Başkanlar yaşadı…

   Hafta sonu çeşitli açılışlar için İzmir’e gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “net” ve beklenmedik şekilde “cesur” bir kararın altına da imzasını attı.

   Kılıçdaroğlu, 2014 Yerel seçimlerinde Belediye Başkanlıklarına aday olacaklar için “ön seçim”le değil “atama” yöntemini devreye koyacağını açıkladı.

   Cesur ve net dedim çünkü CHP Lideri ilk kez bu kadar kadar açık bir mesaj verdi. Bu konuşmaya baktığımızda, mevcut örgütlenme ve üye yapısına bir güvensizlik olduğu anlaşılıyor. Zaten kendisi de aynı meseleden yakınıyor.

   Her ne kadar çeşitli görüşler alınacak olsa da, bundan sonra tek belirleyici var, o da kendisidir. Yani tek adam hastalığı yine demokrasinin önünde engel olacak. Peki Kılıçdaroğlu’na kimler etki yapabilir, yani aday atamalarında kimleri dinler diye düşünecek olursak?

   Bana göre belirleyici isimler; Adnan Keskin, Gökhan Günaydın, Nihat Matkap, Muharrem İnce, Gürsel Tekin ve bir miktar kadar da genel sekreter Bihlun Tamaylıgil olacaktır. Ancak gelenek değişmeyecek, son sözü söyleyecek olan tıpkı bir zamanlar Deniz Baykal’ın da yaptığı gibi yine genel başkan, yani Kılıçdaroğlu olacak.

   O halde hani değişim, parti içi demokrasi ve yenilenme nerede diye soracak olursanız, CHP’de değişen tek şeyin Genel Başkanlık koltuğu olduğu gerçeğini görürsünüz. Antidemokratik sistem yine eskisi gibi işliyor, şeffaflık beklentisi olanlarda maalesef hayal kırıklığına uğramışlardır.

   Sözün özü;

   Sayın Kılıçdaroğlu mevcut üye yapısından şikayetçi olduğu için ön seçime gidilmeyeceğini söylüyor. Sormazlar mı bunca yıl o koltukta ne yaptın diye. Ya da kendi üye yapını oluştururken, diğer partilileri CHP’nin ambarına mı kilitleyeceksin.

   Şahsen şaşırmadım. Çünkü; O koltukta üçüncü yılını doldurmuş ve blok-çarşaf liste denilen çağ dışı uygulamayı bile halledememiş bir genel başkandan ön seçim yapmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmazdı.

   Hatırlayınız Kılıçdaroğlu’nun ilk Kurultay’da CHP tabanına verdiği sözleri hatırlayınız.

   Ne diyordu?

   CHP’de yapacağımız ilk işlerden birisi Çarşaf listeyi devreye koymaktır ve demokrasinin gereğine uymak, ön seçimle adaylarımızı belirlemektir.

   Hadi henüz taşlar yerine oturmadığı için Milletvekilliği seçimlerinde bu söz tutulmadı.

   Ya şimdi ne denilecek?

   Çok daha önemlisi ileride Başkan adayları atamaları yapıldığında, ortaya çıkabilecek bir hezimette, CHP tabanına bunun mazereti nasıl açıklanacaktır.

   Halen taşlar yerine oturmadı, örgütsel yapı, yani kendi adamlarımı yerleştiremediğim için, benim gibi düşünmeyenlere güvenmiyordum mu diyeceksiniz?

   Önceki Genel başkan ve kadrosunu (haklı olarak) en çok bu yönleriyle eleştiren anlayış kimdi peki?

   Özetle; CHP’de tabana açılım bahane, aslolan koltukların korunması. Maalesef bunu Kılıçdaroğlu’nun da genel başkanlığında görmüş bulunmaktayız. Yani; küçük olsun, benim olsun mantığı.

   Bu anlamda koltuk sahibi mevcut Belediye Başkanlarına da gün doğmuş oldu. Yani başkanlar yaşadı. Çünkü para varsa, çare de vardır demektir. Çünkü bu tablo başkanların işine yarayacaktır ve söz sahibi parti emekçileri olmayacaktır. Şöyle ki; Genel merkezden kim “adamını” ayarlarsa koltuk yine onun tekelinde olacaktır, peki ya tabanın istekleri?

   Geçiniz onu “taban”da neymiş ki!..