Ulusalcılar ile Sosyal Demokratların kavgası…
30 Ocak, 2013Hepimiz günlerdir CHP içerisindeki tartışmalara odaklandık. Ancak sayın Kılıçdaroğlu bir yandan her ne kadar Basını suçlasa da, bu işin bu noktalara gelmesinde en büyük pay sahibinin Birgül Ayman Güler ve onu destekleyen vekillerin olduğu unutulmamalıdır.
Çünkü konu Basının çok ötesinde parti içerisinde de kutuplaşmalar ve kavgalar yaratmış durumdadır. Bu anlamıyla demek ki dönüp evin içerisine, hatta parti içerisinde baş gösteren Ulusalcılar ve Sosyal Demokratlar kavgasına bakmak lazım.
CHP İzmir Milletvekili ve Ulusal kanadın aykırı sesi Birgül Ayman Güler’in o çıkışı CHP’nin de parti olarak destek verdiği “Anadilde Savunma Hakkı” diye bilinen maddenin görüşülmesine denk geldi, getirildi.
Getirildi diyorum ve biraz daha açalım.
Kurultaylar eşliğinde Genel Başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine karşı bir muhalefet oluştu. O günden bugüne aynı parti bünyesinde Y-CHP ve CHP olarak tanımlanan iki kutuplu bir ayrışmanın olduğu zaten biliniyordu.
Birgül Ayman Güler’in çıkışıyla bağlantılı olarak parti içerisinde bu maddeye karşı çıkan ve kendilerini CHP’li olarak tanımlayanlar da gizliden gizliye kazan kaldırdı. Ulusal kanatçılar olarak bilinen bu kişilerin Güler’i “sözcü” olarak belirledikleri ve kürsüye sürdüklerine yönelik emareler ciddi biçimde tartışma konusu olmuş durumdadır.
Müneccim olmaya gerek yok, Güler’in açıklamasına destek veren kişilere baktığınızda, muhalif yapı içerisindeki kişilerin kimler olduğunu da anlarsınız. Zaten Ergenekon'dan içeride bulunan bazı isimler konusunda da parti içerisinde yeterince büyük rahatsızlıkların olduğu gerçeği var. Özetle, CHP Ergenekon'un neresinde olduğuna dair soru işaretlerinigidermeli, kimlere destek verdiğini net biçimde ortaya koymalıdır.
Olayların nedenlerine bakarak tüm bu gelişmelerden anladığımız; CHP / Y-CHP kavgası, Baykal-Kılıçdaroğlu veya Ulusalcılar ile Sosyal Demokratların arasında bir “parti içi iktidar” kavgasının var olduğu anlaşılır.
O nedenle Y/CHP yahut CHP, illa ki bir “suçlu” arıyorsa, bu arayışını dışarıda değil kendi evinin içerisinde yapması gerekir. Aynı çatı altında birlik ve bütünlüğünü sağlamayanların, olan biteni yazanlara değil, Kılıçdaroğlu’nun “Ne konuştuğunuzu bileceksiniz” uyarısına kulak asmayanlara bakması lazım.
Neyse…
Baştan beri eleştirdiğim pek değerli Profesör Birgül Ayman Güler’in o çıkışı, Çağdaş ve Demokrat görünen ancak “Militarist-Sol” takılan Ulusalcıları geçici bir süreliğine coşturmuş olsa da, çok ciddi oranda olan “Sosyal Demokrat” çizgiyi esas alan partilileri de rahatsız etmiştir.
Sözün özü; İddia ediyorum ki aslında Güler’in o çıkışı “Parti İçi iktidar” kavgasının bir izdüşümüdür. Olay bu kadar da nettir. Daha önce yazmıştım; Kılıçdaroğlu, bir siyaset adamı ve lider vasfı taşıyan Baykal’ın fikirlerinden tabii ki her zaman yararlanmalıdır ancak bu, her fikrinden yararlanacağı anlamı da taşımamalıdır.
Çünkü Deniz Baykal’ın bu toplumun gerçekleriyle bağdaşmayan ayrışmaları ve kırılma noktaları da vardır. Bunlardan birisi de “Kürt Sorunu”na karşı bakış açısıdır. Elbette ki bu bir sorundur ve burada kast ettiğim asla ve asla “bölünmeden yana değil”, “kültürel haklar” eksenli olan haklardır. Şimdi birileri kalkıp “bölünme paranoyası” nutukları atacaktır. Kabul edilmelidir ki; Türkiye içerisinde bir araya gelmiş ve kader birliği yapmış tüm halkların kendilerine ait olan birer kültürel kimlikleri vardır ve hepsi de bu haklarından sonuna kadar yararlanmalıdır. Eğer evrensel hukuk ve demokrasi anlayışını bâz alıyorsak bu zaten olması gereken bir süreçtir, özlenen Türkiye profili de budur.
Ve bana göre bu hakların yerine getirilmesiyle birlikte bu ülkenin çok daha birlik ve beraberliği benimseyerek güçleneceğidir. En azından şu an içerisinde olduğumuz sürecin çok daha iyi ve ötesinde olacağımızdır.
Zaten başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’de “Sosyal demokrat” düşünenlerin de görüşü bu bağlamdadır. Hatırlarsanız Kılıçdaroğlu, Kürt sorunun çözümü için hazırladığı 10 maddelik öneriyi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la paylaşmıştı.
AKP’nin Eskişehir baskını
Eskişehir’in Türkiye’de ve uluslar arası alanda vitrin başkanı olarak bilinen Yılmaz Büyükerşen’e yapılan operasyon, AKP’nin ve yargının CHP’li belediyelere nasıl baktığının en somut örneğidir.
Çok kez bu köşede dile getirdiğim üzere, AKP iktidarının elinde bulunan bin küsur belediyenin “ak-pak” olduğu, kendisinden olmayanlarında “yasa dışı” işler bahanesiyle her türlü baskıya uğrar hale gelmesinin adaletli bir yaklaşım olmadığıdır.
Bu baskıcı anlayış Eskişehir gibi örnek model olmuş bir yerle iyice ayyuka çıkmış bulunmaktadır.
Sanıyorum bu Pazar günü İzmirli ve Ege’de bulunan çok sayıda Belediye başkanı da Yılmaz Büyükerşen hocaya destek vermek amacıyla Eskişehir’e gidiyor. Bu tür organizasyonlarda geç kalınmış olsa da yine de iyi bir adım olduğunu düşünüyorum.
Özlü söz;
İnsanlar kötülüğü arzuları güçlü olduğu için değil, vicdanları zayıf olduğu için yaparlar. - John Stuart Mill -
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Kılıçdaroğlu’nu CHP’den atmak için; Ne olması gerekiyor?
- Cemil Tugay’ın haklı isyanı
- TANSAŞ modeli İZMAR can suyu olacak
- İzmir’de böyle bir İl Başkanı olduğu için AKP çok şanslı…
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Ata Demirer'den Özge Borak açıklaması
Komedyen ve oyuncu Ata Demirer, 'Eyyvah Eyvah' film serisinin bitme nedeninin eski eşi Özge Borak ile ilgisinin olmadığını söyledi.
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Kafein faydalı mı zararlı mı?
Kahve, çay, enerji içecekleri, asitli içecekler, çikolata… Hepsi çok fazla tüketiliyor. Dolayısıyla kafein hayatımızın tam ortasında… Bu uyarıcı maddenin enerjiyi ve zihinsel performansı iyileştirmeye yardımcı olabileceğine dair çalışmalar var.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.