Tartan Sosyal Demokrat Mı?

   Üç aylık bir bakan olarak tarihin en kısa süreli bakanlığını yapan, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın “Derin Devlet” olarak anılan Mehmet Ağar’ı ziyaret etmesini haberleştirmemizin ardından, İzmir’de ve SOL çevrelerde haklı yere kıyamet koptu.

   Duyarlı çevrelerin “Nasıl olur da Sosyal demokratların oyunu alan birisi bunu yapar?” sitemleri yansıdı etrafa.

   Hakan Tartan’ın Sosyal demokrat olup olmadığı bile sorgulanır boyutlara geldi.

   Haberlere gelen okuyucu yorumlarının bir çoğunu vermedik çünkü Sayın Tartan yorum yapanlara da dava açıyor. Kimse sıkıntı yaşamasın diye hasarlı yorumları yayınlamadık.

   Şimdi konuya girelim.

   Mehmet Ağar’ı buradan geniş biçimde anlatmaya sanırım gerek yok. Çok derin olduğu için Ağar’ın biyografisi de bir o kadar derin ve kitaplara dahi sığmayacak ihlaller ve olumsuzluklarla dolu.

   Ancak Hakan Tartan’ın durumu farklı.

   Her şeyden önce “Sosyal Demokrat”ları temsil eden bir Belediye Başkanı ve ona oy verenlere karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Yani temsil ettiği kitlenin hassasiyetlerini gözetmek gibi bir zorunluluğu vardır.

   İşte bu ziyaret o hassasiyetleri alaşağı etmiştir. Ve bu ziyarete “Ahde vefa” tanımlaması yapmakta bir o kadar yanlıştır.

   Çünkü sorarlar, bu neyin ahde vefası diye?

   Birileri de bu ziyaret için şu sözleri söylüyor;

   “Aziz Yıldırım gitti de söz olmadı, Hakan Tartan mı olay oldu”

    Aziz Yıldırım gidebilir çünkü Yıldırım’ın konumsal yapısı ve kişisel ilişkileri buna müsaittir ve Yıldırım “sosyal demokratım” diye ortalarda gezen birisi de değildir.

   Ancak Hakan Tartan sosyal demokrat partinin Belediye Başkanıdır.

   Yok eğer “CHP Devrimci ve Sosyal Demokrat bir parti değil” diyorsanız. O zaman eyvallah haklısınız derim.

   Bu olayın CHP içerisinde ki yansımasının şiddetli olmasına rağmen, devrimci gelenekten gelen CHP Konak İlçe Başkanı Sinan Karamustafaoğlu’nun yaptığı “Belki insani ilişkileri olabilir” yaklaşımını da doğrusu şık bulmuş değilim.

   CHP İl Başkanı Ali Engin’in “Bunu saygı ile karşılamak lazım” söylemi de beni şaşırtmadı. Çünkü Sayın Engin’in “uzlaşmacı” bir yapıya sahip olduğu aşikâr. Söz konusu Ağar’da olsa fark etmiyor.

   CHP eski İl Başkanı Kemal Karataş’ın konu hakkındaki yorumu oldukça düşündürücüdür.

   Yaptığı açıklamanın son cümlesinde ne diyor Karataş;

   “Devlet adamlığı yaptığı için belki derin devletin içerisinde ilişkileri olmuş olabilir. Bunun içinde ziyaret etmiş olabilir.”

   Karataş’ın bu sözü gerçektende oldukça anlamlı ve düşündürücüdür.

   Neyse…

   Bakın 90’lı yılları yaşamış birisi olarak benim içim acıdı. Bu ülkede işler bu denli çıkmaz noktalara geldiyse, bunda Mehmet Ağar’ın rolü çok büyüktür.

   Şahsi fikrim Hakan Tartan’ın ziyareti, “Muammer Aksoy, Turan Dursun, Çetin Emeç, Bahriye Üçok ve Uğur Mumcu” gibi toplumun vitrinindeki bir çok aydının ve binlerce faili meçhul cinayete kurban gidenlerin kemiklerini sızlatmıştır.

  Hatırlarsanız;

   1990’lı yılların zifiri karanlık dönemlerinde Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve Mehmet Ağar üçlüsünün ve onların türevlerinin bilgisi dahilinde işlenen karanlık cinayetler o sürecin devlet anlayışına göre son derece normal görülüyordu.

   Gelinen süreç, hiçbir şeyin tarihin kirli sayfalarında yok olamayacağını bize gösterse de, o günün ilişkilerinin bugün de devam ettiği de su götürmez bir gerçektir.

   Hakkında yakalama kararı çıktığında çok manidar bir söz sarf etmişti Mehmet Ağar: “Sevenlerimizi mahcup edecek işler içinde olmadık.” Gerçekten de doğru söylüyordu. Sevenleri onu “Derin Devlet”in kahramanlarından birisi olarak algılamış ve sevmişti.

   Bu anlamda aklıma gelen soru;

   Acaba Hakan Tartan’da bu ziyaretiyle sevenlerini mahcup etmiş midir?

   Yorum siz sevgili okuyucularındır.

   Tek ricam olaya hakaret içeren yorumlarınızla değil, eleştirel yaklaşım gösteren yorumlarınızla katkı sunmanızdır.

   Hakan Tartan’dan bunca tepkiye rağmen, konuyla ilgili bir açıklama gelmemiştir. Geldiği takdirde aynı özenle yer vereceğimizi de belirtmek isterim.

   Kocaoğlu Bu Konuda Haklı

   Dün Balçova Termal Kaya Otel’de yapılan İzmir’de Kentsel Dönüşüm Zirvesi’nde konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı  Aziz Kocaoğlu, aylardır Bakanlar Kurulu’nda onay bekleyen kentsel dönüşüm projelerini hatırlatıp, Alsancak Limanı’na ve Alsancak Stadı’na AVM yapılmasına karşı çıkarak, "İleride 'Kim yapmış bu planı' denilecek konuda yasal olarak mücadele etmek zorundayım" dedi.

   Kocaoğlu’nun sözlerine ise Bakan Binali Yıldırım, "Ortaklığımıza helal mi geldi Başkan" diyerek başladı. Bakan Yıldırım, Alsancak Limanı’na yapılacak AVM’den geri adım atmadı ama Alsancak Stadı’nın yıkılıp yerine AVM yapılmasının 'şehir efsanesi' olduğunu söyledi.

   Konu ortaya karışık bir halde uzayıp gitti.

   Kocaoğlu burada haklı. Çünkü Alsancak’ta trafik sorunu had safhada ve o bölgeye yapılacak AVM’ler telafisi olmayan zararlar ortaya çıkaracaktır.

   Kocaoğlu’nun İzmir trafiğine yıllardır bir çözüm üretememesi de tabii ki ayrı bir tartışma konusudur.

   Bakan Yıldırım’ın İzmir’de iktidarın gücünü kullanarak her konuda ombudsman kesilmesi ise anlaşılmaz bir durum. İzmir Büyükşehir Belediyesinin görev alanlarına müdahalesi söz konusu. Ulaştırma ve haberleşmeden sorumlu bir Bakan İzmir medyası tarafından her konuda akil adam olarak belirenmiş durumda.

   Aynı zamanda “ortak akıl” açısından da bir katkı ortaya konulmuyor. Son bir yılda AKP’li Bakanların biz yaptık, biz yapacağız açıklamaları ise yerel yönetimleri ciddiye almadıklarının adeta bir kanıtıdır.