Özeleştiri olmayan yerden başarı çıkmaz

   İzmir’de seçimlere büyük iddiayla giren ve beklenmedik sonuçlarla karşılaşan CHP’de tartışmalar gittikçe büyüyor. Başkan Aziz Kocaoğlu, Alaattin Yüksel ve İl Başkanı Ali Engin bugünlerde bir hayli öfkeli. Bunun nedeni kaybedilen ilçeler. İl Başkanı Engin’in açıklamalarına göre, seçimlere 30+1 iddiasıyla giren fakat 8 ilçe birden kaybeden CHP’de kayıpların mazereti Bütünşehir Yasası ile DSP’den aday olanlar. Engin bunun akabinde 2011 Genel seçimlerindeki oranları baz alarak “başarılıyız” demekten de geri kalmıyor.

   Velev ki Engin’in Bütünşehir kapsamında kırsal kesimden CHP’ye oy çıkmadığı iddiasını doğru var sayarsak, o halde Aziz Kocaoğlu’nun “Kırsala hizmet ediyoruz” tezi burada çökmüş olmuyor mu?

   Yoksa kırsala yatırım yapılmadı mı?

   Diğer bir kayıp gerekçesi olarak gösterilen DSP’li adayların CHP’ye oy kaybettirdiği iddiasına ise katılıyorum. Ancak burada yapılan yanlış, özeleştiri ve empati yapmak yerine dışlayıcı yaklaşım göstermektir. Sayın Engin geçmişten ders çıkarmalı “asarım keserim” tavrından biran evvel uzaklaşmalıdır. Çünkü yapılan yanlışlar tek taraflı değil. Örneğin yanlış aday tercihlerinden dolayı “emeğim gasp edildi” diyerek DSP’ye gitmek zorunda kalanlar oldu. O nedenle biraz empati. Aksi halde “küçük olsun benim olsun” mantığı İzmir’de CHP’yi çok daha zayıflatır ve bugünkü durum bile aranır olur.

   CHP’nin bugünlerde tartışması gereken konu ne olmalıdır?

   Bu soruya verilecek yanıt eğer İzmir’de bazı belediye başkanlıkları kazanıldı, siyaset yapanların bazıları hedeflerine ulaştı diye bir bakış açısı mı, yoksa CHP’nin ülke genelinde hedefine ne kadar yaklaşıp yaklaşmadığı mı?

   İzmir’de “Başardık” veya “Kaybedildi” gibi kestirmeci yaklaşımlar, kendini kurtarma adına yapılan açıklamalar oy verenleri tatmin etmeyecektir.

   Önemli bir gerçeklik İzmir’de bir önceki yerel seçime göre kayıplar yaşandığı gerçeğidir.

   Bir başka önemli gerçeklik ise AKP’nin bu kadar yolsuzluk söylentilerine karşın oylarının daha büyük oranda düşmemesidir.

   Bir başka gerçeklik ise Fethullah Gülen cemaatinin AKP’den oylarını çektiği yalanıdır.

   Görüştüğüm birçok Cemaat sempatizanı “CHP’ye oy vermemizi beklemiyordunuz” diyerek, bir CHP’nin kendilerine ne kadar uzakta olduğunu tanımlıyorlar.

   Ama bu seçmen üzerinden bazı siyaset bezirganları kendisini CHP’ye pazarladı.

   Hiç gereği yokken bazı isimler belediye meclislerine sokuldu.

   Adım gibi eminim bir süre sonra bazı istifalar yaşanacaktır.

   Dolayısıyla özeleştiri yapılmasının yanı sıra, kendisine koltuk arayanlardan değil daha doğru isimlerden oluşan tartışma grupları ile sorunlar görüşülmeli tartışılmalıdır.

   Aksi halde CHP’ye İzmir’de verilen emanet merkez sağ oylarının yanı sıra daha solda olan oylar kaçacaktır.

   MHP ve HDP’nin adım adım oy yükselttiğini görmeyenler yarınlarda daha büyük hayal kırıklıkları yaşayabilirler.

   Bu ve benzer oyların CHP’de kalması ancak sağlıklı tartışmalar ve sonrasında çıkacak yönetim biçimleri ile mümkün olacaktır.

   NOT : CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ülkenin en güvenilir yeri olması gereken TBMM çatısı altında yapılan alçakça saldırıyı kınıyorum.