Yukarı
1

Sinan Kara

Muhafaza-Kâr Cumhuriyetçi…

04 Kasım, 2012

   Başbakan önceki gün bir açıklama yaparak 29 Ekim’de sokaklara dökülenlere misilleme olarak kendisini “gerçek cumhuriyetçi” ilan etti. Doğal olarak bu durumda sokaklara dökülenlerin de aslında “çakma” olduğu ironisi ortaya çıkmış oldu.

   Yani sağ olsun çok şey olduğunu on yıllık süreç içerisinde bize gösterdi ancak, yüz yılın kabul görmüş Kavramları da bu son tanımı sayesinde yerle bir olmuş durumda.

   Güler miyiz, ağlar mıyız ya da kabul eder miyiz bilemem ancak; Muhafaza-Kâr Cumhuriyetçi bir Başbakanımızın da varlığından, aradan geçen bunca yıl sonra milletçe haberdar olmuş durumdayız.

   Ama ben bu çıkışı “29 Ekim şakası” olarak algılıyorum.

   Madem Başbakan bizimle eğleniyor, biraz da biz onunla eğlenelim. Çünkü kendisi bu hakkı bize yeterince veriyor.

   Hani imkân olsa da sorsak;

   Be adam madem “gerçek Cumhuriyetçi” sensin, niçin sokakları “Marjinal gruplara” bırakırsın?

   Ya da eğer sen “gerçek Cumhuriyetçiysen” onlarca yıldır “Cumhuriyet” değerlerine neden dil uzattın?

   Aslında ben bu ülkede “Biz Muhafaza-Kar”ız diyenlerin düştüğü duruma da üzülüyorum. Neticede Başbakanın kullandığı “gerçek Cumhuriyetçiyiz” argümanının kendi kesimi için ne denli zor bir sıfat olduğunu söylemeye sanırım gerek yok.

   Lâkin bu samimiyetsiz ve klasikleşmiş “RTE çıkışını”da kimseler yutmaz. Çünkü takiye siyasetinin her türünü, gerek Başbakan gerek ise yönetimindeki AKP bizlere fazlasıyla göstermiştir.

   İşin aslına dönelim;

   Türkiye’nin milli ve önemli bayramlarının kutlanmaması için Başbakan tarafından çıkarılan engeller ve gerekçeler artık mizah konusu olmaya başladı.

   Her bayram öncesi “Önemli İstihbarat aldım” ve “Katılanlar Marjinal gruplar” diyerek konulan yasakların altını akıl almaz gerekçelerle doldurmaya çalışması ve bunun rutin bir hale gelmesinin ardından, Başbakan bu yönüyle de sosyal medyada “geyik” tarzında diyaloglar kategorisine girmeyi başarmış bulunmakta.

   Yasaklamaların katılığı ve dozu tabii ki ayrı bir tartışma konusudur ama olayların bir de mizahi boyutuyla ele alınması çok önemli. Yani Başbakanın ölçüsünü kaçırdığı keyfi yasaklamalar bu ülkenin mizah dağarcığına da girmiştir.

   Mesela önümüzde10 Kasım Atatürk’ü anma törenleri olacak. Başbakanın her an kalkıp “10 Kasım için Önemli bir istihbarat aldım” deme olasılığı çok yüksek.

   Çünkü Başbakan herkesin kendisi gibi düşünüp hareket etmesini istiyor. Aynı doğrultuda olmayanları ise “Marjinal” hatta daha da “ileri bir demokrasi” anlayışıyla “Terörist” olarak nitelendiriyor.

   Tıpkı 29 Ekim’de yaşadığımız gibi.

   Sahi o törenlere katılan yüz binler madem “terörist” ise neden tutuklanmadılar ve haklarında “terör örgütü üyeliğinden” davalar açılmadı?

   Ciddiden merak ediyorum; Bu ülkede ne zamandan beri “Teröristler” legal statü dahlinde işleme tabii tutulmaya başlandı?

   Yoksa o yüz binleri içeriye tıkacak imkânlar mı yok. Yargılama sistemi veya Cezaevlerinin potansiyeli mi el vermiyor?

   Öyle ya canı sıkıldığında yargıyı harekete geçiren bu ülkenin Başbakanı, yani icranın başı yüz binlerce insanı “Terörist” olarak ilan ediyorsa, harekete geçmeyen savcılara neden “görev emri” çıkarmaz?

   Örneğin sırada 10 Kasım var ve “Marjinal Teröristler” Ankara sokaklarına dökülüp, kendi kendisini “gerçek cumhuriyetçi” ilan eden Başbakanın canını bir kez daha sıkacaklar. Anıtkabir’e doğru yüz binlerin “terör yürüyüşleri” gerçekleştirmesinin ardından Başbakan yine muhafazakâr kesime yaranmak adına “Bunlar da Terörist” diye çamur atıp olayı geçiştirecek mi?

   Ya da bu kez daha değişik bir kimlik sürpriziyle mi karşımıza çıkacak?

   “Gerçek Cumhuriyetçi”likten bir kademe daha terfi edip, "Hakiki Atatürkçü" tanımını da ortaya atar mı; atar...

   Benden uyarması, aman hazırlıklı olunuz...

   CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki günlük İzmir ziyaretinin ardından, bir okuyucumuzdan konuyla ilgili olarak gelen postayı sizlerle paylaşıyorum:

   Foça Ön Seçim İstiyor

   Bir zamanlar çok yakın dost olan Osman Mert ve Gökhan Demirağ şimdi CHP’de siyasi bir çekişme içerisine girdiler.  Arkadaşlıkları çocukluk dönemine dayanan Foça’nın iki gencinden Belediye Başkanı Gökhan Demirağ ve CHP İlçe Başkanı Osman Mert arasında kıyasıya belediye başkan adaylığı çekişmesi sürmekte. 

   Foça halkı bu konu da ne düşünüyor derseniz üyelerin ve delegelerin seçmesi gereken bir belediye başkan adayı olması gerektiğine inanıyor. Fakat Aziz Kocaoğlu’na güvenen ve arkasında olduğunu bilen Gökhan Demirağ geçen seçimde olduğu gibi Aziz Kocaoğlu’nun desteği ile atanıp tekrar belediye başkanı adayı olmak istiyor.

   İlçe başkanlığı yapan Osman Mert ve 1608 üyenin birçoğu, demokrasi adına sandığın konularak başkan adayını üyelerin seçmesinin doğru olacağını dile getirmekte. Gökhan Demirağ’ın bir dönem öncesi Ankara CHP Genel Merkezi’ne imza dosyası götürüp üyelerim beni aday istiyor diyerek tepeden aday adayı olduğu hatırlatılarak fakat bu dönem üyelerin başkan adayının seçilerek gelmesini istediği vurgulandı.

Özlü söz;

   Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma... -Balzac-



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Ata Demirer'i mayosunun cebinden çıkan not duygulandırdı

Cunda'da tatil yapan komedyen ve oyuncu Ata Demirer'i mayosunun cebinden çıkan not duygulandırdı. 30 kilo veren Ata Demirer konuk olduğu bir programda nasıl zayıfladığını anlatmıştı. 30 k...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Gizli pandemi: Lyme

425’den fazla hastalığı taklit eden ve teşhis edilmesi bu yüzden zor olan Lyme hastalığı ‘gizli bir salgın’ olarak nitelendiriliyor. Geçmişte kenelerden bulaştığı düşünülen hastalığın bit, pire, sivrisinek, tahtakurusu gibi kan emicilerden de geçtiği belirtiliyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR