Yukarı
1

Sinan Kara

Kocaoğlu İzmir’i AKP’ye Mi Verecek?!

17 Şubat, 2014

   Günlerdir İzmir’de CHP tartışılıyor. Yapılan listeler, getirilen adaylar ve izlenilen yönteme dair son derece olumsuz eleştiri ve umutsuzluklar var. Böyle bir tablonun ardından, özellikle CHP içerisinde hâkim olan görüş: Aziz İzmir’i AKP’ye mi verecek…

   İlk bakışta “şaka mı bu” diyebiliriz ama Kocaoğlu’nun Başkanlık ve operasyona kadar olan sürecini irdelediğimizde “olur mu olur” demekten de geri duramıyoruz. Çünkü kendisinin AKP’lilerle arası zaten çok iyiydi. Büyükşehir’e yapılan operasyonun tapelerini okuyup dinlediğimizde bu yakınlığın derecesini fazlaca görmüştük. Özellikle AKP’li işadamlarının benzin istasyonlarına tanınan “gayri ahlaki” imtiyazları okuduğumda, emin olun o gün ben de kendi kendime “Kocaoğlu CHP’li mi yoksa AKP’li mi?!” diye sormuştum.

   O tapelerde Kocaoğlu’nun “canhıraş” biçimde AKP’lilerin değirmenine nasılda su taşıdığının ayrıntıları vardı. Ama Kocaoğlu’nun attığı kemiklerden beslenen “reklâm medyası” bu önemli ayrıntıları görmedi, görmek istemedi.

   Arşivlerimize bakarsanız, o sürecin ayrıntılarını daha net biçimde yeniden görürsünüz.

   Neyse…

   Gelelim listelere.

   Öncelikle şunu iyi bilmenizi isterim ki, İzmir listesi Aziz Kocaoğlu, Gürsel Erol, Alaattin Yüksel, Ali Engin tarafından hazırlanmış ve Kılıçdaroğlu’nun da onayı alınarak Parti Meclisine dayatılmış ve zorla kabul ettirilmiştir.

   Burada bir parantez açarak Gürsel Erol ne alaka diyebilirsiniz?

   Gerçekten de Kel alaka!

   Gürsel Erol’un Kılıçdaroğlu’nun gizli kasası olduğuna şahsen kanaat getirmiş durumdayım. Çünkü bu kişi hakkında bunca olumsuz iddia olmasına rağmen Kılıçdaroğlu’nun hala ses çıkarmayışı ve çevresinde dolaşmasına izin vermesi, bu ihtimali gittikçe güçlendiriyor.

   İzmir halkı Gürsel Erol’u bilmez. Ama Belediye Başkanları çok iyi bilir.  Çünkü kapısını çalmadığı ve ihale istemediği Belediye Başkanı yoktur desem abartılı olmaz. En son dün bir Belediye Başkanı söyledi. Bu beyefendi Başkanın ilçesin de “tarihi hamamın” yakınlarına verilmesi için, bu Başkanı ziyarete gidiyor ve söz konusu ihalenin yakınlarına verilmesini istiyor. Ret cevabı alıyor.

   Biraz daha derine indiğimizde Gürsel Erol’a dair İzmir’de “İş takipçiliği” yaptığı gerekçesiyle çok sayıda iddia var. Bunu Kılıçdaroğlu’nun görmemesini, günümüze uygun bir tabirle “manidar” buluyorum desem yeridir. Gürsel Erol konusunu irdelemeye elbette devam edeceğiz.

   Listeler demiştik. Harcanan ve atanan adaylara baktığımızda oluşan kanı, bu listelerin CHP’ye seçim kaybettireceği kaygısıdır. Yangından mal kaçırır türden bir politika izleyen Kocaoğlu ve ekibinin "eğilim yoklamasına rağmen" meclis listelerine bile müdahale etmesi, parti içi demokrasinin İzmir'den tek elden dikta edildiği ve Kılıçdaroğlu'nun da bu rezalete ortak olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.

   Başkanlığa ilişkin adayları ilçe ilçe değerlendirirsek.

   Daha önce de uyardım Karabağlar’da mevcut aday adayları içerisinde Sıtkı Kürüm dışında bir adayın seçim alabilmesi çok zor görünüyor. Kocaoğlu’nun bürokratı olan Muhittin Selvitopu’nun bölgenin sosyolojik gerçekleriyle örtüşmediğini ve tanınmadığını söylemekte yarar var. Çünkü bende bu bölgenin seçmeniyim. Ve benim bile bilmediğim bir adayın Karabağlar’da yaşayanlar tarafından ne kadar bilindiği kocaman bir soru işaretidir?

   Karabağlar’da Sıtkı Kürüm DSP’den aday çıkarsa CHP’nin işi de zorlaşır. Seçim Kürüm, CHP ve AKP arasında geçer. Kürüm kazanamazsa bile CHP’ye kaybettirir. Bunu not ediniz.

   Buca’da seversiniz veya sevmezsiniz bir Cemil Şeboy gerçeği var. Şu anki aday Levent Piriştina ile bu seçimin zora girdiğini belirteyim. Kabul ediyoruz Ahmet Piriştina politik anlamda oldukça deneyimli ve halk içerisinde de idol haline gelmişti. Ama aynı şeyi oğlu için söylemek çok zor. İki kelimeyi bir araya getiremediği gibi, politik kültürden de oldukça yoksun bir görüntü veriyor. Hakkında dolaşan iddialar da işin cabası. Mevcut aday adaylarının neredeyse tamamı bu atamaya şiddetle karşı çıkıyor.

   Bornova’ya atanan Olgun Atila iyi biri olabilir. Kişiliğine sözüm yok ama sırf Aziz Kocaoğlu’nun arkadaşının oğlu diye aday yapılması şık düşmemiştir. Olgun Atila’nın yakın zamanda ANAP kökenli olması da tartışmaları alevlediren bir başka ayrıntıdır. Mevcut Başkan Prof. Kamil Okyay Sındır’ın “mazeretsiz” olarak “Kocaoğlu beğenmiyor” diye tekrar aday yapılmayışı da CHP’de oluşan ahbap çavuş ilişkisinin adeta bir izdüşümüdür. Bornova’da risk var. Yarış CHP ve AKP arasında geçer ama ipi kim göğüsler bunu da zaman gösterecek. Bildiğim gerçek, eğer burada CHP kaybederse Bornovalı Kocaoğlu’nun koltuğundan istifa etmesi, yapacağı en mantıklı işlerden birisi olacağı gerçeğidir.

   Konak’da Sema Pekdaş mı Hakan tartan mı derseniz, Pekdaş derim. Çünkü Pekdaş’ın yıllar önce Manisa davasında işkence gören çocukların Avukatlığını yapması ve derin sistemle mücadele etmesi bende daima olumlu bir intiba bırakmıştır. Sema Pekdaş’ı eleştirdiğim tek nokta Konak’ta aylardır mücadele eden aday adaylarını hiçe sayar bir anlayışla gelip hazıra konmasıdır. Bu yöntemin Sosyalist anlayışla çeliştiği de iyi bilinir. Hakan Tartan için ise söyleyecek bir sözüm yok. Politik duruşu ve hizmet anlayışı açısından kendisini daha önce defalarca eleştirdim. Tekrar aday yapılmaması CHP’de yapılmış en hayırlı işlerden birisidir. Tartan’ın DSP’den aday olması bir şeyi değiştirmeyecektir. Çünkü ne tabanı, ne de arkasında yürüyecek gönüllü adamının olmadığını hepimiz biliyoruz.

   Urla’da mevcut başkan Selçuk Karaosmanoğlu’nun CHP tarafından tekrar aday gösterilmemesi herkes için sürpriz oldu. Karaosmanoğlu’nun yerine tercih edilen adayın Alaattin Yüksel ve Ali Engin ikilisi tarafından belirlendiği ifade ediliyor. Baratalı ailesinin bile CHP’nin adayına soğuk ve mesafeli olduğu konuşuluyor. Ayrıca Karaosmanoğlu’nun DSP’den aday olması da CHP’yi Urla’da zor duruma sokmuştur. Buradan DSP çıkarsa hiç kimse şaşırmasın.

   Gelelim Karşıyaka’ya. Burada kimi koysanız kazanır ancak bir farkla, Karşıyakalı gösterilen adayı benimsemiyorsa bu seçim bir önceki seçimden daha az oy farkıyla sonuçlanır. Yani tepki olarak vermeyenlerde olur. Şu an ilçeye atanan Hüseyin Mutlu Akpınar’a da “İthal aday” olduğu gerekçesiyle tepki var.

   Peki haklı bir tepki mi?

   Önceki gün telefonda Sayın Akpınar’a da söyledim, bu tepki kesinlikle haklı bir tepkidir. Mesele ne kadar Karşıyakalı olduğunuzdan öte Konak adayı iken sanki o ilçede adam yokmuş gibi “memur” prosedürüyle oraya atanmanızdır. En azından bu yöntem orada adaylık mücadelesi veren aday adaylarına hakaret ve haksızlıktır. Bu durum dolaylı yönden bir emek gaspıdır bunu da en iyi bilmesi gereken, örgütçü oluşuyla tanıdığımız Akpınar olmalıdır. Hüseyin Mutlu Akpınar “koltuk ihtişamı”nın verdiği algıyla, şu an ortaya çıkan bu “etik dışı” durumu anlamasa da ileri de umarım anlayacaktır.

   Çiğli’de ise durum eskisinden daha kötü bir hale gelmiştir. İl Başkanı Ali Engin’in inşaat sektöründen ticari münasebetlerinin olduğu iddia edilen Hasan Aslan’ın atanması ilçe de ayrışmalara neden olmuş durumda. Metin Solak’tan vazgeçen yönetim için seçenek çoktu ancak dikkate alınmadı. Ortaya çıkan bölünmüşlük seçimde AKP’ye yarar mı onu ileri de göreceğiz.

   Çeşme’de Muhittin Dalgıç’ın tercih edilmesi Gürsel Erol, Alaattin Yüksel ve Ali Engin ittifakına bağlanıyor. Alaçatı Port’ta bir ticari ilişkinin olduğu iddiası uzun zamandır ortada. Faik Tütüncüoğlu’nun da (DSP’den aday olma ihtimali var) olma küstürülmüş olması CHP’yi zor duruma düşüren bir başka etkendir. AKP adayı Mustafa Cenger’in bölge de seviliyor olması da , CHP için ayrı bir handikap olarak karşımıza çıkıyor.

   Menderes’te mevcut Başkan Ergun Özgün’ün tekrar tercih edilmeyişi ve Özgün’ün DSP’den aday oluşu CHP’nin Menderes’te iktidarı kaybetmesinin nedeni olabilir. Çünkü mevcut adaylara bakıldığında yine en güçlü aday olarak Özgün karşımıza çıkıyor.

   Dikili’de ise Osman Özgüven’siz bir tercih, CHP’nin ve Sol düşüncenin altına adeta dinamit yerleştirildiği sonucunu doğurmuştur. Sol kültürün önemli yerlerinden birisi olan ilçe de bölünme ortaya çıkmış, Ali Engin’e yakın olan adayın tercih edilmesi kargaşaya yol açmıştır. Halkın baskısı sonucu Osman Özgüven’siz (Özgüven’in bağımsız aday olma durumu var) bir seçeneğin CHP’ye seçim kaybettireceği düşüncesindeyim.

   Aliağa’ya geldiğimizde, bu ilçe de Barış Eroğlu tercihinin de Ali Engin tarafından yapıldığını biliyorum. İyi bir tercih mi bunu zamanla yaşayıp göreceğiz. Ama Hakkı Ülkü’nün küstürülmesi ve DSP’den aday oluşunun CHP’ye seçim kaybettirebileceği ihtimalini de ayrıca görmeliyiz.

   Başladığımız yere dönelim.

   Kocaoğlu bu listeyle CHP’ye kaybettir, tersten bakınca AKP’ye seçim kazandırır mı?

   Bana göre evet!

   Çünkü akıllara zarar olarak algıladığım bu dizayn çalışması, şu an CHP’yi bölmüş hatta parçalamış durumdadır. Öyle ki DSP neredeyse CHP’nin rakibi haline getirilmiş, ortaya çıkan karmaşadan AKP’nin çıkması da sürpriz olarak anlaşılmasın.

   Çok değil iki Metropol’ün kaybı CHP’yi İzmir’de derinden sarsar, üçüncü kayıp ise seçim kaybettirir. Ben burada felaket telalığı yapmıyorum. Ortaya çıkan realiteyi objektif biçimde ortaya koymanın derdindeyim. Dileyen anlar dilemeyen de kulağının üzerine yatmaya devam eder. Sizin bileceğiniz iştir.

   Bu arada dün gece Barış Yarkadaş’la görüştüm kaleme aldığı "CHP ve Kılıçdaroğlu'nu İzmir'den vurma planı" başlıklı, bana göre “Kılıçdaroğlu ve Kocaoğlu’nu kurtarma, ortaya çıkan rezaletin üzerini kapatma” yazısının, şu an içerisinde yaşadığımız İzmir’in gerçeklerinden çok uzak olduğunu söyleyerek, İzmir’de CHP’nin Aziz Kocaoğlu ve tayfası tarafından nasıl ateşe atıldığının ayrıntılarını tek tek paylaştım. Kılıçdaroğlu'na karşı plan var mı yok mu bu bir komplo teorisidir, gerçek olan ise Kocaoğlu ve ekibinin İzmir'i yakmaya çalıştığı ve Kılıçdaroğlu'nun da maalesef bu ayak oyunlarına alet olması, onay vermesidir.

Barış, konuyla ilgili yeni bir yazı kaleme alacağını söyledi. Umarım öyle yapar aksi halde İzmir’de CHP’nin ayağına kurşun sıkanlardan birisi de sevgili Barış olacaktır. Çünkü Barış CHP’li olduğunu deklare eden bir gazetecidir. Ben ise “tarafsız” bakış açısı gayretiyle, gerçekleri çok daha rahat dile getirebilmek adına, sistem dahilinde hiçbir partiyi benimsememiş birisi olarak yazmaya çalışıyorum. Dostça uyardım gerisini kendisi bilir...

   Değerlendirmelerim devam edecek…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Ata Demirer'den Özge Borak açıklaması

Komedyen ve oyuncu Ata Demirer, 'Eyyvah Eyvah' film serisinin bitme nedeninin eski eşi Özge Borak ile ilgisinin olmadığını söyledi.

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Kafein faydalı mı zararlı mı?

Kahve, çay, enerji içecekleri, asitli içecekler, çikolata… Hepsi çok fazla tüketiliyor. Dolayısıyla kafein hayatımızın tam ortasında…  Bu uyarıcı maddenin enerjiyi ve zihinsel performansı iyileştirmeye yardımcı olabileceğine dair çalışmalar var.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR