Yukarı
1

Sinan Kara

Bir Fotoğrafın Anatomisi

12 Aralık, 2011

   İki gündür Baykal’ın İzmir ziyaretini izliyorum.  Havalimanına ayak basmasıyla birlikte oluşan kalabalığa ve heyecana tanık olduk. Doğrusunu söylemek gerekirse aynı heyecanı Kılıçdaroğlu’nun gelişlerinde nedense bir türlü göremedim.

   Baykal İzmir için, İzmir’de Baykal için farklı. Ve bu farkı dün de hissettik.

   Ancak her ne kadar kalabalık veya heyecan olsa da, bu ziyaretin asıl görmemiz gereken yönlerini yazma gereği de ortaya çıkmış durumda.

   Çünkü ortada çevir kazı yanmasın ilişkileri vukuu bulmakta.

   Bu ziyaret esnasında Gazetecisinden, Siyasetçisine kadar gördüğüm “taklacı güvercin” sayısını unuttum desem yeridir.

   Nevrim döndü resmen…

   Daha dün Önder Sav grubuyla hareket ederek, Baykal ve Baykalcılara çarşaf çarşaf küfür eden gazeteci müsvetteleri, Baykal ile röportaj yapmak ve reyting alabilmek için akıl almaz biçimde “el-pençe” diyaloğunu ortaya koydu.

   Yani “yalaka”lık ve “kemik” kapma hesabı yine burada da karşımıza çıktı.

   Bu ziyaretin en unutulmazlarından birisini paylaşayım ben sizlerle.

   Dün Karabağlar’da “harbi gazetecilerin” arayıpta bulamayacağı fotoğraf karelerine tanık olduk. O fotoğraflardan birini aldım önüme ve sizlerle paylaşma, konuşma gereği duydum. 

   Bu fotoğrafa bakınca, siyaset adına ilk aklıma gelen olayları özetlemek burada farz oldu.

   Bu fotoğrafa bakınca, neleri mi görüyorum?

   CHP’de yine “ihanetler” sarmalının sil baştan geriye döneceğini, yine o eski “entrika” günlerinin yeniden yaşanacağını görüyorum.

   Çok değil, birazcık zihinlerimizi zorlayıp şu fotoğraf karesinde yer alanları özetlemeye çalışalım.

   Fotoğrafta kimler var;

   Kemal Karataş, Abdurrezzak Erten, Sıtkı Kürüm, Deniz Baykal, Mehmet Süne, Yılmaz Ateş,  Mehmet Sevigen ve Kemal Anadol…

   Şimdi gelelim yorumlamaya.

   Erten, Kürüm, Süne ve Kemal Anadol, Önder Sav ekibinden.

   Hani çok değil, 1,5 yıl önce Kılıçdaroğlu ile birlik olup Baykal’ı sırtından hançerleyen ekipten bahsediyorum.

   O hadiseden sonra Baykal’ın şu sözleri CHP siyasetine damgasını vurmuştu:

   ''Dostlarınızı satmayın elbette... Sizi bugünlere getirenleri sakın ha satmayın. Onları yok saymayın. Siyaset güven, vefa işidir''

   Baykal, sözlerini şu şekilde sürdürmüştü:

  ''Siyaset dostluk, arkadaşlık sevgi işidir. Sevgiyi, dostluğu ihmal etmeyeceksiniz. Birbirinize çelme atmayacaksınız. Siyasette ihanet olur, ama ölçüsünde tutulmasını sağlayacaksınız. Eğer artma ve aşma tehlikesi ortaya çıkarsa hemen konuya el koyacaksınız. Makul düzeylerde bu işin kalmasını güvence altına alacaksınız. Esas olan ihanet değil, sevgi, dostluk, vefa, kardeşliktir. İlkelerinize yönelik kardeşliktir. İlkelerine sahip çıkacaksınız. Her tavsiyenin arkasında yeni yol arayışlarına girmeyeceksiniz. Sebat, istikrar temeldir. Satmayacaksın, sebat, istikrar göstereceksin. Bunu da uzun süredir beraber siyaset yaptığınız bir ağabeyinizin tavsiyeleri olarak alın bir kenara koyun, günü gelirse kullanırsınız. Gelmezse de cebinizde dursun. Her ihtimale karşı hazır elinizin altında olsun.''

   Bu sözleri başta Önder Sav, Kemal Anadol gibi isimleri kast ederek söylemişti Baykal.

   Çünkü her ikisini de onlarca yıl yanında taşımış ve beklemediği bir şekilde sırtından darbeyi yemişti.

   Yaklaşık 50 yılı deviren siyaset hayatında Baykal’ı en çok yaralayan olayın bu olduğunu bilirdik ve kalıcı iz bıraktığını sanırdık.

   Ama dün yanıldım.

   Önder Sav ekibinin değil, Baykal’ın ve Baykalcı diye geçinenlerin beni yanılttığı gerçeğidir.

   Bu fotoğrafın adına her ne kadar “birlik  ve beraberlik” görüntüsü denilse de, Baykal’ın bildiğimiz duruşuyla  ve daha dün gibi aklımızda olan “Dostlarınızı satmayın” sözleriyle çeliştiğini de ayrıca  söylemek istiyorum.

   Hele hele Kemal Anadol’un gelip Baykal ile buluşması, aklın ve hayalin alamayacağı bir olaydı.

   Ama “siyasette 24 saat çok uzun bir süredir” deyimini hatırlayarak, yaşanan bu zig-zag dolu süreçlerin, CHP’de kanıksanmış bir gerçek olduğunu da ayrıca söylemek lazım…

   Ve Kemal Karataş.

   Deniz Baykal’ın İzmir’e gelişi en çok Önder Sav gurubuna ve Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’ün işine yaradı. Bu arada Kürüm’ün yaptığı hizmetlerin de oldukça güzel olduğunu vurgulamadan geçmeyeyim. Hizmet ayrı, siyaset ayrı. Kısmet olursa Karabağlar'da yapılanlara da ayrı bir yer vereceğim.

   Ancak, biz şimdilik işin siyaset kısmındayız.

   Kemal Karataş’ın program danışmanlığını yaptığı 3 günlük ziyaretin ana uğrak yeri Karabağlar oldu. Ve tabii ki bu durum, öz Baykalcı olan Belediye Başkanlarını da çileden çıkardı.

   Daha dün Önder Sav ekibi için ağza alınmayacak derecede sözler sarf eden Kemal Karataş’ın aynı grupla hareket etmesi Baykalcıların tepkisine neden olmuş durumda.

   Bazı Belediye Başkanları, Baykal’ın program koordinatörlüğünü yapan Kemal Karataş’a adeta ateş püskürüyor.

   Çünkü Deniz Baykal, kendisine yakın olan ve zor döneminde kendisi ile birlikte hareket ederek risk alan Belediye Başkanlarına göstermediği yakınlığı, kendisini ve o belediye başkanlarını hedef alanlara gösterdi.

   Dün Karabağlar gezisinde, Karataş’ın Baykal’ı yanlış yönlendirdiğine dair sözler konuşuluyordu, Başkanlar arasında.

   Sözün özü;

   Baykal’ın geliş tarihinin 10 Aralık olması bir rastlantı değil. Bunun adına artık “çoban ateşi”mi, yoksa “sürü psikolojisi”mi , her ne derseniz deyin yaşananların “siyaset etiği” açısından tartışmalı bir durum olduğu muhakkaktır.

   Sözüm Baykalcı, Önderci veya Kılıçdaroğluculardan öteye partiye gönül verenleredir; Eğer CHP’nin geleceğini düşünüyor sanız, geçmişin ve bugün gelinen durumun kritiğini, reel biçimde yapmak zorundasınız, aksi halde geçmiş tekrar yaşanmak üzeredir, haberiniz olsun…

   Son sözüm; Keşke CHP ciddi anlamda toparlansa ve Türkiye'nin ihtiyacı olan bir muhalefet biçimi ortaya çıksa. Ancak birbirini sırtından vuran yapıların samimiyeti ve birlikteliğinin sağlanması, gelecek adına ne denli doğru olur, orası da ayrı bir tartışma konusudur.

   Bu yazıyı Paul Auster'in söylediği sözle bitirmek istiyorum:

Sana bir kez ihanet edeni affedersen seni yine kullanır; Çünkü ihanet bir ruh hali değil, karakterin dökülüş biçimidir...



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Kenan İmirzalıoğlu bir yıl boyunca hesabımızı ödedi'

Burcu Binici katıldığı programda gençlik yıllarında yaşadığı bir olayı anlattı. Arkadaşları ile gittiği ünlü bir mekana alınmadığını söyleyen Binici, Kenan İmirzalıoğlu'nun kendilerine sa...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Çörek otunu doğru tüketiyor musunuz?

Araştırmalar, binlerce yıldır şifa kaynağı olan çörek otunun; karaciğer yağlanması, iltihaplı romatizma gibi sağlık sorunlarına iyi geldiğini gösteriyor. Ancak etkilerinden faydalanmak için sadece poğaça, börek gibi hamur işleriyle tüketmek yetmiyor… Ölçüsünü ve tüketim şekillerini iyi bilmek gerekiyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR