin cinsiyetini İstanbul Maratonu'nda açıkladı

Hollandalı Mike Schrama ile dört ay önce dünya evine giren Karsu Dönmez geçen haftalarda hamile olduğunu duyurmuştu. Sanatçı hazırladığı pankartla bebeğinin cinsiyetini açıkladı. Yıllar ö...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Sofranızdaki gizli tehlike: Bu besinler sandığınızdan daha zararlı!

Gıda katkı maddelerinin risklerine değinen Diyetisyen Gizem Özölmez, "Günlük yaşamda sıkça tükettiğimiz paketli gıdalar, içerdiği katkı maddeleriyle sağlığımızı tehdit edebilir. Yiyeceklerin görünüm ve tadını korumak için kullanılan renklendiriciler, koruyucular ve tatlandırıcılar, uzun vadede sağlığımız üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir" dedi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR