Yukarı
1

Sinan Kara

Dönemin dilini konuşmak...

26 Şubat, 2013

   İyi anımsıyorum tam da çocukluk yıllarımıza denk gelen 1980 öncesi Türkiye’sinde yoksulluk vardı, bunun beraberinde bir samimiyet duygusu ve bozulmamışlık vardı. Yani her şey daha naif ve özeldi.

   Mesela eski dönemin insanları yanlış veya doğru ne söylerse söylesin, mutlak suretle söylediklerinin arkasında durur ve ne pahasına olursa olsun bunun sonucuna da katlanırdı. Yani omurgalı bir duruş söz konusuydu.

   Ne yazıktır ki bu “doğal" süreç darbe döneminde sona erdi. Temiz toplum algısını dumura uğratmak için yapılan 1980 darbesi sonrasında, Türkiye’de topyekün olarak ahlaki erozyonun da altında kaldık.

   Neyse…

   Dikkatinizi çekiyordur, uzunca zamandır ülkemiz toplumunda bir “kıvırma” hastalığı baş gösterdi. Genel anlamda bunun izdüşümünü, alt biriminden üst birime varıncaya kadar siyaset yapanlarda görüyoruz.

   Bugünlerde en çok yüz yüze kaldığımız olay, birilerinin çıkıp kafasında barındırdığı düşünceyi açıklaması ve beklenmedik bir tepki aldığında ise “yanlış anlaşıldım” sözleriyle durumu kurtarmaya çalışmasıdır.

   Son olarak bunu “Ben Türk değil, Arnavut’um” çıkışıyla, namı değer “Şaban” olarak bilinen AKP Milletvekili Hakan Şükür yaptı.

   Elbette eleştirim Şaban’ın Türk veya Arnavutluğuna değil, halkı aptal yerine koymasına, yani kazıklamasınadır. Malumunuz kendisi bir zamanların en sıkı “Türk”lerinden idi. Hatırlayınız, bir dönem Türkiye’de zirve yapan “Aşırı Milliyetçi Mafyatik” yapılanmalar vardı. Futbol piyasası da bunların elindeydi, işte onların göz bebeklerinden birisiydi Şaban Şükür.

   Aynı zamanda Aşırı Milliyetçilerin kalesi olarak kabul gören illerimizden Sakarya’nın da yiğit “Türk” evladıydı, ki bilenler bilir o mafyatik yapılanmaların merkezlerinden birisiydi Sakarya. Bu ilimizin sosyolojik yapısına bakıldığında göçmen nüfusun çoğunlukta olduğu da ayrı bir gerçektir. Tabii ki burada esas olan insanların kim olduğu değil kendilerini nasıl hissettikleri ve tarif ettikleridir.

   İşte asıl sorun burada, yani “Arnavut Şaban”ın o dönemlerde kendisini “Türk Şaban” diye satmasıyla, yutturmasıyla ilgilidir.  

   Şaban aslında dönemin dilini konuşmaya çalışmış ancak tepki görünce “Yanlış anlaşıldım” manevrasıyla kıvırmaya yönelmiştir. Yani bu “çakma cesaretin” finali “Yanlış anlaşılmak” olmuştur.

   Aklı evvel doğru anlatıyor, nedense yanlış anlayanlar bizler oluyoruz. Bu tiplerin sayesinde halk olarak bir “yanlış anlama” paranoyasına girmiş bulunmaktayız.

   Hani siyasette “Bir koyunu bile güdemez” diye bir tabir vardır. Bu özelliği taşıyanların toplumsal mesaj vermeye çalışmaları acı ve bir arpa boyu ilerlemediğimizin kanıtıdır. Bu olguyu AKP’lilerde sıkça görür hale geldiğimizi de belirtmek gerekir. Bunlardan birkaç örnek vererek bitirelim bu yazıyı:

   Abdullah Gül: Yanlış anlaşıldım
   R. Tayyip Erdoğan: Yanlış anlaşıldım
   Ali Ağaoğlu: Yanlış anlaşıldım
   Ali Babacan: Yanlış anlaşıldım
   Bekir Bozdağ: Yanlış anlaşıldım
   Binali Yıldırım: Yanlış anlaşıldım
   Beşir Atalay: Yanlış anlaşıldım
   Bülent Arınç: Yanlış anlaşıldım
   Cemil Çiçek: Yanlış anlaşıldım
   Emine Erdoğan: Yanlış anlaşıldım
   Erdoğan Bayraktar: Yanlış anlaşıldım
   Faruk Çelik: Yanlış anlaşıldım
   Fatma Şahin: Yanlış anlaşıldım
   Hayati Yazıcıoğlu: Yanlış anlaşıldım
   Hüseyin Çelik: Yanlış anlaşıldım
   İdris Naim Şahin: Yanlış anlaşıldım
   Kemal Unakıtan: Yanlış anlaşıldım
   Mehdi Eker: Yanlış anlaşıldım
   Mehmet Şimşek: Yanlış anlaşıldım
   Nabi Avcı: Yanlış anlaşıldım
   Şamil Tayyar: Yanlış anlaşıldım
   Ömer Dinçer: Yanlış anlaşıldım
   Veysel Eroğlu: Yanlış anlaşıldım v.s, v.s…
 
   Liste uzayıp gidiyor. Tabii ki son olarak Hakan Şükür’de yanlış anlaşılanlar listesine eklenmiştir.

   Yani birileri ısrarla “yanlış anlattım” demekten sakınırken, her nedense biz “cahil” yurttaşlar ise “yanlış anlayanlar” sınıfında olmaya itina ile devam ediyoruz.

   CHP’li gençten Kocaoğluna mesaj

   Merhaba Ege’nin Sesi emekçileri. Dile getirmenizi önemle rica ettiğim bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle Sayın Sinan Kara mutlaka beni anlayacaktır. Aziz Kocaoğlu’nun yanında gibi görünen CHP gençliği aslında tamamen gönülsüz bir şekilde Aziz Kocaoğlu’nun projelerinin tanıtımını yapmaktadır. Biz gençler Aziz Kocaoğlu’na soruyoruz;

   İş alımları neye göre yapılıyor. Emek veren parti gençliği neden ellerinin tersiyle itiliyor. İzmir İl Gençlik Kolları yönetiminde görev alan gençlerin neredeyse hepsi işsiz geri kalan kısım da taşeron olarak zor şartlarda çalışıyorlar. Bundan haberi dahi yoktur. Çünkü bir gün benim gençliğim ne yapıyor nerelerde diye sormaz.  O arkadaşlar ceplerindeki harçlıklarının son kuruşuna kadar koştururken harcıyorlar.

   Ey Aziz Kocaoğlu vicdanın rahat mı diye sizin aracılığınızla gençlik adına seslenmek istiyorum. Sağda solda çıkıp örgüt beni tanıtmıyor diye yaygara koparacağına gençliğin gönlünü al. Gençlere ne verdin ki ne bekliyorsun. Düşünün binlerce CHP’li genci temsilen seçilen il gençlik kolları yönetimi bile çaresizlikten kıvranıyor.

   Ne diyelim umarım vicdan muhasebesi yapar sayın Kocaoğlu. aksi takdirde gençlikten hiçbir şey beklemesin…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Romantik Asansör Pozları Olay Oldu

Uzak Şehir’in Alya’sı Sinem Ünsal, sevgilisi Berk Cankat ile hasret giderdi. Dizi çekimleri nedeniyle sevgilisinden uzak kalan güzel oyuncu, romantik asansör pozuyla hayranlarından tam no...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Vücudunuzdaki bu sinyaller ele veriyor...

Vücut, metabolizmanın sağlıklı şekilde çalışması için yalnızca besinlere değil, aynı zamanda temel vitamin ve minerallere ihtiyaç duyar. Özellikle kış aylarında yetersiz vitamin alımı, hem fiziksel hem de duygusal değişimlere yol açabilir.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR