Referansa bakınız…

   Biliyorum sıkıldınız ama inatla bu konuyu yazmaya devam edeceğim. Çünkü ortada insan onurunu rencide eden bir haksızlık ve o haksızlığı da bile bile savunan, çanak tutan, hatta tüm bu saçmalıklar yetmezmiş gibi, mağdura saldıran bir zihniyet var.

   Konu yine Diyanet İşleri Başkanının söylediği “ötekileştirici” sözler. Kısaca hatırlarsak Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez şu sözleri söylemişti“İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var. Öyle olduğu için tasavvuf profesörünün, irfan geleneğinden geçmiş birinin İzmir’e müftü olarak atanması tesadüf değil”

   Bu ayrıştıran ve onur kırıcı sözlerin ardından oluşan tepki üzerine Görmez hafif meşrepte “çark” etmeye çalışsa da bu durumu şiddetle savunanlar da var.

   Onlardan birisi de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

   Bakın ne diyor;

   “Diyanet İşleri Başkanımızın İzmir ile ilgili sözlerine karşı verilen tepki haksızlık. Başkan, atadığı müftünün tanımını yapıyor. Kendisine teşekkür etmemiz gerekirken, yeriyoruz. Artık bunları kimse yutmuyor.”

   Bozacının şahidi şıracı!

   Yani sözlük anlamı; Aynı yolun yolcuları.

   Bir başka örneklendirmeyle;

   Kayseri’de yolsuzluk yapmak ile suçlanan ana kent belediyesi başkanı Mehmet Özhaseki'ye "ben ona kefilim" diyen Abdullah Gül'ün düştüğü durumun adıdır.

   Bozacının şahidi şıracı!..

   Şimdi aynı örneği, hatta biraz daha vahimini Başbakan’da gördük.

   Trajediye bakınız ki; İzmirlilere “Gavur” diyen bir Başbakan, aynı İzmirlilere “Dindarlık ayarı” çekmeye çalışan Diyanet İşleri Başkanının referansı olmaya yelteniyor. Bizlerin de buna inanmasını bekliyor.

   Yemezler!

   Oysa ki; Ne anlamlı sözdür "Dinime küfreden Müslüman olsa" sözü…

   Bu referans olma durumu, tamda bu tanıma uyuyor.

   Tabii ki, anlayana...

   Sözün Özü;

   Diyanet işleri Başkanının söylediği o sözler bütünleştirici değil, iktidardan aldığı destekle hizaya getirici ve onur kırıcı sözlerdir. Beklenildiği üzere İzmirli AKP’liler de tıpkı Başbakan gibi o söze sahip çıkarak, zihniyet sorgulaması yapmak yerine İzmir’e karşı olan tavırlarını bir kez daha ortaya koymuşlardır.

   Aynı zamanda Sivas katliamın avukatına referans olmayı görev sayan, korkaklık ve menfaat adına, bu ayıbı destekler yazılar yazan İzmirli bazı yazarların konuyla ilgili tutumu da ayrı bir tartışma konusudur.

   Çıkarları ekseninde yürüyen bu türlerin, zulmün yanında mazlumun ise karşısında olduğu da görülmeli ve iyi analiz edilmelidir.

   NOT: Yukarıda ki konuyla ilgili, İzmirlilerin oyunu alan Milletin Vekili Rıfat Sait ve AKP’nin yıldız transferi, “kırmızı çizgi” hassasiyetli Ömür Şanlı’dan açıklama bekliyordum. Oluşan “kritik ve puslu hava”dan dolayı sessiz kalmayı tercih ettiler ve sorularıma yanıt veremediler. Bilginize…