İkinci Recep…
21 Aralık, 2012Bu haberi okuyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Sözde Devlet terbiyesi taşıması gereken ancak Devlet yerine AKP’nin, daha da ötesi insanlara zulmü hak gören bir zihniyetin Sağlık Bakanlığını yapan Recep Akdağ isimli insanlıktan nasibini almamış adamın yaptığına bakın.
Haber aynen şöyle;
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’a yılbaşı armağanı olarak pedometre (adım ölçer) gönderdi. Balbay’ın eşi Gülşah Balbay, “8 metrekarelik hücrede ne kadar yürüdüğünü, volta attığını hesaplasın diye herhalde böyle bir hediyeyi layık gördüler. İade edeceğim. 13 Aralık’ta yürüyenlerin adımlarını saysınlar” dedi.
Milletvekillerine gönderilen yılbaşı armağanları çerçevesinde, Balbay’ın TBMM’deki odasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu iki köknar fidanı, Sağlık Bakanı Recep Akdağ da pedometre gönderdi. Gülşah Balbay, bu hediyeleri geri göndereceğini vurgularken şunları söyledi:
“Pedometreyi ne yapacağız? Balbay’ın 8 metrekarelik hücrede yürüdüğünü düşünerek ne kadar yürüdüğünü, ne kadar volta attığını hesaplasın diye böyle bir yılbaşı hediyesini layık gördüler herhalde. Ben de aynı hediyeyi Sağlık Bakanı’na iade etmek istiyorum. O da özellikle çevresine diğer bakanları da alsın hep beraber 13 Aralık’ta yürüyenler kaç adım atmış, o halkın adımlarını saysınlar. Bu daha anlamlı olur onlar için. Orman Bakanı da iki tane köknar fidanı göndermiş, ben bir yere dikeyim büyümesini izleyeyim diye herhalde. Onu da iade etmek istiyorum. Meclis’in bir köşesine o fidanları diksinler ve şu Ankara’nın karlı günlerinde o karlara rağmen o fidanların ne kadar dik durduğunu, az bir toprağa bile nasıl kök saldığını görsünler. İşte Silivri’deki aydınların hepsi öyle. Eğilmiyorlar, bükülmüyorlar, onlar fidan değil, onlar kocaman çınar olmuşlar.”
Şu yapılan rezalete bakar mısınız, birinci Recep özgürlüğe pranga vuruyor, diğer Recep ise bir insanın mağduriyeti ve esaretiyle dalga geçiyor. Aklı sıra farklı biçimde Psikolojik işkence yapmayı uygun buluyor.
Hani halk arasında bir deyim vardır, al sen o pedometreyi sok “cebine” diye… İnsanda azda olsa utanma sıkılma olur. Beş yıla yakındır adeta bir “hükümlü” muamelesine tabii tutulan bir insana “al bu pedometreyi hücrede attığın adımları ölçersin” yaklaşımının mantığı nasıl izah edilebilir.
Bu nasıl bir kinin ürünüdür ki; yıllarca hayatı, ailesi ve hakları elinden alınmış bir insanın, bulunduğu durumla alay eder derecede aşağılamaya, öç almaya ve öcü olmayı gerekli kılan…
Sağlıklı olması gereken Sağlık Bakanı bu ülkede bunu yaparsa, İdris Naim örneğinde olduğu üzere diğer Bakanlar ne yapmaz ki!
Hadi siyasal açıdan partiler yeterince etkin değil, peki bu ülkenin baroları, sivil toplum kuruluşlarına ne oldu?
Bu kadar mı duyarsızlaştık biz!
Demokratik tepkilerin bile giderek yok olduğu bir süreçte haksızlığın, adaletsizliğin ne anlama geldiğini algılamak için, illaki kendi başımıza gelmesini mi beklemeliyiz.
Eskiden az da olsa iyi gazeteciler vardı ve böylesi süreçlerde ortak akıl ön plana çıkar, haksızlığa uğrayanlar için çaba gösterilirdi. Ama şimdi gerçekleri yazan kalemler yok denecek duruma geldi, getirildi.
Söylemlerim karamsarlık olarak yansıyabilir ancak bunlar gerçek ve elbette ki bu gerçeklerden hareketle, duyarlı bir avuç azınlık kalsak ta mücadele etmeye, umutlu olmaya devam edeceğiz.
Yanlış anlaşılmasın şahsen dünya görüşüm birilerinin yandaşı olmaktan çok çok öteyedir. Bu denli bir aşağılama yöntemiyle kim karşılaşırsa karşılaşsın yine aynı yazıyı kaleme alırım. Mesele, eğilmeden, bükülmeden ve satılmadan doğruya doğru diyebilmektir.
Bilmem anlatabildim mi?
Mayalara gelesiniz!
Türkiye’de ekonomik sıkıntılar, insan hakları ve adaletsizlikler diz boyu. Fikir yoksulu çok sayıda gazetecimiz ve halkımızın gündeminde ise Mayaların ve Marduk gök taşının Dünyaya çarpması var.
Bilimden çok ilime yönlenip, felaket senaryoları üreten bir ülke olmuş durumdayız.
12 Eylül dejenerasyonunun dayattığı popüler kültürümüzün geldiği nokta tam da burasıdır; Duyarsızlaşmak, suya sabuna dokunmadan, pragmatik yaşamı esas almak.
Mesela ODTÜ’te yaşananlar ve başına mermi sıkılan genç, sonrasında evlerine baskın yapılıp merkeze çekilen gençler, Üniversitelerin polis baskısı altında öğrenim görmeye çalışması, hak arayışı için sokaklara çıkamayan sendikacılar, içeriye tıkılan gazeteciler, medya üzerinde uygulanan öldürücü sansür, kendinden olmayan belediyelere yapılan operasyonlar, Hakkari çöplüğünden ekmek toplayan, Urfa’da bir kış günü yoksulluktan dolayı okuluna terlikle giden çocuklar, diğer yandan Bilal'in aldığı ikinci gemicik vs, vs…
Varsa yoksa magazinleştirilmiş gündeme ilişkin fikri olmayan takip ve kimin eli kimin cebinde dedikoduları…
Mayalarmış?
Siz asıl nasıl da “mayası bozuk” hale dönüştüğümüzün derdine düşün de, ne denli körelmiş bir toplum haline geldiğimizi fark edersiniz…
Neyse…
Özlü söz;
Bir toplum ne kadar özgür olursa güç kullanmak o kadar zorlaşır… -Noam Chomsky-
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Kılıçdaroğlu’nu CHP’den atmak için; Ne olması gerekiyor?
- Cemil Tugay’ın haklı isyanı
- TANSAŞ modeli İZMAR can suyu olacak
- İzmir’de böyle bir İl Başkanı olduğu için AKP çok şanslı…
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Romantik Asansör Pozları Olay Oldu
Uzak Şehir’in Alya’sı Sinem Ünsal, sevgilisi Berk Cankat ile hasret giderdi. Dizi çekimleri nedeniyle sevgilisinden uzak kalan güzel oyuncu, romantik asansör pozuyla hayranlarından tam no...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Vücudunuzdaki bu sinyaller ele veriyor...
Vücut, metabolizmanın sağlıklı şekilde çalışması için yalnızca besinlere değil, aynı zamanda temel vitamin ve minerallere ihtiyaç duyar. Özellikle kış aylarında yetersiz vitamin alımı, hem fiziksel hem de duygusal değişimlere yol açabilir.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.