Yukarı
436598

Diyabet ne zaman 'Geliyorum' der?

14 Kasım 2025 09:03

Günümüzde diyabet, yalnızca genetik yatkınlıkla değil, modern yaşamın getirdiği sağlıksız alışkanlıklarla da hızla artan bir hastalık...

Diyabet, çağımızın en yaygın hastalıkları arasında yer alıyor. Kontrol altına alınmadığında ise çok ciddi sağlık sorunlarını tetikleyebiliyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ela Temeloğlu, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında; hastalığın neden hızla arttığını, göz ardı edilen işaretlerini ve erken teşhis edildiğinde kolay yönetilme yollarını şöyle açıkladı:

GİZLİ ŞEKERE DİKKAT!

“Diyabet sinsi ilerleyen bir hastalık ve birçok kişi yıllarca fark etmeden yaşayabilir. Ancak bazı belirtiler erken dönemde dikkat çeker. En sık görülen sinyaller arasında; ani kilo kaybı, aşırı susama, sık idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk, gece acıkmaları ve tatlı isteği bulunur. Ağız kuruluğu, kötü ağız kokusu gibi bulgular da olabilir. Bunlar, diyabetin habercisi olabilir. Bu kapsamda belirtileri görmezden gelmek hastalığın ilerlemesine yol açabilir.”

“Diyabetin genellikle fark edilmeden geçen 5-6 yıllık bir ön dönemi var” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Temeloğlu, “Bu prediyabet dönem gözden kaçabilir. Ne kadar erken tanı konursa, diyabetin başlamış olan komplikasyonlarının önüne geçmek için o kadar zaman kazanılır. Diyabetin damar sistemini etkileyen komplikasyonları, periferik damar hastalıkları, prediyabet döneminde başlar. Ayrıca pankreastaki beta hücreleri ne kadar erken korunursa, diyabetle yaşam süresi o kadar uzar. Çünkü beta hücreleri zarar gördükçe tedavi şansı azalır” dedi.

GÖZDEN KAÇAN SİNYALLER

Diyabetin bazı durumlarda doğrudan komplikasyonlarla ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Temeloğlu, “Örneğin retinopati gibi gözde bozulma; uyuşma, karıncalanma gibi nöropatik ağrılar ya da böbrek yetmezliği ile kendini gösterebilir” diye konuştu.

‘Bazı nöropatik ağrılar diyabet açısından da değerlendirilmeli’

Diyabetin bazı durumlarda komplikasyonlarla ortaya çıkabileceğine değinen ve bu kapsamda örnekler veren Prof. Dr. Ela Temeloğlu, “Nedensiz nöropatik ağrıları, göz bulguları veya böbrek değerlerinde bozulma olan hastalar mutlaka diyabet açısından değerlendirilmeli. Kadınlarda sık vajinal mantar enfeksiyonları, tekrarlayan ayak mantarı enfeksiyonları da diyabetin işareti olabilir. Gençlerde koltuk altı, kasık gibi vücuttaki kıvrım bölgelerinde görülen renk koyulaşmaları da insülin direncinin belirtisi. Bu kişiler genellikle dermatolojiye başvurur ancak bu da diyabet belirtisi olabilir” dedi.

40 yaş üstündeyseniz harekete geçmek için belirti beklemeyin

Yaş ilerledikçe insülin üretiminin düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Ela Temeloğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Bu yüzden belirti olmasa bile özellikle 40 yaş üstü kişilerin, yılda bir kez açlık kan şekeri, HbA1c ve idrar testlerini yaptırması önerilir. Diyabet, genetik yatkınlık taşısa bile önlenebilir bir hastalık. Genetik olan kısmı genellikle Tip 1 diyabet ile ilişkili ve bağışıklık sistemiyle alakalı. Daha yaygın olan Tip 2 diyabet, genetik yatkınlık ile çevresel faktörlere bağlı gelişir. Sağlıklı beslenme, kilo kontrolü ve düzenli egzersizle genetik yatkınlığı olanlar, hastalığın gelişimini önleyebilir. Düzenli sağlık kontrolleri ile kan şekeri düzeylerinin takip edilmesi, risklerin erken fark edilmesini sağlar.”

Peki, nasıl korunacağız?

“Genetik yatkınlık olmasa da diyabet gelişebilir” bilgisini paylaşan Prof. Dr. Ela Temeloğlu, “En önemli neden insülin direnci ve bu durum çoğunlukla obeziteye bağlı. Obeziteye karşı sağlıklı ve dengeli beslenmek gerekli. Karbonhidrat ve şeker tüketimi sınırlandırılmalı, mümkünse şeker tamamen hayatımızdan çıkarılmalı” dedi. Düzenli bir yaşam tarzının da taşıdığı öneme dikkat çeken Prof. Dr. Temeloğlu, “Sabah ve akşam belirli saatlerde uyuyup uyanmak, hormonal dengeyi korur. Haftada en az üç gün yürüyüş, egzersizler yapmak kas kütlesini korur ve diyabet riskini azaltır. Stresten uzak durmak, paketli gıdalardan kaçınmak ve özellikle akşam 19.00’dan sonra şekerli, kalorili yiyecekler tüketmemek gerekli” açıklamasını yaptı.

Hastalığı yönetmek kolaylaştı

Diyabette tedavinin kişiye özel planlanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Temeloğlu, “Hekimin hastayı iyi tanıması, hastayla birlikte tedavi sürecini planlaması gerekir. İnsülin tedavisi her hasta için uygun olmayabilir, bu yüzden insülin kullanması gereken hastayı doğru seçmek gerekir” dedi. Diyabet tedavisi ve takip yöntemlerinde artık çok sayıda ilaç, insülin pompası ve sürekli glikoz ölçüm cihazı gibi teknolojilerin hastaların yaşamını kolaylaştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Temeloğlu, “Ancak tedavinin başarısı, hastanın bilinçli ve istekli olmasına bağlıdır. Kişi, kan şekerini etkileyen faktörleri tanımalı ve kendi vücudunu iyi gözlemlemelidir. Diyabet, kronik ama kontrol altına alınabilir bir hastalıktır. Düzenli takip, doğru tedavi ve sağlıklı yaşam ile kaliteli bir yaşam sürdürülebilir” diye konuştu.

sözcü



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Her gün yiyoruz meğer sağlığa zararlıymış

Simitten tatlıya kadar pek çok gıdada bulunan susam aşırı tüketildiğinde ciddi sorunlara yol açabiliyor. Uzmanlar, alerji artışından mide sorunlarına kadar uzanan etkileri nedeniyle susam...

Omega-3’ün kalbe 5 faydası

En faydalı yağlardan biri olan Omega-3, özellikle kalp-damar sağlığını çok yönlü destekleyip, koruyor… Omega-3 yağ asitleri elzem bir yağ türü olan çoklu doymamış yağlardır.İnsan vücudu t...


Günde ne kadar C vitaminine ihtiyacımız var?

Kış hastalıklarının kapıda olduğu bugünlerde C vitamini bağışıklık sistemimizi güçlendiren antioksidan olarak öne çıkıyor. İşte bu vitamini doğal yoldan ve yeteri kadar alma yolları. Kış ...

Berenizi kimseyle paylaşmayın!

Havalar soğuyor. Kış aksesuarlarının en ünlüsü taktığımız çeşit çeşit bereler. Ama işin aslı, görüntüsü kadar masum değil. Çünkü İngiliz bilim insanları saçkıran gibi son derece bulaşıcı ...


Günde 4 fincan içmeniz yeterli...

Günde belirlenen miktarlarda kahve içmenin biyolojik yaşı etkilediği ortaya çıktı. Buna göre, orta düzeyde kahve içmenin, yaşlanmanın doğal bir parçası olan ve kromozomların uçlarını koru...

Demansı önlemek için etkili adım miktarı belirlendi

Harvard Tıp Fakültesi’nin yürüttüğü dokuz yıllık araştırma, demansı önlemek için gerekli günlük adım sayısının sanılandan çok daha düşük olduğunu ortaya koydu. Soğuk havalarda egzersiz ya...


Antibiyotik direncinin farkında mısınız?

Antibiyotiklerin gereksiz ve yanlış kullanımı, bakterileri bu ilaçlara karşı dayanıklı hale getiriyor. Dolayısıyla bazı enfeksiyonların tedavisi giderek zorlaşırken, ölüm riski de artıyor...

Lenf sisteminiz yavaşlarsa beyniniz çöker

Vücudumuz kan dolaşımından ibaret değil. Lenf sistemi de toksinleri ve fazla sıvıyı temizleyen ikinci bir dolaşım ağıdır. Bu sistem yavaşlarsa beyni de etkiler. Beyin dokusunda iltihabi m...


30'larında bunları yapan 70'li yaşlara bomba gibi girecek

Yaş alırken sağlığınızı korumanın iyi yolunun 30'lu yaşlardan geçtiğini belirten araştırmacılar, yapılması gerekenleri açıkladı. Araştırmacılar, iyi bir yaşam tarzıyla 95 yaşına kadar sağ...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Fatih Ürek'in sağlık durumundaki iddia...

Ekim ayında geçirdiği kalp krizi sonrası yoğun bakımda tedavisi süren Fatih Ürek hakkında, sosyal medyada “öldü” iddiaları yayıldı. Ünlü sanatçının menajeri, sağlık durumunun hâlâ kritik ...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Her gün yiyoruz meğer sağlığa zararlıymış

Simitten tatlıya kadar pek çok gıdada bulunan susam aşırı tüketildiğinde ciddi sorunlara yol açabiliyor. Uzmanlar, alerji artışından mide sorunlarına kadar uzanan etkileri nedeniyle susamın tüketiminde porsiyon kontrolü yapılması konusunda uyardı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR