İzmir’de Cemaat CHP İşbirliği…

   Yıllarını CHP’ye vermiş “Doktor” bir arkadaşım dün Bornova’nın nabzını tutmuş ve ortaya çıkan manzaraya ilişkin görüşlerini paylaştı.

   En çarpıcı tespiti, Cemaatin İzmir’de Kocaoğlu, Bornova’da ise Olgun Atila’ya destek vereceğine ilişkin izlenimleri olmuş. Kendisine bu ilişkinin yeni değil eskilere dayandığını belirttim.

   Aslında geçmiş yazılarıma bakarsanız Sayın Kocaoğlu’nun Cemaat ile olan yakınlığını birçok kez buradan yazmıştım. Gerek Büyükşehir ve bünyesindeki şirketlere yerleştirilen kadrolardan, gerekse Büyükşehir operasyonunda elde edilen tapelerin ayrıntılarında Cemaat ilişkilerine çokça rastlamıştık. Fethullah Gülen’in Türkçe Olimpiyatlarına verdiği destekte diyalogun cabası.

   Yani Cemaatin İzmir’de CHP üzerinde yoğunlaştığı iddiaları artık konuşulmaya başlandı. Geçtiğimiz süreç içerisinde Binali Yıldırım’ın arkasında duran cemaat destekçilerinin, bu seçimlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’a destek vereceği öne sürülüyor.

   Özellikle CHP’nin aday belirleme süreci ve yönteminde büyük tartışmalara sebep olan Bornova’da başkan adayı olarak Kocaoğlu’nun isteği doğrultusunda Olgun Atila’nın gösterilmesinin ardından, cemaatin Kocaoğlu ve Atila’yı desteklediği ve ‘Her ikisine de sahip çıkacağız’ dediği dile getiriliyor.

   Bu gelişme ise kentin siyasi kulislerinde Cemaat’in İzmir’de CHP’yi ele geçirdiği şeklinde yorumlanıyor.

   Öte yandan Bornova’da Atila ile Kocaoğlu’na büyük tepki olduğu özellikle göçmen mahallelerinin yaklaşan yerel seçimlerde CHP’yi desteklemeyeceği de konuşulan iddialar arasında.

   İzmir’de cemaatin belediyede özellikle de İZSU’da kadrolarını koruma operasyonu olarak düşündüğüm bu ilişkinin CHP’ye oy katkısı olur mu?

   İstanbul’da böyle bir ilişkinin yararı olabilir ama İzmir’de bu ilişkinin legalize edilmesi tam tersine Atatürkçü insanların partiden soğumasına sebep olması mümkün. Şu anda mevcut iktidar ve Başbakan’ın son operasyonlarla yolsuzluk suçlamaları ile ciddi biçimde başının dertte olması CHP’nin işini kolaylaştırıyor gibi.

   Çünkü, Aziz Kocaoğlu’nun bu yaklaşımına karşın CHP seçmeninin köşeye sıkışmış bir durumu söz konusu. Aziz Kocaoğlu’na da Binali Yıldırım’a da oy vermeyecek İzmirli seçmen MHP’ye de yakın değil. Burhan Özfatura’nın ve AKP’nin yedeğinde büyümüş bir MHP adayı söz konusu çünkü.

   Dolayısıyla İzmirli seçmende alternatif olarak DSP, İşçi Partisi gibi seçenekler kalıyor. DSP’nin içi boş. Sokaktan çevirdiklerini aday yapan DSP birdenbire CHP’den intikam almak isteyen ve bir zamanlar DSP’den kolayca koptuklarını bildiğimiz isimlerle yola çıktı.

   İzmir’de seçmenin yaşadığı bu kaosun önemli adresi ise oy kullanmayan seçmenin artması şeklinde geçebilir.

   Bu tablodan Aziz Kocaoğlu belki çıkar ama cemaat ile anılan bir parti damgasını da yer. Ancak ne Kocaoğlu, ne de Alaattin Yüksel bu tablodan rahatsız olmaz. Çünkü, ticaret yapma anlayışlarını siyaset yapma anlayışlarına kolayca uyduran ikilinin CHP’nin geleceğine yönelik kaygıları yok.

   Bu kaygısız ortama bir de yakınlarını bazı koltuklara yerleştirme mantığındaki CHP içindeki bazı mevcut yöneticiler de eklenince, çıkabilecek tablonun ciddi bir kaos olacağını şimdiden söylemek mümkün.

   Ali Engin’in yerine kim geliyor

   Bir önceki yazımda Aziz Kocaoğlu&Alaattin Yüksel A.Ş’nin Ali Engin’e yol vereceklerini yazmıştım. Bu yazı Ekip’i yakından tanıyan birçok partili tarafından da doğrulandı.

   Ve bir başka iddia da şu şekilde;

   Ali Engin’in yerine getirilecek isim ise M. Yekta Varnalı.

   Varnalı’nın şu an Kocaoğlu’nun seçim işlerini perde arkasından dizayn ettiği ve seçim sonrası Ali Engin’in yerine getirileceği duyumunu aldım.

   Bu iddiayı not edelim. Yakın süreçte neler olacağını hep birlikte göreceğiz.

   Orhan Karaoğlu’nun iddiası

   CHP İl Başkan Yardımcısı Orhan Karaoğlu sosyal paylaşım sayfasından “CHP’den DSP’ye giden ve aday olanların finansörlüğünü AKP yapıyor” diye ortaya bir iddia attı.

   Ayakları yere basmayan bir iddia!

   Örneğin bu adayların içlerinden birisi de Hakkı Ülkü’dür. Ve Hakkı Ülkü gibi bir adamın arkasında “AKP finansörü var” diye itham etmek nasıl bir mantığın ürünüdür. Daha doğrusu bu denli bir suçlama etik midir?!

   Orhan Karaoğlu hayatta değilken, Hakkı Ülkü gibi adamlar bu partinin yükünü taşımakla uğraş halindeydi. Ya da bir başka isim olan ve yıllarını sol siyasete adayan Semra Aksakal bu tarife uyar mı?!

   CHP İzmir’de yapılan yanlışları, emekçi partililere atılan kazıkları sorgulamak ve özeleştiri vermek yerine maalesef ki çamur siyaseti hüküm sürüyor. İl Başkanının “dönek” açıklamasının ardından yardımcısının da kalkıp bu tür bir suçlamaya girmesi, sol siyaset kültürüyle çelişir bir durum olmuştur.

   Karamustafaoğlu olayı

   Bir önceki yazımda Sayın Karamustafaoğlu’nun istifa etmesi gerektiğine vurgu yapmıştım. Dün Genel Merkez tarafından parti tüzüğünün 43/B maddesine aykırı (çalışma kurallarıyla bağdaşmaz tutum ve davranış içine girmek) davranmaktan dolayı görevinden alındı.

   Oğlunu Meclis adaylığı listesine yazıp ve ortaya çıkan tepkilerin ardından “Benim oğlum ayyaş mı” savunmasına girişse de, Karamustafaoğlu’nun yaptığı kesinlikle yanlıştı. Bu yanlışın telafisi de istifa etmekti. Ama bunu da yapmadı ve görevden alındı.

   Karamustafaoğlu’nun görevden alınmasının ardından “Günah keçisi seçildim. Bu işi bu şekilde yapan bir tek ben değilim. Diğerlerine neden dokunmuyorlar?” açıklamasını da ciddiye almak lazım. Mesela İl Başkanının ve Karabağlar ilçe başkanının yakınlarının listelere yazıldığı örneğinde olduğu gibi…