Diyanet İşleri, Bırak bu işleri…

   Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in önceki gün İzmir’de yaptığı “İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var. Öyle olduğu için tasavvuf profesörünün, irfan geleneğinden geçmiş birinin İzmir’e müftü olarak atanması tesadüf değil” açıklaması, ülke genelinde geniş biçimde tepki çekmişti ve halen de tartışma konusu olmaya devam ediyor.

   Ortaya çıkan tepki sonrası Diyanet işlerinden dün bir açıklama daha geldi ancak yapılan açıklamanın da yapılan hatayı telafi etmediğini tepkilerin dinmediğinden anlamış bulunmaktayız.

   Medyayı “Akıl ve izan”dan yoksun olmakla suçlayan Diyanet İşleri Başkanının bu açıklamasını verelim sonra da yorumlayalım.

   Açıklama aynen şöyle;

   Bugün bazı gazetelerde Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez’in İzmir ziyaretiyle ilgili yer alan haberler nedeniyle aşağıdaki açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

   Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez, İzmir’de din görevlileriyle bir araya geldiği bir toplantıda, şehrin, hizmet sürekliliği açısından genel bir değerlendirmesini yapmış, bu çerçevede Başkanlık hizmetlerinin sürdürülmesinde genellikle İzmir’in ihmal edildiğine işaret etmiş, bu hususta duyduğu mahcubiyeti dile getirmiştir.

   Aynı çerçevede İslâm kültür geleneğinin en önemli kavramları arasında yer alan “irfan” kavramına da atıfta bulunarak, İzmir gibi çok kültürlü, çok boyutlu ilgi, bilgi ve duyarlılık eksenlerine sahip müstesna bir şehirde bu çeşitliliği kuşatacak yegâne dilin irfani bir perspektif olacağını vurgulamıştır.

   Bilindiği gibi her ilimiz, her bölgemiz kendi içinde özel bir dindarlık formuyla bezenmiştir ve bu durum sadece din mütehassıslarının değil sosyal bilimcilerin de sıklıkla gözlediği bir husustur. Bu çeşitlilik hiçbir zaman bir kusur ya da eksiklik olarak değerlendirilemez. Aksine bu özelliğiyle her ilimiz tıpkı İzmir gibi, yüce dinimiz İslam’ın farklı mecralarda hayata dahil olan zenginleştirici özelliklerini yansıtmaktadır.

   Hal böyleyken bugün bazı medya organlarına yansıyan söz konusu haberin akıl ve iz’an ölçüleri içinde kabul edilebilmesi mümkün değildir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

   Görüyorsunuz rezaleti değil mi?

   Diyanet işleri başkanı yaptığı hatayı düzelteceğine, kırıp döktüğü kent halkından özür dileyeceğine “çevir kazı yanmasın” yöntemini tercih ediyor. Yani, insanları akılsızlıkla itham eden kurumun başındaki kişi akıllı, konuyu yazan ve tepki veren binlerce insan akılsız.

   Yuh olsun sizin bu içler acısı trajikomik halinize!

   Sözde “din, dil, ırk” ayrımından uzak olması gereken kurum sanırsınız ki bir “Siyaset kurumu” görevini üstelenmiş, halkı siyasi mesajlarla yönlendirmenin derdine düşmüş durumda.

   Konuyla ilgili bir başka dikkat çeken ayrıntı ise, İzmir’de bir iki AKP'li vekilin cılız destek açıklamasını saymazsak, AKP dışındaki hemen hemen tüm partilerin bu olaya tepki göstermesidir.

   Evet, AKP dışında!

   Şimdi diyeceksiniz ki “zaten kendi memuru” nasıl tepki göstersin ki?

   Haklısınız!

   Ben yine de bu tepkisizliği eleştiriyorum.

   Çünkü, her defasında İzmir’e “dostluk ve birlik” mesajı pompalayan AKP İzmir İl Başkanlığı şu ana kadar topa girmediği gibi, sessiz kalmayı tercih ederek “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” havasında.

   Şık bir durum değil. Eğer bu kentin size oy vermesini istiyorsanız, kentlinin yanında olmayı ve haksızlığa uğrayanların da hakkını kollamak durumundasınız. Bu durum, yaşadığınız kent adına önemli bir sorumluluktur.

   Siz tepkisiz kaldıkça veya haksızlığa destek çıktıkça, İzmir halkının bu yaşananları hayra yormayacağı da görünür bir gerçektir.

   Bu arada bir önceki yazımda bu konuya ilişkin İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı adaylığına soyunan AKP’li Vekil Rıfat Sait ve AKP’nin yıldız transferi “Rakıların efendisi” Ömür Şanlı’ya “Kırmızı çizgi” hatırlatması yaparak bu olaya nasıl baktıklarını sormuştum.

   Ancak onlarda bu konuda sessiz kalmayı kendi açılarından daha “faydalı” görmüş olacaklar ki, şu ana kadar yanıt veremediler.

   Sözün özü ;

   Diyanet işlerinin bir siyasal hareket öngörüsüyle verdiği mesaj İzmir’de ters tepmiştir. Bu durum Diyanet işlerini ve onun nezdinde AKP zihniyetini bir kez daha sorgulatır hale getirmiştir.

   Bu yaklaşımın sonuçlarının önümüzdeki yerel seçimlerde daha net anlaşılacağından kuşkum yok. Yapılan sorumsuzluğun faturası, tıpkı “Gavur İzmir” örneğinde olduğu gibi, haklı yere AKP’ye çıkartılacaktır. Benden söylemesi…

Yeni Asır’da neler oluyor?

   Yeni Asır gazetesinde Yazı İşleri Müdürü Nevzat Dönmez’in görevine son verilmiş. Yani kapının önüne konulmuş.

   Neden?

   İddia odur ki, kurum içerisinde yapılan “gazete dağıtım” işlerinden dolayı bir “haksız zenginleşmeden” söz ediliyor. Ve bu durumun İstanbul merkez tarafından incelenmeye alındığı ve tespit edildiğine dair bilgiler ortalıkta dolaşıyor.

   Bir diğer neden ise, Genel Yayın Yönetmenliği gibi tepe noktada bulunan Şebnem Bursalı’nın ayağının kaydırılmasına yönelik girişimlerin olduğu ve olaydan haberdar olan Bursalı’nın da karşı atağa geçtiği konuşuluyor...

   Tabii ki bunlar gazeteciler arasında konuşulan iddialar. Umuyorum Şebnem Bursalı konuyu kendi köşesinde anlatır. Bizler de bilgileniriz.

   Bu arada Nevzat Dönmez’in isminin alelacele gazetenin künyesinden kaldırıldığını da ayrıca belirtmiş olayım.