Aziz Kocaoğlu CHP’nin İhanet Kotasında Mı?

   Önceki gün özel olarak verdiğimiz “Ulusalcılardan Kocaoğlu’na tepki” haberi sanırım birçoğunuzun dikkatini çekmiştir. Anımsamayanlar için özetlersek, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun Mayıs ayında Diyarbakır’a yapmayı planladığı ‘’Barışa Destek Ziyareti’’ne, Ulusalcı CHP’lilerden Kocaoğlu’nu kınayan bir bildiri yayınlanmıştı.

   Bildiri de Başkan Kocaoğlu’nu  İzmir'e yakışır bir şekilde davranmaya ve kararlarını gözden geçirmeye davet eden Ulusalcılar, İzmir’in yaşananlara tepkisiz kalmayacağını belirtmişlerdi.

   Bana göre Aziz Kocaoğlu’nun bu tavrı CHP içerisinde tartışılır, eğer bana sorarsanız barışçıl ve olması gereken bir tavırdır ancak politik tutarsızlıklarına çokça şahit olduğum için, haklı nedenlerden dolayı, Kocaoğlu’nun bu açıklamasına şimdilik “güven vermeyen” bir açıyla yaklaşıyorum.

   Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var.

   Daha önceleri de belirttiğim gibi CHP’de üst kademeden tabana doğru sirayet eden bir ayrışma yaşanıyor. Ulusalcılar ile Sosyal Demokratlar, yani yenilikçiler arasında bulunan denge adeta pamuk ipliğine bağlı bir konumda. Bunun en belirgin izlerini, geçtiğimiz hafta Sezgin Tanrıkulu ile Dilek Akagün arasında yaşanan kavgada gördük.

   Şimdi Kocaoğlu’nun çıkışıyla, bu kırılma fayının İzmir’e doğru kaydığını görüyoruz.

   Nasıl mı?

   Çünkü Aziz Kocaoğlu’nun “Barışa Destek Ziyareti” ile sürece destek vermesi ve CHP Genel Merkezinin, akabinde İzmir Milletvekillerinin süreci reddeden açıklamaları birbirleriyle tamamen ters orantıda.

   Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, Deniz Baykal’ın ve çok sayıda önde gelen partililerin birlikte hareket ederek “kredi” vermeyi reddettiği bir sürece, Kocaoğlu’nun AKP’nin ekmeğine yağ sürecek nitelikte, konuya destek verici hamleleri olduğu ortaya çıkıyor.

   Yani CHP’de bir zihin tutulması ve ortaya karışık bir durumum varlığı söz konusu. Parti içerisindeki önemli bir bölüm bu tablodan rahatsız olsa da, asıl ve bilinen gerçeklerin göz ardı edildiğini anlıyorum.

   Çünkü CHP’nin içerisinde, özellikle tabanında Aziz Kocaoğlu’nun AKP’yle arasının kötü olduğu zannedilir. Oysa ki hiçte öyle değildir. İzmir Büyükşehir’e operasyon yapılmadan önce okuyan, araştıran ve ekebir partililer iyi bilir ki, kendi partilileriyle gece gündüz kavga eden Kocaoğlu’nun en kadim dostları arasında hep AKP’li işadamları yer edinmiştir. Nikâh ve sünnet şahitliklerinden tutun, kaçak istasyonlarına göz yummaya varıncaya kadar.

   Konuyla ilgili olarak daha önce üstüne basarak verdiğim en tipik örnek, operasyon sonrasında Aziz Kocaoğlu’nun tutuklanmayışıdır.

   Tekrar ederek; 10, 20 ve 30 yılla yargılanan ve kaçma şüphesi olmayan çok sayıda bürokrat mahpus edilirken, 397 yılla yargılanan ve bir nolu sanık konumunda olan Kocaoğlu elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşmıştır.

   O dönemler de ısrarla “ya içeridekileri bırakın, ya da Kocaoğlu’nu da alın” diyerek bu durumdan bir hukuki eşitsizlik çıktığını belirtmiştim. Bazıları, AKP İzmir’in tepkisinden çekinerek Kocaoğlu’nun içeriye atılmasını engelledi dese de bu söylemin uzak bir olasılık olduğuna inanıyorum. Çünkü söz konusu olan, Kocaoğlu’nun değil CHP’nin zarar görmesiydi. Tabi ki düzenlenen operasyonun CHP’ye yaradığı da ayrı bir gerçektir.

   Elbette hiç kimsenin suçsuz yere içerilerde yatmasını da istemem bu ayrı ve tartışılması gereken bir konudur. Ancak, CHP içerisinde bulunan “Temiz ve Saf kesim”e fayda olması adına, ben Aziz Kocaoğlu’nun AKP tarafından korunup, kollandığı kanaatindeyim…

   Dokuz yıllık Başkanlık sürecini tepeden tırnağa objektif biçimde irdelerseniz, bunun izdüşümlerini görmenizin hiçte zor olmayacağını düşünüyorum.

   Sözün özü;

   CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “Yüzde 10 İhanet kotası hep var” sözü aklıma takıldı. İzmir’de reklâm medyasının “Büyük Başkan” olarak paye biçtiği Kocaoğlu’nu bulunduğu makama oturtan da Baykal’ın kendisidir.

   Bu anlamda merak etmiyor da değilim; Sayın Baykal’a göre, bu ihanet kotasının içerisine acaba Aziz Kocaoğlu’da dâhil midir, değil midir?

   Son olarak, CHP İzmir İl Başkanının henüz nerede durduğunu bilemediğim için şimdilik sadece izlemekle yetiniyorum. Sayın Başkanın durumu netleşince, kendisini de bu köşede misafir etmek ayrıca keyif verecektir.

   Konak’ta Sol ve Devrimci kimlik

   CHP Konak İlçe Başkanlığı, Danışma Meclisi Toplantısı’nda kürsüye çıkan Konak İlçe Başkanı Sinan Karamustafaoğlu, “Hırçın olması gerekmeyen ama asabi olan bir sol partiyi Türkiye toplumu bekliyor. Biraz asabiyet iyi gelecek. . Sol ve devrimci kimliğimizi öne çıkartmalıyız” diye konuşmuş.

   Kabul ediyorum ki güzel bir konuşma.

   Ama Sayın Başkan’ın işe önce kendisinden başlaması, yani Konak özelinden bir “sol ve devrimci” çıkış yaparak bunun startını vermesi gerekir.

   Mesela aylar önce Hakan Tartan’ın Mehmet Ağar’ı ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz? ” diye sormam üzerine “Olay doğru mudur değil midir, kendisiyle konuşmadım. Konuştuktan sonra paylaşırım” sözlerini duymuş ama dönüşü, yani yanıtını henüz kendisinden almış değilim.

   Eğer burada gerçekten “sol ve devrimci kimlik” esas alınıyorsa, devrimci geçmişinden asla kuşku duymadığım Sayın Karamustafaoğlu’nun öncü olması ve aynı zamanda CHP'nin "sol ve devrimci" seçmenlerinin de merak ettiği bu soruya artık bir cevap vermesi gerekir.

   Soru net; İlçenizde Partinizin Belediye Başkanı olan Hakan Tartan’ın Mehmet Ağar’ı ziyaret etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?