EXPO neden kaybedildi?!

   Uzun bir aradır yazmadım. Oylamanın sonuçlanmasını bekledim. Bugün oylama bitti, artık yazmak ve eteklerdeki taşları dökmek zamanıdır.

   Öncelikle EXPO AKP eliyle devletleştirildiği iddia edilen bir projeydi ve bugün yapılan oylama sonucunda maalesef kaybedildi. Geçmişte bu konuyu yazmıştım. Bana göre Hükümetleştirilen daha reel bir anlamda AKP’lileştirilen bu organizasyonun içerisine, İzmir’de büyük bir farkla söz sahibi olan Yerel yönetimler vakti zamanında dâhil edilmemişti. Yani işin özü, başta Aziz Kocaoğlu olmak üzere yerel yönetimler bu projeden apaçık biçimde dışlanmıştı.

   Puan kapma adına Siyasi hesaplar yapılmıştı. İşte en büyük yanlışta bu partizanca tutumdan kaynaklandı.

   Çünkü yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin olmadığı bu organizasyon, doğal olarak şeffaf bir yapıdan uzaklaşmış ve AKP hükümeti eliyle kapalı bir kutu haline dönüştürülmüştü. Tartışmalı haliyle bu organizasyonla ilgili gözle görülür, elle tutulur bir çalışma yapılmadığını da söylemeden geçmeyelim.

   Belki hatırlarsınız, yakın bir zamanda İzmir’de yapılan bir ankette Kentte yaşayanların büyük bir oranının bu organizasyondan habersiz olduğu gerçeği ortaya çıkmıştı. Bu anlamda kendi halkınızın dahi bihaber olduğu EXPO için, Afrika’nın Ugandalısından oy beklemek ne kadar doğru bir yaklaşım olabilirdi ki?!

   Herkes dürüst olsun ve bence hiç kimse bu işin sorumlusunu aramaya da kalkmasın. Eğer başarı olsaydı bu işi kendisine artı puan olarak mal edecek adres AKP’ydi. Bu anlamda elde edilen başarısızlık puanı da doğal olarak AKP iktidarının hanesine yazılmalıdır.

   İyi bilinir ki, iş bilmezliğiyle hafızalarda yer edinen Aziz Kocaoğlu’nu yıllardır bu yönüyle eleştirenlerden birisiyim. Ama bu işin ceremesini getirip sadece Kocaoğlu’na yükleyecek kadar da gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır değil. Elbette onun da bu süreçte bir payı vardır ama bu payı tek başına Kocaoğlu’na yüklemek insafsızlıktır. Çünkü Kocaoğlu’nun da Binali Yıldırım ve dönemin Valisi Cahit Kıraç tarafından bu organizasyonun dışına itildiğini hepimiz çok ama çok iyi biliyoruz.

   AKP eliyle EXPO’nun siyasallaştırıldığını geçmiş yazılarımda birçok kez dile getirdim. Ne yazıktır ki o gün bu gerçekleri kaleme alamayan yazarlar, bugün “Nerede yanlış yapıldı?” türünden yaklaşımlarla, ucundan da olsa bu yanlışları dile getirmenin gayretine düştüler bile.

   Neyse…

   EXPO yarışını kaybetmenin başka etkenleri yok mu sorusunun cevaplarını aradığımızda, en belirgin nedenlerden birisinin de GEZİ olaylarının olduğunu söylemek mümkündür. AKP bu olayların oluşturduğu tahribatı ve tepkileri her ne kadar göz ardı ediyor olsa da, Dünyanın dört bir tarafında ortaya çıkan olumsuz izlenimler, saklanamaz ve inkâr edilemez boyutlara varmıştır.

   Yakın tarihte tanık olduğumuz, İstanbul Yaz Olimpiyatlarının kaybedilmesinde verilen tepki oylarındaki gibi.

   Bu tür organizasyonların neden kaybedildiğinin muhasebesini yapması gereken halk değil AKP hükümetidir. Çünkü iletişimin pik yaptığı bir devirde, dışarıdan bakılınca her şey Başbakan ve yandaşlarının anlattığı gibi pembe bir tabloyu andırmıyor.

   Memlekette yaşanan demokrasi ihlalleri, insan hakları gaspları, özgürlüklerin derdest edilmesi, onlarca gazetecinin hapislere atılması ve meslekten el çektirilmesi gibi antidemokratik baskıları da, elbette bu nedenlere dâhil etmek gerekir.

   O nedenle iğneyi önce Afrika’nın Ugandalısına batırırken, çuvaldızı da dönüp kendinize batıracaksınız ki, gerçekleri görebilesiniz. Aksi halde, yüz tane uluslar arası organizasyona katılsanız da, emin olunuz ki sonuç bugün yaşananlardan pek farklı olmayacaktır.

   Şimdi diyeceksiniz ki Aziz Kocaoğlu’nun hiç mi günahı yok?

   Olmaz mı, elbette var.

   Organizasyonda elde edilen başarısızlığın bir nedenini de kentin geri kalmışlığına ve çarpıklığına bağlamak mümkündür. Hizmete dair beceriksizlik konusunda Kocaoğlu’nun sınıfta çaktığı aşikârdır. Kentsel estetik, altyapı, trafik keşmekeşliği gibi ciddi ve çözülenmemiş sorunların tek muhatabı da elbette Aziz Kocaoğlu’dur.

   Oylama sonucunda ortaya çıkan bir başka bahane de, Dubai'nin delegasyona farklı ilişkilerle nüfuz ettiği söylemleridir. Sanki bizimkiler bu tür ilişkilerden muafmış gibi...

   Özeleştiri vermek bir erdemdir, bakalım bunu yapabilecek babayiğit çıkar mı?!

   Balkan Platformunda kriz tırmanıyor

   İzmir Balkan Platformunun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yazdığı “Torpil Mektubu”nu ortaya çıkarmakla birlikte, Platform yöneticileri arasında hiç beklenmedik kavgalar yaşanmaya başlandı.

   Son gelişmelere göre, Genel Başkan Süleyman Pehlivanoğlu belge de bulunan imzanın kendisine ait olmadığını ve o belgeyi imzalayan diğer yöneticilerin ise istifalarının isteneceğini söylüyor.

   Diğer yandan belge de Genel Başkan yardımcısı unvanıyla imzası bulunan Ömür Şanlı’da o imzanın Pehlivanoğlu’na ait olduğunu aksi halde sorumlusunu ortaya çıkarması gerektiğini, haklı olarak talep ediyor.

   Bu vesile ile şimdi buradan Sayın Pehlivanoğlu’na tekrar soralım.

   Temsil ettiğiniz makamın kaşesinin üzerine atılan o imza sizin değilse kimindir?

   Sizin dışınızda bu belgeye imza atanı siz bilmeyeceksiniz de kim bilecek?

   Bu belirsizliği ortaya çıkarmak ve açıklamak sizin asli görevinizdir. Aksi halde kendiniz açısından da istifa müessesini devreye koymak, etiksel ve ilkesel olarak doğru bir hareket olacaktır.

   Yanıtınızı sabırla bekliyorum…

   Not: Geçtiğimiz Ocak ayında kaleme alıdığım  ‘EXPO Politikleşti...’adlı yazıyı okumak için TIKLAYINIZ…