Olay Toplantı İçin Açıklama

İzmir İl Başkanlığının tarihi havagazı fabrikasında düznelediği "Kılıçdaroğlu'na Destek" toplantısında açıklama yapmak isterken şiddete maruz kalan Profesör Kantarlı olayla ilgili yaşadıklarını bir açıklama yaparak gazetemize gönderdi.

İşte O Açıklama:

Kamuoyuna,

İzmir İl Başkanlığıca önceki gün (25 Haziran 2011) düzenlenen “Kılıçdaroğlu’na Destek Toplantısı” nda İl Başkanı’nın seçim sonuçlarının çok başarılı olduğunu vurgulayan açıklamasını “Sayın genel başkanımıza ve genel merkez yönetimine İzmir örgütü olarak desteğimiz tamdır” diyerek bitirmesi üzerine yanına gidip “açıklamalarının parti tabanının görüşünü yansıtmadığını” söyleyerek sade bir üye olarak görüşlerimi açıklamak istediğimi söyledim (http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=48244&p=1&rid=2). Söz verilmeyince kalabalıkla birlikte salonu terk ederken bazı basın mensuplarının “Kılıçdaroğlu’na destek verilmesine  karşımısınız? bunu mu söylediniz başkana?” diye sorması üzerine, “yapılanın Genel Başkan’a destek değil ancak zarar vereceğini, nedenini isterlerse dışarıda  açıklayabilirim”" dedim. Dışarı çıkmaz   etrafımın aniden kalabalık bir partili topluğu tarafından kuşatılarak basınla konuşmamın engellenmek istenmesine tepki gösterince “Sen Baykalcımısın? Sizin işiniz bitti, evinizde oturun artık” la başlayan hakaretlere maruz kalıp tartakladım (http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=48244&p=3&rid=2) . Bunun  üzerine İl Başkan Yardımcısı olduğunu söyleyen iki  kişi tarafından bina içine davet edildim. Bu şahısların “Sen kimsin? Burada ne arıyorsun?” sorularına “toplantıya telefon mesajıyla davet edilmiş bir CHP üyesi olarak buradayım” yanıtını verince “parti sizi disipline verebilir” uyarısını aldıktan sonra, görüşlerimi basına açıklamam engellenmiş olarak oradan ayrıldım.

Öncelikle şunu belirtmek isterim.

Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun Sayın Deniz Baykal’ın istifasından sonra, Genel Başkan seçildiği ilk kurultayda verdiği “parti içi demokrasi” sözününe ülkenin geleceği adına güvenerek partiye üye oldum. Bu üyeliğimle Sayın Kılıçdaroğlu’na o ilk günlerde küçük de olsa  bir destek vermiş biri olarak Sayın Kılıçdaroğlu’na desteğimi hiç şüphesiz  bu gün de sürdürmek isterdim; şu koşulla ki

Eğer Sayın Genel Başkan;

Oyları arttırmakta işe yarayacak sanılan din istismarcılığına yönelip, bunun göstergesi olarak yönetim kadrosunda yer verdiği neoliberalizme, tarikatçılara, cemaatlere, türbana, bölücülere, ABD'nin Ortadoğu politikasına ve nihayet tekke ve zaviyelere sıcak bakanların  tutumunun Laik Cumhuriyete vermekte olduğu zararı tüm yönleriyle değerlendirip gerekeni yapabilse ve laiklik ilkesini zayıflatan söylemler benimseyerek, topluma dayatılan tarikat/cemaat zihniyetine karşı CHP nin bu güne kadar yürüttüğü öncü mücadeleden geri adım atmasaydı ve nihayet seçimin ertesi gün “altı aylık çok yeni bir yönetim olarak seçimlerde aldığımız sonuç 12 Eylül ‘den bu yana aldığımzı en başarılı sonuçtur” demek yerine, oyların kendisinin genel başkan seçildiği ilk kurultayı takiben esen rüzgarla 5-6 puan arttığı gerçeğini anımsayıp, seçim sürecini de kapsayan son altı aylık yeni yönetim döneminde 41 vaat, onlarca proje ve dinci ve bölücü çevrelere  verilen  onca tavize karşın CHP oylarının bu dönemde ilave olarak  1 puan dahi artmadığı gerçeğini kabullenerek, imza koşulu aramaksızın derhal “nerede hata yaptık?”konulu bir  kurultay kararı alsaydı o zaman hiç şüphesiz sayın Kılıçdaroğlu’na bu gün de aynı desteği vermekte tereddüt etmezdim.

Dolayısıyla “Baykalcı” olmak suçlamasını, tabandan yükselen böylesi eleştirileri engellemenin ucuz bir yolu olarak görüyor ve reddediyorum. Sayın Baykal siyasi öz görevini tamamlamış ve artık  bir onursal genel başkan olarak deneyimlerinden yararlanılacak parti büyüğü konumunda kalmalıdır. Nitekim olağan üstü kurultay ihtiyacını ortaya koyarken “Kılıçdaroğlu gitmeli” içerikli bir talepten özenle kaçınmış, sorunun partinin kuruluş ilkerinden uzaklaşmasında yattığını belirtmiştir, ki bu da CHP tabanının tepkisini yansıtan gerçekçi bir tespittir.  

Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğluna, (durduk yerde) destek vermek için düzenlenen toplantının söylenmeyen asıl amacı seçim sonuçlarının tartışılıp “nerede hata yaptık?” sorusuna yanıt aranacak en yetkili organ olan Kurultay’ın toplanması için imzalarına gereksinim duyulan delegeler üzerinde imza vermemeleri için psikolojik baskı kurmaktı. Genel Başkan da böyle bir kurultaya karşı olduğundan aynı zamanda Kılıçdaroğlu’na da (alkışlarla) destek verilmiş oldu.

İl Başkanlığı’nın parti tabanının düşüncesini araştırmadan yaptığı bu “destek açıklaması” aynı zamanda 41 vaat, onlarca proje ve, dinci ve bölücü çevrelere  verilen  onca tavize karşın partinin oylarının bu dönemde ancak %5 artmış olmasını tıpkı Sayın Genel Başkan ve PM gibi, yeterli görmek demektir. “Parti tabanı/halk böyle değil tam tersini düşünüyormuş”, bu önemli değildir; önemli olan atamayla gelinen koltukları / makamları Genel Başkana verilen ilkesiz desteklerle sağlama almak ve bunun için de partiyi kaydırıldığı altı oklu eksene döndürecek bir kurultayı engellemeye çalışmaktır. Bu gerçeği atanmışlarla aynı ortamda söylemek isteyenlerin de tabii ki susturulması gerekiyordu.

Davet üzerine katıldığım İzmir İl Başkanlığı’nca düzenlenmiş bir toplantıda söz verilmemesi üzerine karşı görüşlerimi basına açıklamak isterken demokrasiden ve düşünceyi ifade özgürlüğünden nasibini almamış partililer tarafından  şahsıma uygulanan hakaret ve kaba kuvvete dayalı engelleme girişimini şiddetle kınıyor, parti üyeleri’ni yalnızca bir oy deposu ve her yaptıklarını onaylayan  birer “alkış makinası” olarak gören yönetim kadrolarını bu anlayışı terk edip parti içi demokrasiyi yaşama geçirmeye çağırıyorum.

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Kayhan KANTARLI

(CHP Üyesi , İzmir/Bornova)

Gsm: (0532) 6301473