Yukarı
     SON DAKİKA     

Ali Koç Başkanlığı Bırakıyor

1

Sinan Kara

Hâkim ''Yemeği'' Yemedi

29 Mart, 2012

   Geçtiğimiz yıl İzmir gündemini sarsan ve en olaylı gündem maddesinden birisi haline gelen “yemek” olayında Mahkemeye giden olayın muhataplarından Birol Soylu davayı kazandı. Yani haklılığı ortaya çıktı.

   Şimdi ikinci bir hak doğdu.

   Olayın diğer muhataplarına tazminat açmak.

   Bu konuda baştan beri görüşüm belli. O yemeğin yenildiği konusunda bir tereddüdüm olmadığını defalarca kez söyledim. Yemeğin yenildiğinin inkârı konusunda da tepkilerim açıktır.

   Yemeği sitemizde yazan ve sonra inkâr eden Süleyman Gençel’in Ersu Hızır ile olan ilişkilerinin perde arkasını da bu siteden vermeyi ahlaki buldum ve gereğini de yaptım.

   Aslında “yemek”ten çok “yemek”te neler konuşulduğunun gündem olması gerekirken, olay yemeğin yendiği yenilmediği konusunda kısır döngüye sokuldu. Yani magazinleştirildi.

   Şimdi o yazıyı kaleme alan Süleyman Gençel çıkıp Birol Soylu’dan özür dileyecek mi bilinmez ama bildiğim bir şey varsa açılacak bir ceza veya tazminat davasında Süleyman Gençel’in ve diğer tanıkların başının hayli ağrıyacağıdır.

   Çünkü olayın “Yalan beyan” a girdiği iddiaları var ve yalan beyanın TCK’da olan karşılığı ise üç aydan iki yıla hapis, en iyi ihtimal para cezasıdır.

   Yani yiğidi öldür ama hakkını da yeme, burada Birol Soylu’nun haklılığı ortaya çıkmıştır. Ersu Hızır ve Süleyman Gençel’in de samimiyetsizliği ortaya çıkmıştır.

   Birol Soylu’nun kazandığı bu dava, Hızır ve Gençel’i toplumsal anlayış açısından zor duruma sokmuştur.

   Bundan sonraki gelişmeleri de merak ediyorum ve dikkatle izlemeye devam edeceğiz.

   GDO’lu Yazar…

   İzmir basınında at izi ile it izi birbirine karışmış durumda. Hasılatını ve yapacağı ticari bağlantıların önceliğini mesleki anlayışının üzerinde tutan, genetiği karıştırılmış bir yazarımız, ilk bakışta “tamamen duygusal” olarak kaleme alındığı anlaşılan yazısında, aklınca bana taş atmaya çalışmış, ama olmamış eline gözüne bulaştırmış.

   Çünkü; Muhatabının adını adresini verememiş, teğet geçmeyi menfaatine saymış.

   Yazısında, Başkanların tokmakçılığına soyunarak “tüccarlık ilişkilerine” yol haritası belirleyen bu arkadaşa buradan birkaç nasihat ta bulunmak isterim.

   Pırasanın sapı en az yaprağı kadar değerli ve kullanıma açıktır. Pırasanın başlangıçta kısa bir sapı vardır, ancak çiçek açtığında genişler ve dallanır ve karahindibalara benzeyen birçok çiçek başı çıkar, ancak daha kısadırlar. Bu hızla büyüme ve tohum verme safhasıdır. Yemek için yetiştirildiği zaman, bu safha gerçekleşmeden hasat toplanır.

   Pırasanın sapının önemi aynen böyle anlatılır. Hasat olayına ise az sonra gireceğim.

   Ayrıca bunun bir de “Bahçelerde Pırasa” adlı türküsü vardır, mısraları da şöyledir;

   Bahçelerde pırasa

   Yaprağına kar yağsa

   Oğlan oğlan oğlan

   Aman çapkın oğlan

 

   Köprünün altı bostan

   Yıkılsın Arabistan

   Arabistan kızları

   Ne don giyer ne fistan

 

   Kayalar oylum oylum

   Geliyor selvi boylum

   Selvi boylum gelmezse

   Şen olmaz benim göynüm
 

   Gelelim işin en önemli kısmına, yani HASAT olayına.

   Pırasanın hasadından ne olur demeyin. Çok sayıda pırasayı bir araya getirdiğinizde bunları paraya çevirmek işin en kolay kısmı. Pırasayı elinizde “niyetiniz bozuk” biçimde taşımadığınız sürece size bir zararı da olmaz.

   Konuya mazhar olan haberimize de değinelim.

   Önceki gün Narlıdere Sahilevlerinde Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’e ait villanın “kaçak” olduğu gerekçesiyle, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur’a ve yardımcısı A. Ulvi Dülger’e İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma açıldı.

   Bu bir haberdir!

   Olayın muhatapları iki Belediye Başkanıdır. Söz konusu yerde bir “imar faciası”nın yaşandığı aşikardır. Yoksulların evini “kaçak” olduğu gerekçesiyle başlarına yıkan makam sahiplerinin aynı hataya düşme lüksleri yoktur.

   Konuya ideolojik açıdan yaklaşmak ise zavallılıktır.

   Mesele AKP-CHP meselesi değildir. Batur veya Kürüm AKP’li de olabilirlerdi. Onların nerede durdukları değil ne yaptıkları önemlidir.

   Zaruretten dolayı “Pırasa”cılık yapmak, kör göze parmak sokmak olmamalıdır. Genetiğiyle oynanmış bir “Pırasa”nın ne kendisine ne sağlıklı nesillere faydası da olmaz…

   Umarım anlatabilmişimdir!



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Ata Demirer'i mayosunun cebinden çıkan not duygulandırdı

Cunda'da tatil yapan komedyen ve oyuncu Ata Demirer'i mayosunun cebinden çıkan not duygulandırdı. 30 kilo veren Ata Demirer konuk olduğu bir programda nasıl zayıfladığını anlatmıştı. 30 k...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Gizli pandemi: Lyme

425’den fazla hastalığı taklit eden ve teşhis edilmesi bu yüzden zor olan Lyme hastalığı ‘gizli bir salgın’ olarak nitelendiriliyor. Geçmişte kenelerden bulaştığı düşünülen hastalığın bit, pire, sivrisinek, tahtakurusu gibi kan emicilerden de geçtiği belirtiliyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR