Suç işlemenin adı Destan olursa…
17 Eylül, 2013Son birkaç aydan beri hepimiz acıyla yatıyor, acıyla kalkıyoruz. Şu an bile irkiliyor, öfkeleniyor ve üzülüyoruz. Başbakanın hiddetinin polise “vazife” olarak yansıdığını görüyoruz.
Yani halkı kendisi gibi düşünmeye zorlayan bir anlayış, bu isteminde başarılı olamayınca, devreye “kolluk kuvveti” adı altındaki polisini koymuş durumda.
Emir kulu polis ise pek muteber Başbakanlarının kendilerine verdiği “hukuk dışı” talimatla, bu halkın çocuklarını köşe bucak avlama çabasına girişmiştir. Avlamak dedim, çünkü elindeki silahla hedef gözetmeden hemen yanı başındaki insanı kafasından vurabilecek derecede gözünü karartmıştır . Özetle polis arkasına devletin ve yargının gücünü almış, katlettiği insanlarla birlikte, hem demokrasi hem de hukuk cinayeti işlemektedir. Yaşadıklarımız, neresinden tutarsanız tutun tam bir rezalettir.
Tüm bunlardan anlaşılıyor ki Başbakan gazıyla, copuyla, topu ve tüfeğiyle kendisini medeni biçimde eleştirenlere karşı “Polis Teşkilatı” marifetiyle aslında bir saldırı timi oluşturmuştur. Verilen fermanla Polis destansı olaylara ve cinayetlere imzasını atmanın çabasındadır..
Diğer yandan bunca insan hakları ihlalleri ve hukuk dışı baskılara rağmen, Başbakan kendisine diktatör denilmesini de bir türlü hazzedemiyor.
Uygulanan polis şiddeti nedeniyle, bu kadar insanın ciddi biçimde canı yanarken, Başbakanın tuatarsızca “Sandık hesaplaşması” gibi bir gerekçeye sığınması ve ötekilerin özgürlüğünün esareti üzerinden, kendisinde her şeyi yapabilme özgürlüğünü görmesi Allah aşkına diktatörlük değil de nedir?!
Başbakan içerisinde bulunduğumuz süreci her ne kadar tersinden okursa okusun değişmeyecek olan gerçek, kendisinin yönetimindeki AKP hükümetinin dünya tarihine “Kendi Halkıyla savaşan” bir iktidar olarak geçtiği gerçeğidir.
Lâkin kendisinin görmek istemediği bir başka gerçek ise, antidemokratik anlayış üzerine kurduğu düzenin hep aynı kıvamda gitmeyeceğidir. Çünkü dünya tarihinde bunun örnekleri, yaşanmışlıkları vardır. Halkıyla barışık olmayan iktidarların, günün birinde demokratik yollarla mutlaka yıkılacağının, kaçınılmaz bir sonuç olduğunu hiç kimse unutmamalıdır.
Oysaki “Usta” olmak maharetli olmak demektir. Yani sabırlı ve özverili bir iştir. Kendisinden olmayanlarla empati kuramayan, karşı fikirlere küfreden, dayak attıran, hatta öldürten birinin “Usta” olduğu nerede görülmüş ve duyulmuştur?!
Mesele buyruğunuz altında olanların size “Usta” demesinin ötesinde, sizin bütün bir halkın nezdinde bu ünvanı ne kadar hakettiğinizle ilintilidir.
Tekrar polis şiddetine geri dönersek, Başbakanın gazıyla “destansı” pozisyona itilen polisin sergilediği gayri vicdani ve insani tutum, aslında bu halka karşı yapılmış ihanettir. Çünkü gözleri çıkarılan, öldürülen, kafası ve kolu kırılan o insanlar, ödedikleri vergilerle kendilerine şiddet uygulayan aynı polislerin karnını doyurmakta ve evlerine ekmek götürmelerini sağlamaktadır.
Az sayıda da olsa aralarında iyi olanları tenzih ederek, polis artık şunu iyi bilmelidir ki yasalar birilerine zulmetme yetkisi değil, hukuk kurallarına uyma görevi/yetkisi vermiştir. Defalarca tanık olduğumuz gibi, İnsanlara durup dururken ölümcül sonuçlara varan şiddet kullanmak, polisin yasalara değil kişisel hırs, amaç ve ihtiraslara odaklandığının adeta bir kanıtıdır.
Şahsen bir zamanlar militaristlerin siyasete bulaşmasına ve ideolojik tavır takınmasına ne kadar karşı geldiysem, şu an aynı görüşüm polis için de geçerlidir. Toplumsal bellekte oluşan endişe, askerin bir zamanlar aldığı siyasi pozisyonun şimdilerde polise geçtiği kaygısıdır.
Örneğin geçtiğimiz günler kurduğum diyalog sırasında bir polis “Ekmeğimizi kazanmanın derdindeyiz. Yukarıdakinin verdiği emirleri mecburen yerine getiriyoruz, ama bizim için AK Partinin İ….. diyorlar. Haksızlık bu!” yakınmasında bulunmuştur.
Yapılan eleştirilerin durumdan vazife çıkarılması gereken nitelikte eleştiriler olduğunu kendisine hatırlatmış, konuyla ilgili ayrıntılar vermiştim.
Bu gibi durumlarda ne yazıktır ki bireysel bakış açıları da yetersiz kalıyor, yani fayda etmiyor. Yasalara rağmen baştaki ne diyorsa polis o emri uygulamaya devam ediyor ve edecek gibi de görünüyor.
Sözün özü;
Mesela ben polis olsaydım emirden ziyade, kazandığım emeğin onuruna bakardım. Verilen emrin hukuksal, vicdani muhasebesini yapar, o emrin yasaların neresinde olduğunu sorgulardım.
Uymadı mı?
Onurlu bir tavır koyar istifamı basar, haydi eyvallah derdim.
Ne adına?
Tabii ki çocuklarıma örnek bir baba, geleceğe ve topluma anlamlı bir katkı sunmak adına…
Bilmem anlatabildim mi?!
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Kılıçdaroğlu’nu CHP’den atmak için; Ne olması gerekiyor?
- Cemil Tugay’ın haklı isyanı
- TANSAŞ modeli İZMAR can suyu olacak
- İzmir’de böyle bir İl Başkanı olduğu için AKP çok şanslı…
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Ata Demirer'den Özge Borak açıklaması
Komedyen ve oyuncu Ata Demirer, 'Eyyvah Eyvah' film serisinin bitme nedeninin eski eşi Özge Borak ile ilgisinin olmadığını söyledi.
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Kafein faydalı mı zararlı mı?
Kahve, çay, enerji içecekleri, asitli içecekler, çikolata… Hepsi çok fazla tüketiliyor. Dolayısıyla kafein hayatımızın tam ortasında… Bu uyarıcı maddenin enerjiyi ve zihinsel performansı iyileştirmeye yardımcı olabileceğine dair çalışmalar var.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.