Hukuk tanımaz Vali ve Pısırık Kocaoğlu…

   On iki yıldan bu yana Memleketin üzerine karanlık bir bulut gibi çöken AKP iktidarının bu ülkeyi getirdiği yere bakar mısınız?

   Bundan böyle insanların en demokratik haklarını kullanmasına bile izin verilmeyecek. İzmirlileri saçma sapan, antidemokratik yöntemlerle baskı altına almaya ve hukuksuz uygulamalara biat ettirmeye çalışıyorlar.

   Sözde demokrat olan AKP iktidarı seçimler öncesinde İzmir'de karanlık bir genelgeye daha imza attı. AKP’nin memuru olarak suçlanan Vali Mustafa Toprak imzasıyla yayınlanan genelgeyle neredeyse sokakta dolaşmak yasak hale getirildi.

   Önümüzdeki günlerde tamamının yasalaşması beklenen iç güvenlik paketi ile birlikte, gözünün üstünde kaşı olanlar da sorgusuz bir halde gözaltına alınabilecek ve istenildiğinde kodese tıkılacak.

   İzmir Valisi'nin kentin mallarını bu kentteki belediyelere vermemesi üzerine attığı adımları hepimiz biliyoruz. Bu Valinin İzmir gibi aydınlık bir kentten gittikten sonra hiç hatırlamayacak bir vali olacağına da kesinlikle inanın. Çünkü bu kentte Hüseyin Ögütcen gibi nesiller geçtikten sonra anımsanan valiler var. Nedeni ise bu kente bıraktığı eserler ve hizmetlerdir.

   Ama, insanların, kurumların basın açıklamasına bile tahammülü olmayanların ne yönetici olarak ne de siyaseten anımsanmaları mümkün değil. Tıpkı şu an İzmir’i yönettiğini sanan mevcut Vali gibi.

   Kurumların tepkisi

   İzmir barosu öncülüğünde meslek odaları ve sendikaların da katılımıyla Vali Mustafa Toprak'ın genelgesine büyük tepki gösterildi. İzmir'deki STK'ların geçmişte de büyük etkinliği vardı.

   Ben atılan bu adımı STK'ların yeniden ortaklaşa hareket etmesi anlamında önemli görüyorum. İzmir Valiliği'nin 12 Eylül döneminde bile görülmedik uygulamalarına ancak böyle karşı çıkılması halinde sonuç alınabilir. Bir başka sonucu ise AKP İl Başkanlığı'nın bu antidemokratik uygulamalara destek vermesidir.

   Narlıdere'de yerel yönetimin kararlarını veto eden zihniyet İzmir genelinde de demokrasinin "Korku Tüneli"ne alınmasını sağlıyor. 12 Eylül döneminin askerlerinden yakınanlar bürokrasiyi aynı mantıkta çalıştırmaya başladı. Bir gün gelecek elbet bu dönem de bu anlayışın hesabını elbet verecektir.

   Kocaoğlu’nun sessizliği

   Kendisini solcu olarak lanse eden fakat ideolojik hiçbir derinliği olmayan Aziz Kocaoğlu’nun yıllardır bu kenti yönetmesini hazzetmeyenlerden birisiyim. Çünkü mutemet memurundan öteye gidemeyen, sistemi kutsayan bir anlayışı var. Ancak kendi partililerine karşı efeleniyor. Gezi olaylarında Tomalara su vermesi ve kendisine oy veren halkının üzerine Polis eliyle sıktırması, ayrıca greve giden işçilere ceza vermesi, nasıl bir düşünceye sahip olduğunun en belirgin kanıtıdır.

   Kocaoğlu, AKP İktidarının ve İzmir Valisinin bu yasakçı genelgesine ses çıkarmayıp, kentin ve halkın gasp edilen demokratik haklarını görmezden gelmiştir. Bir anlamda bu hukuksuzluğa ortak olmuştur.

   Bu tavır, kendisini solcu diye lanse eden fakat yaşam biçimiyle sol kültüre ters düşen birisinin izdüşümüdür. Terzi Fikri veya Aydın Erten gibi mücadele ruhuna sahip olan Halkçı Başkanlardan feyiz almayışının, sol tarihten bihaber olmasının sonucudur.

   Sözün Özü:

   Aziz Kocaoğlu hem CHP’nin hem de İzmir’in en büyük talihsizliğidir. Yıllardır bu çıplak gerçeği görüp ayak oyunlarına pirim veren Baykal ve Kılıçdaroğlu’da en az bu pısırık ve teslimiyetçi kişi kadar suçludur.

   AKP iktidarı ve böyle Valiler de ne yazık ki bu tür kimlik bunalımı yaşayanlardan güç almıştır. Ama her ne pahasına olursa olsun ben ve benim gibi düşünenler; İzmir’de özgürlüğü ve demokrasiyi yasaklarla zapturapt altına almaya çalışanlara asla geçit vermeyecektir. Böyle biline!