Başbakan ''Dik'' Mi Duruyor?

   Başbakan Erdoğan 27 Nisan bildirisini bugünlerde yine ağzından düşürmüyor. Üstelik kendisine paye biçerek o bildiri sonrası dik durduklarını, faturanın kabarmasını önledikleri iddiasında bulunuyor.

   Konuşması aynen şöyle;

   Bir ülkede ekonomi, demokrasi, dış ve iç politikanın birbirine paralel olarak ilerlemesiyle o ülkenin güçlü olacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, 27 Nisan bildirisinin faiz yoluyla yıllık Türkiye’ye maliyetinin 2 milyar dolar olduğunu söyledi.

   Hükümet olarak bu bildiri karşısında dik durup, faturanın daha da artmasını engellediklerini belirten Erdoğan, “Türkiye 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta anti demokratik girişimlere maruz kaldı. Bunların ağırlığını maalesef yıllar boyunca omuzlarında taşıdık” dedi.

   Tamam Başbakanın verdiği rakamlar ve istatistiki bilgiler hadi doğru diyelim.

   Bu anlamda şu şekilde soruyu sormak gibi bir zorunlulukta ortaya çıkıyor;

   27 Nisan bildirisini kim yaptı?

   O dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt…

   Açıklanan istatistiksel bilgilere göre verdiği e-muhtıra nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının 2 Milyar dolarına sebep olan kim?

   Yaşar Büyükanıt…

   e-muhtıra sonrası Büyükanıt ile Dolmabahçe’de özel görüşme yapan ve bunu halen “sır” olarak saklayan kim?

   Başbakan Erdoğan…

   Büyükanıt’ın emekliliğinin hemen ardından, sağlam korunması maksadıyla altına zırhlı Mercedes’i veren kim?

   Yine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…

   Gerek e-muhtıra, gerekse ülkeye verdiği ekonomik zararlardan dolayı Yaşar Büyükanıt hakkında yasal bir işlem yapıldı mı?

   Hayır…

   Aksine Başbakan ve AKP Hükümeti tarafından korunmaya dahi alındı.

   Şimdi eğer sesimizi duyuyorsa Başbakana dönelim ve soralım;

   Allah aşkına sen “Dik” mi, yoksa “Eğri” mi durdun?

   Yok eğer buna da “Dik” duruş diyorsan, o halde kusura bakma, ya da bakarsan da bak senin duruşunda bir sorun var demektir. Çünkü bizim bildiğimiz “Dik” duruşun tarifi seninkiyle aynı orantıda örtüşmüyor.

   Yani yukarıda örneklerini verdiğim ayrıntılar, Başbakanın duruşunda bir bozukluk bu duruşun genel kabul görümüş bir duruş olmadığı ortaya çıkıyor..

   Lâkin hepimiz de çok iyi biliyoruz ki; Başbakan bu konuda da takiye yapıyor.

   Eğer Dolmabahçe görüşmesinin içerikleri açıklanmıyor ve e-muhtırayı yapan korunuyorsa burada bir “Menfaat” birliği olduğunun varlığı ağırlık kazanıyor.

   Sözün özü;

   Aslında Başbakanın “Dik” durmadığı ancak kendince öyle durduğu algısını dayatmaya çalıştığı ortaya çıkıyor, tabiatıyla bunun da adına takiye yapmak denir.

  Ve garipliğe bakınız ki; 27 Nisan muhtırası döneminde Büyükanıt Genelkurmay başkanı, İlker Başbuğ ise onun yardımcısıydı.

   İlker Başbuğ hapiste, Yaşar Büyükanıt ise dışarıda fink atıyor.

   Ne adalet ama…

   Uludere Komisyonu

   28 Aralık 2011 akşamı yapılan katliamda 34 kişinin hayatını kaybettiği Şırnak Uludere’deki olayla ilgili rapor halen tamamlanmış değil.

   Raporun belirlenen tarihte açıklanmadığına değinen CHP’li Levent Gök acil toplantı istiyor ve şöyle bir iddia ortaya atıyor; Uludere’de başka bir irade var…

   Levent Gök’ün açıklamasına içten katılıyorum. Komisyonda ve en yakınımızda olan AKP’li İzmir Milletvekili (hukukçu) Tarih 14 Şubat 2012. Yer, Kemalpaşa İlçe ziyareti. Hamza Dağ’ın dile getirdiği o sözler aklıma geliyor.

   “Olaydan sonra devlet bütün kurumlarıyla bölgeye giderek olayın en ince ayrıntısına kadar araştırdı ve tüm ayrıntılarıyla açıklığa kavuşturulacak. AK Parti iktidarı döneminde hiç bir olay faili meçhul ve karanlıkta kalmayacak, devletin vatandaşa hizmet etmek amacıyla vardır”

   Şimdi buradan Dağ’a soralım; Uludere ne oldu?

   Ayrıca TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu heyetinde kimlerin olduğunu da hatırlayalım;

   Başkan Ayhan Sefer Üstün (AKP)

   Alt Komisyon Başkanı İhsan Şener (AKP)

   Op. Dr. Mehmet Kerim Yıldız (AKP)

   Av. Hamza Dağ (AKP İzmir Milletvekili)

   Abdurrahim Akdağ (AKP)

   Gülşen Orhan (AKP)

   Levent Gök (CHP)

   Malik Özdemir (CHP)

   Atilla Kaya (MHP)

   Ertuğrul Kürkçü (BDP)

   Aritmetikten anlaşıldığı gibi çoğunluk AKP’nin elinde, bu durum şu anlama geliyor; O rapor açıklanmıyor, ya da soğutmaya alınmaya çalışılıyorsa bunun sorumlusu Hamza Dağ’da dahil olmak üzere yukarıdaki tabloda isimleri bulunan AKP komisyonudur…

   Özlü söz;

   Adaletin olmadığı yerde ahlaktan bahsedilemez… -Montaıgne-