Avukatım Burhan Apaydın...
24 Nisan, 2013Datça'da gazetecilik yaptığım dönemlerde, yazdığım yazılar ve haberlerden dolayı dava yağmuruna tutulduğum ve çaresiz kaldığım bir anda imdadıma yetişmişti.
Hakkımda yaklaşık otuz üç dava açılmıştı. Vali'den, Kaymakamına, Hâkimden, Savcısına, Belediye Başkanından, Siyasetçesine varıncaya kadar biranda etrafımda, varlık nedenlerini devletin kudreti üzerinden kurgulayanlar tarafından çember oluşturulmuştu. İşte böyle bir anda tanışmıştım Avukat Burhan Apaydın'la.
Hürriyet gazetesinin davalarıma ilişkin haber yapmasının hemen ardından beni arayarak dava dosyalarımla birlikte İstanbul’da olmamı, görüşmek istediğini belirtmişti. Gitmiştim. Dosyaları inceleyen Apaydın "Bu dava Dreyfus davasının başka bir benzeridir. Burada hukuku sağlamakla yükümlü olanlar tarafından, bir hukuk katliamı yapılmaktadır" diyerek "Basın Özgürlüğü" adına bütün davalarımı, masraflarını da kendi cebinden karşılamak suretiyle "ücretsiz" üstlendiğini belirtmiş, daha sonra da cansiparane bir halde birlikte mücadeleye başlamıştık.
Burada bir parantez açarak, mesela birçok kişi Burhan Apaydın’ı zenginlerin davasına bakan ve baktığı her davayı yüksek meblağlarla alan bir Avukat olarak bilir. Bu doğru ancak, öte taraftan da yargı ihlaline uğrayan gazeteciler, ve vatandaşların da karşılıksız olarak davalarını almayı bir görev bilirdi. Yani zenginlerden kazanır, yoksullara harcardı.
Neyse…
Burhan Apaydın’ın savunmalarını gerçekten de izlemenizi isterdim. Her celse de Hâkim ve Savcıların kürsünün altında nasıl kaybolmaya çalıştığını, duruşmaya kravatsız katılan Savcı’ya “Ben 80 yaşında bir hukukçuyum. Mahkemeye olan saygımdan dolayı kravat takıyorsam, sizin de takma zorunluluğunuz var. Ya o kravatı takarsınız ya da o kürsüden inersiniz” diyerek, Savcıya nasıl kravat taktırdığını görmenizi isterdim.
Bütün riskleri göze alarak, müvekkilini taraflı ellerin insafına bırakmamak için verdiği hukuk mücadelesi takdire şayandı. Yine unutamadığım bir duruşmamızda mahkeme heyetine “Siz kurgulanmışsınız. Sizin tek derdiniz Sinan Kara’ya ceza vermektir. Tarafsınız ve taraf olan bir mahkeme heyetinin bu duruşmaları yönetmesi, hukuka saygısızlıktır. Davaları yağmur gibi açan Savcıyla gözümüzün önünde fısıldaşıyor, kararlar alıyorsunuz. Neredeyse diz dize oturacak hale gelmişsiniz. Tüm bu nedenlerden dolayı sizi reddediyoruz” dediğinde, Savcı sinirlenerek hukukta hiçte görülmemiş bir çıkışla “Ben de sizi reddediyorum” demişti. Ardından Burhan Apaydın gülümseyerek “Sayın Savcı hukuktan bihaberdir. Kendisinin bir sanığı reddetme yetkisinin olmadığını dahi bilmemektedir” diye hukuk dersi vermişti.
Evet, Avukatım Burhan Apaydın cesur ve isminin hakkını verecek derecede hukuk bilgisine sahip bir insandı. Yıllarca süren davalarımızda acısıyla, tatlısıyla birçok şeyi paylaştık. Hiçbir masraftan kaçınmamış ve yıllarca davalarıma öncülük etmişti. Bir garip gazeteci olduğumuz için ben de oğlumun ismini Burhan Apaydın koydum ve bu tutumum kendisini çok mutlu etmiş “Sen iflah olmaz bir gazetecisin. Oğlunu da Avukat yap ki bizden sonra seni artık o savunsun” demeyi de ihmal etmemişti.
Kendisiyle epeyce kayda değer anılarımız oldu. Bu konuda yazacak çok şey var. Kısmet olursa, verilen bu “hukuk mücadelesi”ni bir gün kitaplaştırmak iyi olacaktır diye düşünüyorum. Burhan Apaydın ile birlikte İzmir basınının yakından tanıdığı Avukat Rüstü Meti Ece'nin de hakkını teslim etmek lazım. Apaydın ve Ece'nin birlikte çıktığı savunmaların, hukuk adına verdiği lezzeti tarif etmek imkansız gibiydi. Her ikisinden de hukuk adına, basın davalarında öğrendiğim o kadar çok bilgi oldu ki. Şimdiki sürecimde bu iki güzel hukuk insanının payları yadsınamaz derecede büyüktür.
Sözün özü;
O günlerde baş başa kaldığım “yargı zulmünde” yanımda olan Burhan Apaydın’ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Onu buradan anlatmaya emin olunuz ki sayfalar yetmez. Dile getirebileceğim en net ifade; İyi bir insan ve Avukattı. Kendisini sevgi ve saygıyla anıyorum.
Elbette yeri gelmişken; Av. Rüştü Metin Ece, Av. Erdal Doğan, Av. Nazan Akşahan, Ali Yıldırım, Barış Yarkadaş, Can Dündar, Celal Başlangıç, Cengiz Erdinç, Cezmi Ersöz, Eşber Yağmurdereli, Derya Sazak, Hasan Cemal, İsmet Demirdoğen, Macit Sefiloğlu, Melih Aşık, Mehmet Yürek, Mustafa Balbay, Musa Ağacık, Nedim Şener, Oral Çalışlar, Servet Ali Çınar, Umur Özlüer, Umur Talu, Ünal Ersözlü, Vedat Çuhadar, Yalçın Bayer, Yaşar Anter ve ismini sayamadığım çok sayıda meslektaşıma bir kez daha teşekkürü borç biliyor ve Sevgili Hrant Dink ile Duygu Asena’yı da saygıyla yâd ediyorum…

Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Kılıçdaroğlu’nu CHP’den atmak için; Ne olması gerekiyor?
- Cemil Tugay’ın haklı isyanı
- TANSAŞ modeli İZMAR can suyu olacak
- İzmir’de böyle bir İl Başkanı olduğu için AKP çok şanslı…
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Romantik Asansör Pozları Olay Oldu
Uzak Şehir’in Alya’sı Sinem Ünsal, sevgilisi Berk Cankat ile hasret giderdi. Dizi çekimleri nedeniyle sevgilisinden uzak kalan güzel oyuncu, romantik asansör pozuyla hayranlarından tam no...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Vücudunuzdaki bu sinyaller ele veriyor...
Vücut, metabolizmanın sağlıklı şekilde çalışması için yalnızca besinlere değil, aynı zamanda temel vitamin ve minerallere ihtiyaç duyar. Özellikle kış aylarında yetersiz vitamin alımı, hem fiziksel hem de duygusal değişimlere yol açabilir.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.