- Özgür Özel'den Avrupalı Lidere Sitem: 'Bize 5 Dakika Ayırmadı'
- Büyükşehir’den Uzundere’de kentsel dönüşüm açıklaması: İnşaat yeniden başlıyor
- Gülşah Durbay'ın vefatının ardından... Şehzadeler Belediyesi'nin yeni başkanı belli oldu
- Ömer Çelik'ten Çarpıcı ‘Suriye’ Mesajı, ‘Önemli Bir Gelişme’
- Alperen Şengün takas iddialarına cevap verdi!
'Hayatı sindirerek yaşamayı isterim'
“Öyle Bir Geçer Zaman ki”nin başrol oyuncusu Ayça Bingöl, öğrencisi Ahmet Rıfat Şungar’la Moda’da, Kemal’in Yeri’nde buluştu ve İstanbul Life dergisi için genç oyuncunun sorularını yanıtladı.
“Öyle Bir Geçer Zaman ki” adlı dizide oynuyorsunuz. Nasıl dahil oldunuz projeye?
- Bir önceki projem henüz bitmemişti senaryoyu bana gönderdiklerinde. 15 bölüm senaryo gelmişti, bu önemli bir ayrıcalık. Karakterler çok iyiydi, hepsi özenle, ayrıntılı olarak yazılmıştı, derinlikleri vardı. Aslında hikaye çok basit ama çok gerçek, olaylar ayrıntılarda gizli. Yönetmenimiz Zeynep Günay, senaryoyu bu gerçeklik duygusu üzerine çekiyor. Yapımcımız ve kanal da çok özeniyor ve büyük destek veriyor. Bu projede olmamam için hiçbir sebep yoktu. Üstelik kilit bir rol ve genel anlamda yazılan kadın rollerinin aksine güçlü bir kadın çizilmiş. Çok doğru bir ekiple çalışıyorum, çok şanslıyım. şu anki setimde en büyük mutluluğum setin komutanının egosuz olması. Setin komutanı, yönetmendir. O yüzden kimse sette egosunu dolaştıramıyor.
60’lı yılların kadınlarına farklı bir açıdan bakıyor karakteriniz değil mi?
- Evet, senaryoda beni en çok sevindiren özelliklerden biri de bu oldu. Genelde diziler erkek odaklı karakterler üzerine çekilir. Bu senaryoda en çok hoşuma giden şey, kadının kendi başına bir hikayesi olması ve tek başına güçlü bir şekilde ayakta durması. Kadını hep mağdur ve zayıf gösteren senaryolardan sıkılmıştım. Bu o yüzden benim için bulunmaz nimet oldu. Bu durum seyircinin de çok hoşuna gidiyor. Birçok kadının başından geçen olaylar ekrana yansıyor. Bu dizide kadın her şeye rağmen çocuklarıyla hayatta kalmayı başarmaya çalışacak. Bunu çok sevecek seyirci.
BÜTÜN AŞKLARIMI BURADA YAŞADIM
“Öyle Bir Geçer Zaman ki” bir dönem dizisi. O dönemi solumak nasıl bir his yaratıyor?
- O dönemin başka bir naifliği var. Ben siyah-beyaz fotoğraflara baktığımda bunu hissedebiliyorum. Ritmi düşük bir dönem. Böyle bir koşuşturma, kaos, hız yok o dönemde. Hayat çok daha yavaş ve sindire sindire ilerliyor. Belki de o dönemin en çekici yanı bu. Gerçekten ben de hayatı sindire sindire yaşamak isterdim. Daha fazla yaşadığımı hissedebilirdim. Çünkü biz hep zamanın ne kadar çabuk geçtiğinden şikayet ederiz, hiçbir şeye yetişememekten yakınırız. Bir yerlere yetişme ya da yetişememe durumuyla yaşıyoruz. Bu, hayatta büyük bir huzursuzluk yaratıyor.
60’lı yılların İstanbul’una uygun bir ortamda çekiyorsunuz diziyi... İstanbul’un yapısal dokusunun değişmesi sizi rahatsız ediyor mu?
- İstanbul çok büyük bir şehir. Canlılık içinde yaşamaya alıştığımız için bu artık bize olması gerekenmiş gibi geliyor. Ama şunu da biliyoruz ki kaçabileceğimiz yerlerimiz var. İstanbul’da hâlâ kafa dinleyip, dingin zamanlar geçirebilecek mekanlar bulunuyor. Bu his kendimi korunaklı ve huzurlu hissetmemi sağlıyor. İstanbul’u sevmemdeki en büyük nedenlerden biri de bu.
İstanbul’da bize tavsiye edebileceğiniz, sevdiğiniz mekanlar var mı?
- Kemal’in Yeri, benim için çay içilebilecek en güzel yerdir. Doğma büyüme Modalı’yım ve bütün çocukluğum Moda Parkı’nda geçti. O zamanlar böyle bir park değildi tabii... Her şey tahtadan oluşuyordu. Sonra ilk gençlik yıllarım Kırıntı’da geçti. Lise çağlarımdaki bütün ayrılıklarım, bütün aşklarım Kemal’in Yeri’nde yaşandı. Benim için mekanlar yaşadığım tarih ve bıraktığı anılardan dolayı önemli oluyor. Hâlâ Koço’da balık yiyorum, çünkü bana verdiği hissi seviyorum.
TİYATRO KARIN OLUR KARIN İSE METRESİN
Ayça Bingöl denince akla ilk gelen tiyatro, sahne... şimdi dizide oynamanıza şaşırıyorlar. Geliyor mu böyle tepkiler size?
- Hayatım boyunca tiyatroyu hep ön planda tuttum. Televizyona tiyatronun yoğunluğu sebebiyle çok fazla zaman ayıramadım. Hep ikinci rolleri tercih ettim. Bunun sebebi tiyatronun yoğunluğuydu. Tiyatroyu asla ikinci plana atamazsın. Sevgili hocam Yıldız Kenter “Tiyatro karın olur, karın metresin” derdi hep. Bu abartı bir tabir olsa da tiyatro ihaneti, başıboş bırakılmayı affetmez. Benim televizyondaki durumum, tiyatroda ayaklarım yere daha sağlam bastıktan sonra hareketlenmeye başladı.
Tiyatronun disiplini, televizyon hayatında nasıl bir etki yaratıyor?
- Genelde tiyatro oyuncularının disiplini, sette kurdukları ilişkiden senaryoya yaklaşma biçimine kadar yaptıkları her işe pozitif olarak yansır. Oyunculuğun en önemli noktası her koşulda her şeye çok çabuk adapte olabilmektir. O yüzden kıvrak ve kolay adapte olabilen bir oyuncuysan dizide de çok başarılı olursun. Kendi işini kolaylaştırırsın. Yani tiyatro oyuncusunun zihni, algısı çok geniştir. Bu doğal olarak diğer işlerinde de ona avantaj sağlar.
Önceden tiyatro oyuncularına karşı büyük bir önyargı vardı. Sanki daha yeni anlaşılmaya başladı tiyatro ve konservatuvar mezunu oyuncuların değeri...
- Eskiden tiyatrocuların çok abartılı oynadığı algısı vardı. “Tiyatrocular tiyatro sahnesinde oynamaya alışmıştır ve minimal oynayamaz” denirdi. Oyunculuk da tıpkı yaşam gibi sürekli değişiyor, dönüşüyor ve kendini yeniliyor. Bu nedenle biz oyuncular da gerçekçiliğe, samimiyete ve doğallığa yatkın bir oyunculuk sergilemeye çalışıyoruz. Tiyatrocular gerçekliğe daha yakın durdukları için bu algı değişti ve büyük başarılar elde edildi. Bunu sinema yönetmenleri de fark etti. O yüzden artık tiyatro oyuncularıyla çalışmayı daha çok istiyorlar.
BİRAZ ŞİDDET EĞİLİMİMİZ VAR
İstanbul biraz hızlı gelişiyor ama bir yandan yükselirken bir yandan dibe batıyor...
- Çok büyük uçurumlar yaratıldı. Bu gelişme ve büyümeyle birlikte tahammülsüzlük arttı. Kimsenin kimseye hoşgörüsü yok. Her şey tahammülsüzlükten çıkıyor. Bu yaptığın işe de yansıyor. Herkes birbirine saldırıyor ve suç artıyor. Kimse kendine bakmıyor. ınsanın kendisine dönüp bakması zordur. Kendini eleştirmesi birazcık cesaret ister. Kendi içine bakmaktan korkan kişi karşısındakine kızarak bir çıkış yolu arıyor. O yüzden bence biraz şiddet eğilimimiz var. Önce kendimize bakıp sonra diğer insanların yaptıklarını eleştirmeliyiz. Kendimize bakmaktan çekiniyoruz. Yani şehrin büyümesi, değişmesi bana bunları düşündürtüyor.
Yorum Ekle
Diğer Haberler
Cem Karaca unutulmaz şarkıları ve anılarıyla hatırlandı
İzmir Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı Teyfik Rodos, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki (AASSM) “Şarkılar Cem Karaca Anısına” adlı konseriyle izleyicilere unutulmaz bir gece ya...
İçerde Polis Var: Bir Erkekliğin Nöbet Defteri
Bazı oyunlar sahneye bir hikâye koymaz; sahneye bir yük koyar. “İçerde Polis Var” da seyirciyi daha ilk anda bu yükün içine çağırıyor: Gerçekleri, mecburiyetleri ve tercihleri; babalarını...
‘Avatar: Ateş ve Kül’ ve ‘Hind Rajab’ın Sesi’ gösterimde
James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül’de travma, şiddet ve güç istismarını düşsel bir evrende anlatırken Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania, Gazze’de öldürülen 5 yaşındaki Hind Rajab’ın ger...
OMÜ’nün 50. yılına özel ‘Mavi Yolculuk’
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin kuruluşunun 50. yılı etkinlikleri kapsamında, Doç. Dr. Fidan Tonza Helvacıkara’nın “Mavi Yolculuk” adlı kişisel seramik ve cam sergisi sanatseverlerl...
James Cameron artık resmen milyarder
'Avatar' serisinin ve 'Titanic'in ünlü yönetmeni James Cameron'ın serveti 1 milyar doları aştı. Milyarlarca dolarlık gişe hasılatına imza atan dünyaca ünlü yönetmen ve yapımcı James Camer...
SİYAD’da başkan değişmedi
Yeni yönetimin belirlendiği kurulda Esin Küçüktepepınar yeniden başkan seçildi. Başkan yardımcılığına Müge Turan getirildi. Olkan Özyurt, Ekrem Buğra Büte ve Gözde Hatunoğlu da yeni yönet...
Leonardo DiCaprio: 'Titanic’i hiç tekrar izlemedim'
Leonardo DiCaprio, Jennifer Lawrence ile yaptığı söyleşide kariyerinin en unutulmaz filmlerinden Titanic’i hiç tekrar izlemediğini söyledi. Oscar ödüllü oyuncu Leonardo DiCaprio, rol aldı...
Matthew Perry’nin ölümüyle ilgili davada yeni gelişme
Friends dizisinin yıldızı Matthew Perry’nin ölümüne ilişkin davada ikinci doktor da ceza aldı; Dr. Mark Chavez’e yasa dışı ketamin temini nedeniyle 8 ay ev hapsi ve 3 yıl denetimli serbes...
Oscar Ödülleri'nden Kritik Karar: 2029'dan İtibaren...
Oscar Ödülleri törenlerinin, 2029 ile 2033 yılları arasını kapsayan yeni anlaşma kapsamında televizyonda değil, ABD merkezli video paylaşım platformu YouTube'da yayınlanacağı açıklandı. S...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Feyza Civelek harekete geçti.. Dava açıyor
'Kızılcık Şerbeti' dizisinde 'Nilay' karakterini canlandıran Feyza Civelek, son dönemde şahsına yönelik artan iddialar üzerine sessizliğini bozdu. 'Kızılcık Şerbeti' dizisinde 'Nilay' kar...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Osteoporoz sessiz ilerliyor: İlk belirti çoğu zaman kırık
Kemik erimesi (osteoporoz), çoğu zaman belirti vermeden ilerliyor. Hastalık fark edilmediğinde ilk işaret bir kırıkla ortaya çıkabiliyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Özlem Cemeroğlu, kemik kırıklarının hafife alınmaması gerektiğini vurgulayarak erken farkındalığın önemine dikkat çekti.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.