İzmir’in Kırmızı Çizgileri…

   İzmir Müftülüğünün “çocuğu, kadını, yaşlısı dolayısıyla tüm insanlığı” onurlandırdığını anlatan ve kentin en işlek yerlerine asılan “Reklâm kokan hareketlerini” görmüşsünüzdür.

   Önce haberi okuyalım sonra bu absürt durumu yorumlayalım.

   İzmir Müftülüğü, İzmir’i ‘Onur’landırdı!

   Geçtiğimiz ay İzmir’deki ziyareti sırasında müftüler ile buluşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in “İzmir’in farklı bir dindarlığı var. İzmir'in bu dindarlığının biraz irfan geleneğine ihtiyacı var” çıkışı ve devamında peş peşe gelen açıklamalarla İzmir’in dini inanışları sorgulanırken, kent genelinde asılan afişler yeniden tansiyonun artmasına sebep oldu.

   İzmir Müftülüğü tarafından kentin en işlek noktalarında asılmaya başlanan afişlerde, kadınlar, çocuklar ve yaşlılara onur verildiği belirtilirken, yapılan duyuru halk tarafından büyük tepkiyle karşılandı. T.C. İzmir Müftülüğü, “İcraatin içinden”e başlayarak, yaptığı yardımları ve temel hizmetleri dahi reklam konusu haline getirdi.

   T.C. İzmir Müftülüğü tarafından Kutlu Doğum Haftası kapsamında bastırılan çeşitli afişlerde “İnsanlığı onurlandırdık”, “Kadını onurlandırdı”, “Çocuğu onurlandırdı” ibareleri dikkat çekerken, Hadis-i Şerif’lerin dahi reklâm konusu haline getirildiği dikkat çekti. İzmirli vatandaşlar tarafından “İnancın reklâmı mı olur?”, “Yapılan yardımın duyurusu mu olur?” diyerek kızgınlıklarını dile getirirken, afişler halk tarafından “Kim kimi onurlandırıyor, İzmir zaten onurlu ve dik duran bir kentti” şeklinde karşılık buldu.  

   Hani uzun zamandır İzmirlilerin AKP anlayışına olan karşı tavrını nasılda haklı kılıyor bu yapılanlar. Bu afişlerde, bizim inancımız ve onurumuz İzmir Müftülüğünden soruluyor gibi tuhaf ve utanç verici bir mesaj ortaya çıkmış.

   Şimdi bu durumu eleştirdiğimiz için bazı AKP’liler bir kez daha “algı kargaşasına” girişerek “Yine yanlış anlaşıldık. Eee ama bunda ne var, ne güzel dinimiz ve inançlarımızı hatırlatarak herkesi onure ediyoruz” diyeceklerdir.

   Ancak bu durum karşı bir cevap hakkı da doğurmuyor değil. Mesela “Sana ne lan benim onurlanmamdan! Benim onurumu, inancımı dizayn etmeye yeltenmek senin ne haddinedir.” demek gibi.

   Burada yine dönüp dolaşıp aklıma istemeyerekte olsa, başta Rıfat Sait olmak üzere, AKP’nin İzmirli Vekillerinin “İzmir bizi yanlış algılıyor. Biz kimsenin inancıyla, içkisiyle uğraşmıyoruz” sözleri geliyor.

   Mesela Sevgili Ömür Şanlı'nın o sözlerini de anımsıyorum. Hani “Rakıların efendisi” olarak ün yapan, dededen, babadan yılların CHP’lisi olarak AKP’ye transfer olmuştu. Bu transfer sırasında “Benim kırmızı çizgilerim var. Eğer bunlara dokunulursa bir dakika bile burada (Yani AKP’de) durmam” diyerek bu geçişinin altını doldurmaya çalışmıştı.

   Şimdi sorarım, İzmir Müftülüğünün özgürlüklere dair yaptığı, aslında “onur kırıcı” güya “onurlandırma” girişimi acaba Ömür Şanlı’nın “Kırmızı değil de Kahverengi çizgisi” mi oluyor?

   Lâkin gerçek olan şudur ki, ne AKP’li Vekiller ne de Ömür Şanlı gibi sonradan saf değiştirenler, bırakın kendi çizgilerini, İzmir’in “Kırmızı Çizgileri”nin dahi hiçbir zaman farkında olmamışlardır.

   Çünkü olsalardı, halkın kırılgan ve hassas değerleriyle oynanmasına hem onay vermez, hem de izleyici kalmamış olacaklardı. Dolayısıyla bu tür absürtlükler de sürekli olarak, bir “temcit pilavı” gibi İzmirlinin önüne de konulmamış olacaktı.

   Sözün özü;

   Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in skandal haline gelen İzmir ziyaretindeki sözlerini bir kez daha hatırlar ve iyi okursak;

   İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var. O nedenle irfan geleneğinden geçmiş birinin İzmir’e müftü atanması tesadüf değildir…

   Evet, İzmir Müftüsü “insanlık onuruna” ve “inanç özgürlüğüne” aykırı ilk uygulamasıyla, Diyanet İşleri Başkanının söylediklerini haklı çıkarmıştır.

   Bakalım bu “inanç dayatması”nın peşinden başka neler gelecek, ileri de nelerle karşılaşacağız. Hep birlikte göreceğiz…