İzmir’i Almanın Kriterleri…

   Çıkarları doğrultusunda belirli dönemlerde kendilerini CHP’li diye satan yazarların son günlerde AKP’nin Kalemşörlüğüne soyunduğunu görüyoruz. Bu yazarların şu aralar “Binali aşkı” depreşmiş durumda. Görünen köy kılavuz istemez gerçeği bir tarafa itilmiş, konuşurken motor gücüyle giden birisini güya İzmir’e “dayatmaya” kalkışıyorlar.

   İzmir kabul eder mi, ya da onay verir mi hiç oralı bile değiller. Umurlarında olan tek şey “Yola devam” sürecine uyum sağlamak ve yolunu bulmak. Hani yazarken insanda biraz “hayâ” olur, dün CHP’nin kalemşörlüğünü yapıyordum bugün AKP’nin yapıyorum, acaba bu “dolambaçlı” hallerime halk ne der gibi kaygıları taşır. Ama nerde…

   Neyse…

   Konunun özüne, yani Bin Ali’ye veya AKP’den aday kim olacaksa ona gelelim.

   Biliyorsunuz uzun bir dönemdir Binali Yıldırım’ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olacağı konuşuluyor. Daha da ötesi bununla ilgili bir şehir efsanesi yaratılıyor. Öyle ki, sanki bu kentte boş bir koltuk var ve Binali “atama” ile gelip direkt o koltuğa yerleşecek algısı yerleştirilmeye çalışılıyor.

   Diyelim ki aday oldu, peki özgürlüğü iliklerinde hisseden bu kent o koltuğu Bin Ali’nin altına verir mi?

   Zor verir!

   Bin tane Ali gelse yine nafile. Çünkü İzmir bir Kayseri, Konya veya Erzincan ile aynı kefeye konmamalıdır. Daha da önemlisi İzmirli “makarna, kömür, beyaz eşya” gibi satın alma araç ve gereçlerinin çok ötesindedir.

   Olur ya Binali bey ya da bir başka AKP’li aday bu yazıyı okur ve İzmir’i nasıl kazanırım diye merak edecek olursa. Naçizane fikrim, geldiğimiz genel ve yerel süreci de göz önünde tutarak, İzmir’de o koltuğu almanın yolunu şu şekilde tarif edebilirim;

   1- Hayata SOL’dan bakacaksın.
   2- Her ne kadar Başbakan sevmese de “Rakı”ya öteki gözüyle bakmayacaksın. Su katana, katmayana da hoşgörülü olacaksın.
   3- İnsanların düşünceleriyle ve kılık kıyafetiyle uğraşmayacaksın.
   4- Otoritenin değil Ezilenlerin yanında olacaksın.
   5- Yakınlarını “gemi, holding v.s” gibi “çetrefilli” işlerden uzak tutacaksın.
   6- Hayali rakam çılgınlığı yaparak 35-45 gibi çakma projelerle değil, gerçek ve inandırıcı projelerle kent halkının karşısına çıkacaksın.
   7- Makam araçlarından uzak duracak, yanında koruma ordusu gezdirmeyecek ve sürekli Halkın içerisinde dolaşacaksın.
   8- Çanak yalayıcı gazetecilerden uzak duracaksın.
   9- Koltuğa oturduktan sonra partizanlığı elinin tersiyle itecek tarafsız olacaksın.
   10- Özellikle Din üzerinden siyaset yapmayacaksın. Mesela İzmir’e bir daha “gavur” demeyeceksin.

   Şimdilik bu kadarı yeterli, dediğim gibi naçizane olarak böyle düşünüyorum. Peki bu kriterlere uyulur mu? Bence çok zor bir olasılık!

   Çünkü, bu saydığım kriterler sonradan değil, yapısal olarak bulunması gereken nitelikler olmalıdır. Lâkin AKP’nin İzmir’de sınıfta çakmasının en önemli nedeni İzmirli gibi düşünememesi, hatta İzmirlinin kendileri gibi düşünmesini sağlamaya kalkışmamaları ve dayatmasıdır.

   Sözün özü;

   Yukarıda saydığım niteliklere mevcut başkan Aziz Kocaoğlu sahip midir diye sorarsanız. Birçoğuna sahip olmadığını söylerim. Bana göre Sayın Kocaoğlu CHP’nin yol kazasıdır. İzmirlinin Kocaoğlu’ndan ziyade CHP’ye sıcak baktığı bir gerçektir. Ve kendisinin de partisinden dolayı o makamda oturduğu da tartışılmayacak bir durumdur.

   Umuyorum ki CHP önümüzdeki yerel seçimlerde bu “yol kazası”nı telafi eder ve iyi bir adayla İzmir’i değil yüzde 57’yle, yüzde 70’le alacağının da farkına varır.

   Benden söylemesi…