Yukarı
82875

Ölümle Burun Buruna Yaşamlardan Canlandırma

23 Aralık 2011 09:45

Sürekli kişilik ve biçim değiştiren ölüm kimi kez terör, kimi kez hastalık, kimi kez kaza, kimi kez saldırı, kimi kez intihar kimliğinde çıkıyor ortaya. Gösterinin çeşitli efektlerle bütünleşen çok katmanlığına karşın ön planda olan gene de yaşanılan korku anları...

Yaşamla hiçlik arasındaki o anın, o dehşetin, o boşluğun sözcüklerle nasıl dile getirilebileceğini minimal bir oyunculukla izliyoruz: Çok kanallı bir videonun önünde duran anlatıcı-oyuncular kulaklıklarındaki kulaklıktan videoya çekilmiş olan kişilerin seslerini duyarak görüntüleri canlandırırken şaşırtıcı derecede doğallar. Oyuncuların canlandırdıkları kişiye özgü bir duruşla arayarak, seçerek doğru sözcükleri bulmaya çalışırken zaman zaman zorlanmaları da öylesine doğal ki; duraklama, tıkanma, ağlamamak için kendini tutma anları.. Sözcüklerin ötesinde olanı anımsama, anlama ve anlatma çabası… Arka plandaki videoda yaşam öyküleri anlatılan kişilerin belli belirsiz yüzlerini seçebilsek de, dikkatimiz anlatıcı-oyuncularda ve anlatılan öykülerde odaklaşıyor. Anlatılanlar ve anlatılma biçimi çok vurucu…

Koro, pantomim ve dans sahneleri ise anlatılanlara koşut olarak gelişiyor. Böylece soyut performans sahneleri anlatılanla tuhaf bir karşıtlık oluşturuyor. Müziğin de etkisiyle bir ağıt, bir reküem tadında gelişen bu oyun, acaba izleyiciyi bilinçaltına attığı yaşantılar, görüler, korkular, karabasanlarla hesaplaşmaya mı çağırıyor? Alımlama süreci içinde her izleyinin ona ait olan ve kimbilir belki de bilinçaltının en kuytu köşesine itmiş olduğu en gizli anları, yaşantıları, görüleri belirginleşmeye başlıyor. Böylece sahnede anlatılan ve canlandırılan öyküler, izleyicilerin öyküleriyle bütünleşerek giderek büyüyor, çoğalıyor.

İzleyiciye yalnızca bilinç düzeyinde seslenmekle kalmayan, aynı zamanda ona iyice dokunan bu oyunun bence en yaratıcı yanı açık biçimi. Öyle ki anlatanların kişiliklerine ya da seçilen konuların farklılığına göre bu gösterinin çok farklı biçimler alabileceği düşüncesi uyanıyor insanda. Bu yönüyle de bu gösteri kendi içinde bütünlüğü olan bitmiş bir yapıt değil, çok farklı yönlerde gelişebilecek olan deneysel bir proje olarak değerlendirilebilir….

Öte yandan ölüm üstünde çeşitlemeler olarak adlandırabileceğimiz bu gösterinin sorunsal ya da eksik olarak duyumsadığım yanı, anlatılan öykülerle dans, pantomim ve koronun yeterince bütünleşememesi. Anlatı dışı ögeler gözü oyalayan hoş bir efekt olarak biçimsel kalıyor. Kimi kez de sadece anlatılanların altını çizmek için kullanılıyor. Örneğin hemşirenin kurtarmaya çalıştıkları hastayı nasıl ameliyat ettiklerini anlattığı sahnede koronun hastane ekibine dönüşmesi ya da köprüden atlayan adamın öyküsünde dansçıların sahne balkonunun kenarında cambazlık yapmaları gibi.

Oysa bütün bu efektlerle konuya daha derin bir bakış getirilebilirdi. Sözgelimi günümüz eğlence ve medya kültürü içinde giderek duyarsızlaşan insanlar ikinci el yaşantıların içinde yuvarlanıp gidiyorlar. Bu akışı kesintiye uğratan varoluşsal anlar ve yaşantılardan ise çok uzaklar. Felaket rüzgarı tek bir kişiyi yakaladığı gibi bu akışın dışına savururken, yaşam akışnın içinde olan diğerleri ya olup biteni hiç görmüyor, duymuyor ya da seyirci kalıyorlar. İşte bu duyarsızlaşma, daha somut bir deyişle korkuları bastırma ya da yok sayma eğilimi dans, pantomim ve koro sahneleriyle anlatılan felaket anlarıyla karşıtlık yaratacak biçimde verilebilirdi. Ancak böylesi bir yaklaşım düşünsel bir temanın çevresinde gelişen bir dramaturgi çalışmasını koşulluyor. Oysa günümüz postmodern tiyatro anlayışı bu tür bir düşünselliğe (izleyiciyi koşullamama) adına özellikle karşı çıkıyor. Bu açıdan da belki de benim eleştirim yönetmenle aramdaki dünya görüşümün farklılığından kaynaklanıyor olabilir.

Öte yandan benim yaklaşımımda bir edebiyatçı ve tiyatrocu olmamın da payı büyük olsa gerek. Bu bağlamda ister istemez metin, yani anlatılan öyküler önem kazanıyor. Sahnelemede kullanılan her efektin de öykülerin ve bu öykülerin ardındaki düşüncenin hizmetinde gelişmesini bekliyorum. Böyle bir beklentisi olmayan bir izleyici belki de oyundan daha farklı bir tat alabilecektir. Nitekim sanat tarihçisi ve müzisyen olan annem Nazan İpşiroğlu bu gösterinin farklı disiplinlerin iç içe geçtiği bütüncül yaklaşımından özellikle çok etkiledi.

Görüşler ve beklentiler her şekilde ne kadar farklı olursa olsun, “Cadaques” ( oyunun bir türlü ısınamadığım bu tuhaf adı da belki postmodern yaklaşımın bir uzantısıdır? ) gerçekte çarpıcı ve düşündürücü bir deneysel çalışma… Dileğim bu projenin yeni konular, öyküler ve kişilerle daha da geliştirilerek sürdürülmesi.…..
 



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Sevginin Gücü bu hafta vizyonda!

Sinema salonlarında bu hafta komediden korkuya, gerilimden animasyona 9 film vizyona girecek. Bu hafta 9 yeni film sinemalardaki yerini alacak. Vizyonda yer alan filmlerin yanı sıra; Kara...

Ufuk çizgisinden öteye öteye

15 yıl önce aramızdan ayrılan Ömer Uluç sanatsal yolculuğunu gözler önüne seren eserleriyle İstanbul Modern’de… Sergi, usta ressamın, daima sınırları zorlayan ve yeni dünyalar deneyimleme...


Göbeklitepe sergisine 6 milyonu aşkın rekor ziyaretçi

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İtalya'nın başkenti Roma'da 24 Ekim 2024'te açılan 'Göbeklitepe: Kutsal Bir Yerin Gizemi' isimli sergiyi bugüne kadar 6 milyondan fazla kişinin ...

4 bin yıllık müzik aleti bulundu: 'Türünün ilk örneği'

Umman’da yapılan arkeolojik kazılarda 4.000 yıl öncesine tarihlenen ve ritüel törenlerde kullanıldığı düşünülen çift zil keşfedildi. Bu bulgu, Arap Yarımadası'nda müzik kültürüne dair en ...


Oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu'na bir kötü haber daha

Yaptığı boykot paylaşımı nedeniyle gözaltına alınan oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda yurt dışına çıkış yasağına yönelik itirazının reddedildiğini açık...

Sanatçı, iş insanı, rekortmenler ve sporcuların ayakkabıları bu müzede!

Bolu’nun Gerede ilçesindeki Yaşayan Ayakkabı Müzesi, sanatçılar, iş insanları ve sporculara ait ayakkabılarla ziyaretçileri büyülüyor. Müzedeki en dikkat çekici parçalar arasında Sultan K...


Savaş: Eşimi Engin Akyürek oynasın

Perihan Savaş 1995'te hayatını kaybeden oyuncu eşi Yılmaz Zafer'in hayatını beyazperdeye taşıyacağını açıkladı. Oyuncu Perihan Savaş'ın eşi Yılmaz Zafer geçirdiği beyin kanaması nedeniyle...

Tralleis Antik Kenti ziyarete açılıyor

Geçmişinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan Aydın’ın ilk yerleşim yerlerinden olduğu düşünülen Tralleis Antik Kenti’nde kazı çalışmaları devam ederken, projeleri tamamlanan antik kent...


Ata Demirer'den 'Önder' Paylaşımı: 'Yine Beni Çok Güldüreceksin'

Kalp rahatsızlığı nedeniyle ameliyat olan Sırrı Süreyya Önder için bir paylaşım da ünlü komedyen Ata Demirer'den geldi. Demirer paylaşımında, “Anlatacak çok hikayen yapacak daha çok işin ...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Acun Ilıcalı konseyde açıkladı: İki yarışmacıya sürgün cezası

Survivor 2025'te birleşme partisi sonrası kuralları çiğneyen iki yarışmacı, Almeda ve Pınar, sürgün adası cezasıyla karşı karşıya kaldı. Acun Ilıcalı'nın konseyde açıkladığı olay, yarışma...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Bu belirtiye dikkat! Bunamayı yüzde 30 artırıyor

Bilim insanları uzun yıllar bunamayı geciktirecek bir araştırma yaptı. İşitme kaybı olanları yakından ilgilendiriyor. Bu yöntem hem bunamayı hem depresyon riskini azaltıyor. Yapılan yeni araştırmada, işitme kaybının erken dönemde tedavi edilmesi bunamanın gelişimini yıllarca geciktirdiğini ortaya koydu.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR