Devşirme Muhalif Yılmaz Özdil…
22 Nisan, 2012Kimine göre “Muahalif, Kimilerine göre “Hürriyet Gazetesinin Muhalifi”, bana göre ise “Çakma Solcu”, “Devşirme Muhalif”, antidemokrat reflekslerini yazılarına yansıttığı için, evrensel anlamda demokrat kimliğine uzak, harbi solculukla uzaktan yakından ilgisi olmayan, bir zamanların sıkı liberali Yılmaz Özdil İzmir’in yerel basınına çatmış.
Özdil dünkü ”İyi uykular sayın seyirciler” başlıklı yazısında “Devşirilmiş yerel basında çıt yok” diyerek, aklınca İzmir’in yerel basınına giydirmiş.
Yılmaz Özdil’in güya bu isyanının nedeni, Uğur Dündar adına İzmir Konak’ta açılan “Uğur Dündar Onurlu Yaşam Parkı”nın İzmir basınında yeterince ilgi görmemesi.
Şunu belirteyim;
Uğur Dündar adına yapılan parkın duyurusu Konak Belediyesi tarafından yeterince iyi yapılamamıştır. Ki yapılmış olsaydı gereken önemin çok daha üst seviyelerde verileceğine de ayrıca inanıyorum.
Son dakika golüyle haberdar olunan bu açılışa tüm olumsuzluklara rağmen, İzmir basını yine de yeterince yer vermiştir. En azından Google girip konuyla ilgili bir tarama yapmak mümkün.
Aslında o parkı ve lütfedeni de tartışmak lazım, ama şimdilik konuyu dağıtmayalım.
Neyse…
Benim asıl yandığım İzmirli olmakla övünen Yılmaz Özdil’in “devşirme” olarak suçladığı İzmir’in yerel basınına tümüyle bindirme yapmasıdır. Yani kimileri, Özdil aslında İzmir merkezli bir bölge gazetesini işaret ederek bu sözü kullandı dese de, “Yerel basın” ifadesi altında bir bütünü hedef alması şık düşmemiştir.
Bir diğer anlamda aklımıza gelen, İzmir yerel basınını “devşirilmiş” olmakla suçlayan Yılmaz Özdil’in dönüp kendi “devşirilmiş” sürecini, ayrıca çalıştığı kurumun iktidarlara göre dönemsel “devşirilme” süreçlerini de bir gözden geçirmesi gerektiği sorusudur?
Her dönemde iktidarların dalkavukluğunu yapanların hangi gazeteler olduğunu sanırım Yılmaz Özdil bizden daha iyi bilir. Bilir de tavır koyar mı, yani o ünlü “muhalif köşesine” yansıtır mı işte orası da ayrı bir muamma?
Mesela şu sıralar ateşli bir “Uğur ağabey” savunuculuğu yapan Özdil, Ağabeyinin kendi çalıştığı gazetenin patronu tarafından kapıya konulması karşısında nasıl bir tavır almıştır, iş mi bırakmıştır, açlık grevine mi gitmiştir, yazarak patronunu ciddi ve gerçekçi anlamda protesto mu etmiştir?
Maalesef hiçbiri…
Ben olsam ve açlıktan öleceğimi bilsem, daha ta ötesi kellemin gideceğini bilsem, değil o gazetenin değirmenine su taşımak, kapısında bir dakika bile durmazdım.
Ama “esasen muhalif” olmakta böyle bir şey değil midir?
Mesele muhaliflik yapmaksa, gerçek muhaliflik bir düşüncenin adamı olmak değil, gerektiğinde her düşüncenin karşısına çıkabilmektir. Bana göre muhalifliğin tanımı da böyledir...
Tam da bu noktada, Birgün Gazetesi yazarı Gürkan Haydar Kılıçarslan’ın kaleme aldığı yazıdan kısa bir örnek vereyim;
“Mesela bir zamanlar Cem Uzan’ın sahibi olduğu bir Star gazetesi vardı. Bir şekilde hemen her dönemde bir şeylere yandaş olan, yandaşlık sefaletinin en iyi temsilcilerinden birisi olan ve şimdilerde iktidar yandaşı Sabah’ta sola dair her şeye sövgüler düzüp hakaret etmeyi yazarlık marifeti sanan Engin Ardıç, bugünün popüler ‘Hürriyet gazetesi muhalifi’ Yılmaz Özdil ile beraber aynı gazetede aynı patron için çalışıyordu.
Ve bu yakın geçmişte Cem Uzan’ın çıkarlarına uygun manşetler belirlemiş olan kişi Yılmaz Özdil’den başkası değildi. Yani Türkiye’de gazeteciliğin canına ot tıkayan bir deneyimdi o eski Star gazetesi.”
Sözün özü;
İzmir Basınını “devşirme” olarak suçlayan Yılmaz Özdil’in dönüp aynaya bakması gerekir. Yok illa ki birilerine bu sıfatı yakıştırma gibi bir takıntınız varsa, yiğitçe o birilerini açık açık yazacaksınız. Tabii ki önce kendi geçmişinizi gözden geçirip, özeleştirinizi yaptıktan sonra…
Yılmaz Özdil’in İzmir Basınına bir özür borcu vardır. Eğer bunu yapmazsa, kendisinin yıllar içerisinde nasıl “Devşirildiğini” ve “Sonradan Solculuğa” oynadığını yazmaya devam edeceğimi buradan açıkça belirtiyorum.
Taklacı İdris Naim…
Şu memleketin haline bakın. Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanlığını yapan kişi kalkıyor vatandaşa takla attırmaya çalışıyor.
Ve bu ülkenin İçişleri Bakanı Milletvekillerinin telefonlarını nasıl dinlediklerini itiraf ediyor resmen anayasal suçun altına imzasını atıyor.
İdris Naim Şahin’in bu yaptıklarına “gaf” dense de aslında değil, suç oğlu suçtur, Başbakan ve Cumhurbaşkanı da sessiz kalarak suç ortağı oluyor.
Bu memleketin İçişleri Bakanının bu denli suça yatkın biri olduğu ortadayken, ona bağlı birimlerin yapacaklarını da artık varın siz düşünün.
Karaburun Hadisesi
Bu sabah sevgili Meslektaşım Hasan Tahsin ile konuştum. İzmir Karaburun’a balık çiftliklerinin durumu için gelen Komisyona yönelik “Umudum azalıyor demiştim... Meclis Komisyonu bir balık çiftlikçi olan Selçuk Yaşar’ın otelinde konaklamış... Bu kadar mı yani? Konaklama bedeli ödense bile etik olarak yanlış değil mi?”diye haklı bir sitemde bulundu.
Yarın sabah Sevgili Hasan Tahsin Kanal 35’te bu konuyu detaylı biçimde işleyecek. Şimdiden haberiniz olsun.
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Cemil Tugay’ın haklı isyanı
- TANSAŞ modeli İZMAR can suyu olacak
- İzmir’de böyle bir İl Başkanı olduğu için AKP çok şanslı…
- CHP’nin Cumhurbaşkanı adaylığı Özgür Özel’e kalabilir
- Buca’da Görkem Duman farkı
- AKP Selçuk’u unutsun..
- Kreşleri kapatmak ne demek?
- Tunç Soyer’in miadı dolmadı mı?
- Konu kendi Belediyeleri olunca; AKP’li vekiller dut yemiş bülbüle dönüyor
- Biraz sabır... Cemil Başkan güzel işler yapacak
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
30 kilo veren Ata Demirer'i görenler şaştı kaldı
Ünlü komedyen ve oyuncu Ata Demirer son dönemde yalnızca sahne performansları ve projeleriyle değil, geçirdiği fiziksel dönüşümle de gündemde... Kısa sürede verdiği 30 kiloyla bambaşka bi...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
119 ülkede görüldü, yayılıyor: Milyonlarca kişi tehlikede!
Hiçbir sınır tanımadan hızla yayılan tehlike, uzmanları bile alarma geçirdi. Görüldüğü ülke sayısı 100’ü aştı, vaka sayıları tırmanıyor. DSÖ ilk kez kapsamlı bir tedavi kılavuzu yayımladı. Her yıl milyonlarca insan sivrisineklerin taşıdığı virüslerle enfekte oluyor. Sağlık uzmanları tehlikenin kapda olduğunu söylerken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise bu tehdide karşı tarihinde ilk kez harekete geçti.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.