Yazmak ya da Yazmamak!
19 Aralık, 2011Bu aralar içimden yazmak gelmiyor!
Yazarım diye ortaya çıkarak, okuyucunun okuma zevkini ve eğitilme sürecini katleden/yanıltan bir hareket gelişiyor, işte buna canım sıkılıyor… Yazar grubunu çokmuş gibi gösteren maksatlı işler yapılıyor…
Bu konudaki hassasiyetimi sürekli dile getirmiş olsam da, ilgili arkadaşlarla paylaşımlarımda, yazarlık eyleminin gereği gibi yapılması ve bu eylemi gerçekleştiremeyenler konusunda önlem alınmasına yönelik önerilerimin ne yazık ki sonuçsuz kaldığını görüyorum.
Kim yazar, kim değil ayrımı yapılmadan, sırf sepeti doldurmak için çürük elmalarıda aynı yere koymak, diğer sağlam elmalara haksızlık değil midir?
Ne için yapıyorlar; laf olsun, torbaları çıkarlarla dolsun diye!
“ Türkçe imla kurallarından bana ne, yazıda ahenk olmasa da olur, cümle yapısı oda neymiş” deyip geçiliyor…Hal böyle olunca da aklına estiği gibi yazan bir yazar/yazamayan ordusu oluştu. Yazarın misyonu okuyucuyu eğitmek, bilgilendirmek ve araştırmaları ile doğru yönlendirmektir. Ona buna saldırmak adına tetikçilik yapmak değil!
Güncelliği olmayan maksatlı haberlerler türetmek değil…
Yazarlığın mektebi yoktur! Ancak bir konuda yazı yazmak için o sahada geniş bir bilgi birikiminin olması gerekir… Yazarlık kelimeleri kullanma sanatıdır… Bu nedenle yazarın dile çok iyi hâkim olması da şarttır… Yazarlığın birinci kuralı, bilgi sahibi olmaktır. Okuyucuyu yanıltmamaktır…
İyi yazmak, iyi düşünmek, iyi hissetmek ve iyi ifade etmektir… Bu hem zeka, hem ruh, hem zevk sahibi olmayı gerektirir. (Buffon)
Güncel, güncel midir…
Bazen ne yazsam paniğine kapılıyorum… Yine o günlerimden birindeyim ve sesli düşünüyorum…
Erkek arkadaşım “karakolda dövülen kadın olayını neden yazmadın?” diye sordu.
Bende “ Karakolda dövülen kadın güncelliğini yitirdi! Dedim… Kadınların şiddete maruz kalması haberleri güncelliği açısından gün geçmiyor yerini başka haberlere bırakıyor.
Ardı arkası kesilmeyen kadın cinayetleri her gün güncelliğini korumaya devam ediyor.
Hepsi bir önceki mağdur kadın haberinin önüne geçerek reytingini sürdürüyor.
Bu arada, ex kocaların, sevgililerinin, babalarının, ağabeylerinin, kadın cinayetlerindeki rolü hiç değişmiyor. Kadın cinayetleri yüzde 1400 artış göstererek tırmanışına devam ederken, her 3 kadından birinin şiddet görmesi oranı bozulmuyor.
Havadislerin güncelliği mi, düşüncenin güncelliği mi?
Düşüncenin güncelliği, havadisin güncelliğinden çok daha önemlidir.
Günceli fark edebiliyor muyuz? Tanıyor muyuz, algılıyor muyuz? En güncel olan mesele şuurlara işlenen güncel kavramının şerhidir izahıdır…
Aslında sıkıntı burada başlıyor.
Neyi görmek ve anlamak istiyoruz! İşte bizim güncelliğimiz burada başlıyor.
Magazinsel haber anlayışı ve röntgencilik alışkanlıkları aşılayan televizyon programları düşünceyi güncellmekten çok havadise dayalı kişilerin üzerinden merak yaratarak, reyting denen yapışkanın puantaj sonucunu başarı sayıyor.
Klasik, hep günceldir, bakabilirsen, görebilirsen, okuyabilirsen, duyabilirsen…
Güncel düşünceye, güncel tarih, güncel hukuk, güncel demokrasi yazıları, yorumları gerekir… Bunlar olmazsa, haberin güncelliği önem teşkil etmez… Tarihi güncelleştirmek, güncellenen izahlarla, yorumlarla yeni hayatiyet değerleri kazanmasını sağlamak için yeniden okumak gerekiyor!
Yeniden okuyarak, dikkatinizden kaçmış olayları duyarlılık açılarınızın güncelleşen özelliği ile farklılıkları da katarak yorumlarsınız…
Bugün “Güncel Haber” diye ortaya sürülenlerin büyük bir çoğunluğu güncel değildir… Çünkü hiçbiri bizlerin yaşayan ihtiyaçlarımıza cevap vermez
hitap etmez…
Önümüzdeki meseleleri çözebilmemiz için hatırlamamız gerekenleri bize hatırlatacak özelliklerden yoksunlardır… Gündemimiz sadece sahih güncellerden oluşmuyor… Düşüncede de öyle
haberde de
sanat ve edebiyatta da…
Gündemlerimiz sürekli modaya ve nefsimize bağlı münasebetsizliklerle ve ilgisizliklerle dolduruluyor!
Polemikler bomboş ve gereksiz gündemi işgal etme oyunlarının özel bir türüdür…
Gündem işgali altında olunca haliyle "güncel" sahipsiz kalıyor…
Gündemin güncelliği var mı? Gündem de olan güncel midir? Gündemde olması gereken günceldir, gündemde olan değil…
Güncel; günü yaşayan bizler olmalıyız. Aklımızla, ruhumuzla, hasretimizle, sancılarımızla, ihtiyaçlarımızla…
Oysa ki; uyuşturulan, unutturulan, üstü örtülen, ertelenen, uzaklaştırılan, oyalanan, aldatan şeylerin güncelliği olabilir mi?
Düşünce yardımı, düşünce tashihi ve desteği, canlandırıcı bir uyarı, anlam ve iaret bize gerekli olan güncellerdir…
Güncele göre ben neredeyim! Siz ne durumdasınız!
Hepsi bir tarafa ben gürültüsüz haykırıyorum…
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Toksik İnsanlar!
- Medeniyetini Kaybeden İnsanoğlu!
- Gönüllülük ve Aidiyet Duygun Yoksa STK’da İşin Ne?
- Unutmamak, Hissetmek ve Bir Olmak!
- ARSUZ GENÇLİK KAMPI
- TÜLOV Bodrum Geleneksel 4. Gençlik Kampı
- Tehdit Siyaseti!
- Sosyal Terbiye!
- Sonsuz ‘BEN’ Anayasası!
- Kötülüklere alışmak bir yorgunluk halidir!
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Romantik Asansör Pozları Olay Oldu
Uzak Şehir’in Alya’sı Sinem Ünsal, sevgilisi Berk Cankat ile hasret giderdi. Dizi çekimleri nedeniyle sevgilisinden uzak kalan güzel oyuncu, romantik asansör pozuyla hayranlarından tam no...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Vücudunuzdaki bu sinyaller ele veriyor...
Vücut, metabolizmanın sağlıklı şekilde çalışması için yalnızca besinlere değil, aynı zamanda temel vitamin ve minerallere ihtiyaç duyar. Özellikle kış aylarında yetersiz vitamin alımı, hem fiziksel hem de duygusal değişimlere yol açabilir.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.