Tasfiye Dedikoduları Yapılıyor

Sinan Kara:Sayın Selçuk Ayhan, CHP’de son gelişmeler hangi yöndedir?

Selçuk Ayhan:Kurultay yapıldıktan sonra yeni bir yapı oluştu. Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile ilgili kamuoyunun ciddi bir desteği var. Artı, medya tarafından da önemli bir desteğin verildiği görülüyor. Kamuoyunun beklentileri de çok yüksek. Cumhuriyet Halk Partisi eğer bu beklentileri hata yapmadan ve seçim programına dönük hedeflerini de halkın anlayacağı şekilde ortaya koyabilirse, bu seçimlerden başarıyla çıkacağına inanıyorum. Yani şu anki görüntü bu. Şimdi burada en önemli sorun Cumhuriyet Halk Partisi’nin parti içinde hata yapmaması, parti içinde kargaşa yaratmadan bu süreci geçmesidir. Şimdi doğal olarak daha önce CHP’de ve ondan önce SHP’de siyaset yapmış, şu veya bu şekilde partiye küsmüş, kırılmış insanların da partiye döndüğünü ve Genel Başkan tarafından sıcak karşılandıklarını görüyoruz. Elbette ki Sosyal Demokrat düşüncenin Türkiye’de toparlanması, yek vücut haline gelmesi, iktidarın en büyük ve tek başına alternatifi olması bizim öncelikli dileğimizdir. Tabii bunları yaparken parti içinde de sıkıntılar yaratmamak lazım. Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde siyaset yapan bir çok insanın da şu veya bu şekilde kulislerde, dedikodu ortamlarında tasfiye edileceklerine dönükhaberler yer alıyor. Bunları da kaygıyla izliyorum. Yani dışarıda birçok insanı partiye çağırıp, bir birlik bütünlük mesajı verirken, bu tip şeylerin konuşulmasının bile şık olmadığı kanısındayım. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi bu tip hatalar yapmazsa ve biraz önce söylediğim gibi, seçime dönük halka umut veren talepleri ve hedefleri netlikle ortaya koyarsa, ilk seçimde tek başına iktidar olacak potansiyele sahiptir. Yani Kurultay sonrası süreci kısaca böyle değerlendirmek mümkün.

Sinan Kara:CHP’de değişim yaşandı. Ve bu değişim sonrası parti içi gelişmeler şu anda hangi aşama da, sorun yaşanıyor mu. Sıkıntılar var mı?

Selçuk Ayhan:Şu an partide yeni bir yönetim oluştu. Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu. Şimdi subjektif olarak çok farklı şeyler söyleyebiliriz ancak kamuoyu Cumhuriyet Halk Partisi’ne umut bağlamışken ve iktidarı beklerken, parti içindeki ayrıntılara girmek, bizim adımıza gündemi başka noktalara çekmek olacağından, bu konuda aslında konuşmak istemiyorum. Yani bu arkadaşlarımıza zaman tanımak, fırsat vermek ve çalışmalarını görmek lazım. Kişisel olarak elbette ki benim de hoşuma gitmeyen, bence de uygun olmayan yapılanmalar olmuş olabilir, Ancak bunlar benim subjektif görüşlerim olarak ta değerlendirilebilir. O nedenle bu nokta üzerinden bir tartışma açmak, böylesi bir platformun içindeki tartışmalara katılmak bana yakışmaz diye düşünüyorum.

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun gölge bir genel başkan olduğunu söylemek, bir Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak bana yakışmaz. Ancak, örgütte Sayın Genel Sekreter Önder Sav’ın hakim olduğu doğrusundaki görüşler, bizzat Genel Sekreter ve kendisine yakın çevre tarafından ifade ediliyor.

Sinan Kara: CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın partinin üzerinde hakimiyet elde ettiği ve satır aralarında da Kemal Kılçdaroğlu’nun gölge genel başkan olduğu iddiaları dile getiriliyor.  Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Selçuk Ayhan:Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun gölge bir genel başkan olduğunu söylemek, bir Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak bana yakışmaz. Ancak, örgütte Sayın Genel Sekreter Önder Sav’ın hakim olduğu doğrusundaki görüşler, bizzat Genel Sekreter ve kendisine yakın çevre tarafından ifade ediliyor. Bunda bir doğruluk payı olduğu gerçek. Bunu kimse yadsıyamaz ama bu örgütteki hakim olma anlayışı, bazı arkadaşlarımızın ilk günlerdeki çıkışı gibi (Sıtkı Kürüm olayı) işte bizi biçenleri biz de biçeceğiz zihniyetiyle sürerse, bu hakimiyet çok kısa bir süre de farklı yani negatif bir noktaya da gidebilir. Burada önemli olan toparlayıcı, bütünleştirici, kucaklayıcı ve partiyi iktidara gönderecek potansiyele sahip çıkıcı davranmaktır. Bunu da zamanla göreceğiz. Yoksa şimdi o türden söylemlere giren arkadaşların da ben pişman oldukları kanısındayım. İlk günlerin zafer sarhoşluğu içerisinde bunları söylediklerini düşünüyorum. Ondan önceki sürece bir bakarsak, Sayın eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın İzmir’de İl Kongresinde, yapmak istediği ve bizi görevlendirdiği yapılanma çalışması, Sayın Genel Sekreterimizin de, Sayın Grup Başkanvekilimiz Kemal Anadol’un da , Sayın dönemin Genel Saymanı Mustafa Özyürek’in de ve tüm bu arkadaşların da katkı ve destekleriyle gerçekleşmiş bir süreçtir. Süreç bittikten sonra, o sürece dahil olan kişilerin şimdi kendilerini o sürecin dışında tutmaları mantıklı bir anlayış olamaz. O nedenle daha objektif değerlendirme yapmaları gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda yeni Merkez Yürütme Kurulu Üyemiz Sayın Abdürrezzak Erten’in yaptığı açıklama gayet olumlu ve olgun bir açıklamadır. O açıklamanın da ne denli doğru ve gerçekçi bir açıklama olacağını da zamanla göreceğiz.

Bir önceki Kurultay’da da Genel Başkan Deniz Baykal’a karşı duran arkadaşların tutumlarını da anlayışla karşılıyorum. Ancak Deniz Baykal’ın kapısının önünden hiç ayrılmayan, Salı günleri akşama kadar onun kapısında bekleyen, Pazartesi günleri kendisiyle görüşmek ya da kendisine rapor ulaştırmak için gayret sarf eden insanların şimdi ki davranışlarını ve bir anda sırt dönmelerini, anlayışla karşılamam mümkün değil

Sinan Kara: Deniz Baykal ve Önder Sav arasında yaşanan ayrışmayı biliyoruz, ki bu ayrışmanın hemen arkasından Önder Sav-Kemal Kılıçdaroğlu’nun birleşmesi yaşandı. Şimdi bazı partililer, bu ayrışmanın bir ihanet ittifakı sonucu oluşturduğu düşüncesinde. Siz nasıl bakıyor sunuz?

Selçuk Ayhan:Şimdi ben bu konuda sadece, kendi duruşumla ilgili konuşabilirim. Ben bugüne değin, bir Anadolu delikanlısı mantığıyla hareket ettim. İki bin yılında dönemin Genel Başkanı Altan Öymen’in, kendimin kaybedeceğini bile bile nasıl yanında durduysam, bu dönemde de sayın Genel Başkan Deniz Baykal’ın, hiçbir zaman o’nun ana kadrosunun içine girmemiş bir kişi olmama karşın, bugün için yanında durulmasına en fazla ihtiyaç duyulan bir dönem olduğunu düşündüğüm için, gene yanında durdum. Bu benim kendi kişiliğim ve ahlak anlayışımla ilgili bir şey. Yoksa yeni Genel Başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile hiçbir sorunum yok, kendisini öteden beri tanıyorum. İl Başkanlığım döneminde birkaç kez İzmir’e ben davet etmiştim. Daha sonra yine onunla birlikte değişik ortamlarda çalışmalarda bulundum. Yani kendisine karşı olmakla ilgili bir olay değil, tamamen benim kendi ilkesel duruşumla ilgili bir yaklaşımdı. Onun ötesinde de şunu söyleyebilirim; Ben Genel Sekreterimiz Önder Sav’a bugüne değin hiçbir saygısızlık yapmadım. Bundan sonra da onun tutumuyla ilgili yorum yapmak bana düşmez diye düşünüyorum. Ancak şunu söylemekte yarar var; Genel Sekreterimize yakın ekip duruşu içerisinde olan arkadaşların farklı bir davranış sergilemesini gayet doğal karşılıyorum. Çünkü onlar bir ekip mantığı içinde hareket ettiler. Bunun yanında geçmişte, bir önceki Kurultay’da da Genel Başkan Deniz Baykal’a karşı duran arkadaşların tutumlarını da anlayışla karşılıyorum. Ancak Deniz Baykal’ın kapısının önünden hiç ayrılmayan, Salı günleri akşama kadar onun kapısında bekleyen, Pazartesi günleri kendisiyle görüşmek ya da kendisine rapor ulaştırmak için gayret sarf eden insanların şimdi ki davranışlarını ve bir anda sırt dönmelerini, anlayışla karşılamam mümkün değil. Üç yıllık Milletvekilliği yaşamımda sayın Deniz Baykal ile baş başa görüştüğüm sadece bir gün vardır, o da on dakikayı geçmeyen bir süreçtir. Ama her gün kapısında bekleyen arkadaşların bir anda ona sırt dönmelerini, hoş görüyle karşılamam mümkün değil.

Sinan Kara:Bu konuyu biraz daha açarsak, bahsettiğiniz Baykal'ın kapısında bekleyip sırt dönenlerin içerisinde Belediye Başkanları da var mıdır?

Selçuk Ayhan:  Bunun içerisin de Milletvekilinden, Belediye Başkanına ve İlçe Başkanına kadar yani genel olarak bazı siyasetçilerin bulunduğunu belirterek bu örneği veriyorum. Şunu da ayırmak lazım Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemek farklı bir şey, elbette ki gereken bir şey, bundan sonra tüm partililerin böyle davranmasının gerekliliğine inanıyorum. Fakat durumdan vazife çıkartarak, bir anda “Kral öldü, yaşasın yeni Kral” mantığı içerisinde olan arkadaşlara, yarın yeni krallar gündeme geldiğinde, nasıl davranacağıyla ilgili en azından bende bir kuşku ve soru işareti vardır, yani bu tip insanlarla siyaset yaparken, en azından arkamı kollamam gerektiğini düşünürüm.

Sinan Kara:Son soru. Aklıma gelmişken, biliyorsunuz Kemal Anadol ve Deniz Baykal aynı siyaset sahnesinde uzun dönem bir arkadaşlığa sahip durumdaydılar.  Kurultay öncesi onların da bu dostluğu siyaset uğrunda zedelendi, daha doğrusu bitme aşamasına geldi. Bu konuda düşünceniz nedir?

Selçuk Ayhan:Kemal Anadol bizim değerli bir büyüğümüz, eski bir siyasetçi ve hepimizden fazla deneyimi var. Şimdi bu sorunun yanıtını benim vermem şık olmaz. Mutlaka kendisinin içsel nedenleri vardır. Ya da benim bilmediğim, perde arkasında gelişen olaylar vardır. Bunun değerlendirmesinin en sağlıklı olarak kendisinin yapacağı kanısındayım.

Sinan Kara:Peki bu gelişme sizi şaşırttı mı?

Selçuk Ayhan:Hayır beni şaşırtmadı. Yani bu konuda hiç şaşırmadım. Beni şaşırtan insanlar var ama bunların içerisinde Kemal Anadol yok.

Sinan Kara:Vakit ayırıp bizimle paylaştığınız, bu önemli sohbet için teşekkür ediyoruz.

Selçuk Ayhan:Ege'nin sesi'ni keyifle takip ettiğimi ve aynen devam etmeniz gerektiğine vurgu yaptığımı belirterek, ben de siz teşekkür ediyorum.

Sinan Kara’nın Notu:

Milletvekili Sayın Selçuk Ayhan’ın aslında söylemek isteyip de söyleyemediği çok şey olduğu izlenimi oluştu bende. Sanırım bu durum, içerisinde bulunan süreçle ilişkili olsa gerek. Doğrusu bu röportajın çok daha radikal söylemler içereceği kanısındaydım. Ancak CHP’de, özellikle bu tür sancılı dönemler de, fazlaca radikalizmin pirim yapmadığı, kelle götürdüğü örnekleriyle karşılaştığımız olmuştur.
Röportaj gazetecilik açısından beni çok  mutlu etmemiş olsa da, sayın Ayhan’ın bu durumdan (süreç itibariyla) mutlu olduğu inkar edilemeyecek bir gerçektir.

Bu nedenle sancısız süreçlerde, daha tartışılabilir zeminlerde sayın Ayhan'la tekrar bir araya gelmeyi ve konuşmayı diliyorum.