İnin Halkın Sırtından!

   TBMM’de Milletvekilleri için düzenlenen “Kıyak yasa” uzlaşı içerisinde bir güzel el birliğiyle çözüldü. O tasarının altında CHP’den Muharrem İnce, Akif Hamzaçebi, Emine Ülker Tarhan gibi vekillerin CHP’yi temsilen imzaları var.

   Özellikle CHP’yi yazıyorum. Çünkü kamuoyunda “hak, hukuk, eşitlik ve adalet” gibi kavramları dilinden en çok düşürmeyen de CHP’lilerdir.

   Saçmalığa bakınız uzlaşılan yasa gereği pek muteber vekillerin kendileri yetmezmiş gibi eşleri de birçok olanaktan yararlanacak, yani bunların sefasının külfetini çeken de bizler olacağız.

   Ye babam ye, yağma Hasan’ın böreği bunlar!

   Topunuza yazıklar olsun!

   En tuhaf olanı ise, kamuoyu bu adaletsizliğe karşı haykırırken, özellikle CHP’de ilginç bir sessizlik havası hâkim durumda.

   Kalabalıkta kimse üzerine alınmıyor düşüncesiyle, ben de buradan alfabetik sıralamayı önemsemeksizin, tek tek isim vererek bu zat-ı şahanelerine sorayım.

   Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, hani aş, iş, emekten yana ve haksızlığa karşıydınız?

   Sayın Deniz Baykal, sizi pek bir suskun ve kayıp gördük?

   Sayın Kamer Genç, elinizde gezdirdiğiniz “yolsuzluk” feneri’nin şarjı mı bitti?

   Sayın Birgül Ayman Güler, hocam aslında bu mesele de bir ulusal mesele değil midir?

   Sayın Gürsel Tekin, hani siz halk adamıydınız?

   Sayın Emine Ülker Tarhan, bu hukuksuz ayrımcılık sizin hukuki tamınıza girmiyor mu?

   Sayın Haluk Koç, eşit vatandaşlık kavramını en çok dilinden düşürmeyen söyleminize ne oldu?

   Sayın Şafak Pavey, ilkeli olmak bu işin neresinde?

   Sayın Süheyl Batum, bir Anayasa profesörü olarak neden bu adaletsizliğin yanında yer aldınız?

   Sayın Adnan Keskin, ülke de gelir dağılımı adaletsizliğinin varlığına vurgu yapan sizdiniz. Ve siz, bu adaletsizliğe ortak olmadınız mı?

   Sayın Muharrem İnce, siz ki bir vatanperver olarak, o uzlaşı tasarısının altına imzanızı çakarken, hiç mi utanmadınız?

   Sayın Musa Çam, TBMM kürsüsünde ve meydanlarda “sağ yumruğunuz” bir sembol haline geldi. O sağ yumruk şimdi yorulup bitap mı düştü?

   Sayın Mustafa Moroğlu, 80’lerin devrimciliğinde halka karşı yapılan bu tür haksızlıklarda neredeydin, şimdi neredesin?

   Sayın Aytun Çıray, gezilerinizde ve haberlerinizde halka verdiğiniz mesajlarla, şimdiki sessizliğiniz birbiriyle neden çelişiyor?

   Sayın Gökhan Günaydın, AKP’nin halkı sömürdüğünden yakınırdınız, aynı tasarıya birlikte imza atmanız aslında sizin de halkı sömürdüğünüz amacı taşımaz mı?

   Sayın Süleyman Çelebi, sendikacılıktan yani sokaklardan Meclis çatısı altına gelmek ve halkın alın teri olan “ganimet” anlayışını benimsemek size yakışıyor mu?

   Sayın Levent Gök, siz ki; haksızlıklara karşı verdiğiniz mücadeleyle bilinen birisi olarak, şu anki durumunuz sizi rahatsız etmiyor mu?

   Sayın Atilla Kart, soygun zihniyetini afişe eden bir vekil olmanızla bilirdik biz sizi. Şu an içerisinde bulunduğunuz durumu içinize sindirebilecek misiniz?

   Şimdilik bu kadar!

Sözün özü;

   Yukarıda isimlerini verdiklerim zaten karar verici konumdadırlar. Yani isterlerse “halkı soyan” nitelikteki o tasarıyı menfaatlerinin ötesinde tutar ve bu soygun anlayışına ortak olmazlar.

   Aksi halde bıkmadan usanmadan yazmaya ve gördüğüm her yerde karşılarına dikilip, aparkatlı sorular soracağımın sözünü veriyorum.

   Çünkü bu “utanmaz”lara gidecek para bizim çocuklarımızın geleceğidir, o geleceği korumak ise bizlerin ahlaki sorumluluğu ve yurttaşlık görevidir...

   Eğer onlar bu halkın sırtına binmeyi içlerine sindirecekse, bizler de indirmesini biliriz...

Not; Bu yazdıklarımı diğer partiler de ayrıca üzerlerine alınabilirler...